Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

70 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 saatte okudu
Ömer Seyfettin, tanışmışlığımız henüz yeni olmasına rağmen öylesine yakından tanıdığımız bir yazar ki reankarnasyona inanabilseydik önceki hayatımızın tamamı o idi diyebilirdik. Zannediyoruz bunu diyebilmekten men eden din “O, bizim kültür kodlarımızda, arke tiplerimizde, kültürel ve genetiksel bilinç altımızda konuşandır” dememize karışmayacaktır. Öyle yakîn bir benlikten bahsetiyoruz ki “acaba benliğimizin tamamı ondan mı ibaret?” diye gayri selim bir soruyu, şuraya sıkıştırmadan edemiyoruz. Malum eserin değerlendirmesine başlamadan önce, Usta’nın eserleriyle ilgili genel bir tevil gerekseydi; bu, elbette “onda; modern yazarların tasavvur gücü, klasik yazarların hissettirme gücü ve kadim yazarların temsil gücü var” olurdu. Mübalağaya kaçmaksızın “üstelik hikayelerini öyle eğitici oluşturmuş ki, onlarda bir nebze kutsal kitapların tınısını dahi görebiliyoruz” diyebiliriz. Malum eser ise bütün eserlerinin bir istisnası değil. Usta’nın bütün eserlerinde olduğu gibi bu eserinde de okuyucuyu yalın bir üslup, yüksek betimleme kabiliyetiyle oluşmuş hikayeler, edebi yönü kuvvetli ve tamamıyla bizi anlatan hikayeler bekliyor. Lakin her birinde farklı bir meziyet ön planda. Mesela ilk hikayede, insanın hayatında kazanabileceği en büyük tecrübeler, eğitici bir dille vücuda getirilmiş ve okuyucuya kazandırılmış. “İnsan, bizzat yaşamadan, nasıl bir tecrübeyi kazanabilir?” diyebilirsiniz. Hakkınızdır. Lakin bu soruya cevabı da ancak hikayenin kendisi verebilir. İkinci hikaye ise eskilerin taşlama, hicviye dediği; modern edebiyatta ise satirik olarak bilinen eleştiri şiirinin hikayeleşmiş halidir. Aynı tını, aynı dolaylı kinaye ve manalar hikayede ziyadesiyle mevcut olduğu için bu kavramla tanımlamak bizce gerekliydi. Ve usta bu taşlamayı öylesine ustaca yapıyor ki -biz, naçizane bu üslubun gücününde burda yattığına inanmaktayız- bir taşlama olduğunu ancak hikayenin sonunda anlayabiliyoruz. Üstelik, hikayeden sonra gelen tefekkür süreci de “Seyfettin, hikaye yazıcılığının piridir” sözüyle nihayetlenmek zorunda kalıyor. Dolayısıyla her eserinin fevkaledeliğini anlatmak zorunda kalıyorsunuz. (Şekilde görüldüğü üzere.) Velhasıl, ustanın o kadar çok meziyeti var ki; satırlarca anlatsak, peşi sıra satırlarca övgü de sıralamamız gerekecek... Son söz olarak demeliyiz ki: “Daha önce yolunu bu diyara düşürmemiş olan, okumanın tadına varamamış olandır!” Muhabbetle.
Kaşağı
KaşağıÖmer Seyfettin · Karbon Kitaplar · 201817,3bin okunma
·
1 artı 1'leme
·
50 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.