Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

160 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Victor Hugo'nun Bir idam mahkumunun son günü kitabını okuduktan sonra ben. Geri gelmesini isteyenler var, gelmemesini isteyenlerde. İdam söylerken soğuk mahkum edilen olunca dondurucu bir hadisedir. Belki de soğuk kanlıdır mahkum edilen, sonuçta katil olabilmiş bir kere planlı bir şekilde gerçekleştirdiyse( katiller için idamı söylemek gerekirse). Duyguları ve hisleri bedeninden önce ölmeyen bir insan gene de kendi ölümüne karşı daha duyarlıdır ölüm düşüncesi ölümün kendisi gelmeden önce insanı boğmaya başlar. Yaşamak isteyen herkes için durum budur. Ağır bir depresyon ve ölüm isteğinde ölümün korkunçluğuna karşı kayıtsız kalınabilir. Ölümden korkmamak hakiki anlamda bu düşünceyi normalleştirip, bunun doğal bir şey olduğunu kendine anlatarak üstünde kapsamlı şekilde asla düşünmemekle olur. Gece yatağınıza yatıp gözlerinizi kapattığınızda kendiniz için olup olabilecek en kötü ölüm şeklini yavaşça düşünün ve sonrasını olursa cenazenizi... Gene hiçbir şey hissetmediniz mi korkutmuyor mu ölüm? Neşeli ve duygularınızın ağlamaya en kapalı olduğunuz bir gündesinizdir. İdam mahkumunun son günü kitabın da kahramanımız yaşamak isteyen, küçük bir kızı ve mutlu bir ailesi olan birisi. Ne suç işlediğini bilmediğimizden kitabı okurken ona karşı daha iyimser hissetmemizi sağlıyor en azından bana böyle oldu. Bunu hakettim diye hayıflanmasına rağmen... Evladını ve ailesini kendi ölümünden sonra düşünen bir insanın, tüm insani yanları ölmediğinden, kazayla veya bir anlık öfkeyle bir insanın ölmesine sebep olmuş olsaydı dahi ona karşı intikam, nefret hissi hepimiz hissetmeyecektik. Suç işleyenin İnsani dediğimiz yanı olduğunda onu affedilebilir görme ihtimalimiz artıyor. Bir insanın bir insanı öldürme şekli bile bizde bir ölçü olarak değişkenlik gösteriyor. Affedilebilir olması, daha az, daha çok nefret hissetmemiz cinayet şekline cinayeti işleyenin kişilik ve karakterine göre değişiyor ne ilginç; bütün insanların içinde çevresi duyguları ve zihniyle gelişen bir kıstas var. İnsan her şeyden önce kendini düşünen, düşünen bir hayvan!. İdama karşıyım; ama diye başlayan cümlesinde ayırt ettiği insanlar var, onlar için gelmeliymiş idam gelecekse. Düşünen hayvanı geri alıyorum düşünmek istemeyen bir hayvana dönüşüyoruz belki de, bir caniye vahşice karşılık verdiğimizde. İçimizdeki nefret, öfke o katili, o tecavüzcüyü öldürmek suretiyle yok etmek istiyor; oysa bir insana yapılabilecek en büyük cezalardan biri de onu hapsetmek. Öldürmek onun için büyük bir kurtuluş, cezasını çekmeden ölürken hissettiği acıdan başka hiçbir şey hissetmeden ölmesi. Bitmeyen bir işkence özgürlüğünü elinden almak. Eski dönemlerde şartlar ve koşullar bir mahkum içinde günümüzle karşılaştırıldığında çok daha berbat olduğu aşikar. Şimdi ıslah ve ceza evlerimiz ve ıslah edemediklerimiz ceza veremediklerimiz, ceza versekte düzeltemediklerimiz var. Suç işlemek suç olmasaydı birçok insan kesinlikle suç işleyecekti. Suç işlemek suç. Toplum mu suçu yaratır yoksa insan mı? Toplum yüzünden suça itilen masum mudur? Her insanın zorluklara karşı psikolojisi aynı tepkiyi vermeyebilir. Biz çalmadık , biz kimseyi öldürmedik; o da çalmayıp öldürmeseymiş!. Bir kereden bir şey olur muş eski dönemlerde, Sosyal devlet yoksa bir kereden bir şey olur. Kitap'ta bir kez mahkum olanın başka bir şansı olmadığı için bu yolun yolcusu olduğunu anlatır. Toplumlar da bu yolun yolcusu olmak hususunda direten insanlar neden hâlâ varlar?. Hapis sonrası hayatlarında yetersiz desteklenmesi ve toplum tarafından daha çok hor görülmesi suça geri dönmenin en büyük sebebi midir cidden?. Adaletsiz yaşam tarzı kimi çok zengin, kimi çok fakir diyerek iç geçirip yeniden suç işlemeye sistem de gerçekten itmiyor mu insanı?. Azla yetinmeyi diğerleri gibi çalışarak hayatını idame ettirmeyi, içindeki öfkesine rağmen eski bir mahkuma öğretebilir mi diğerleri, öğretmediyse yıllarca hapis yatmak. Her insan başka bir âlem birine hapis yatmak pişmanlık katarken birine öfke katmakta. Toplum bir olduğunda tek olandan kendini her zaman daha temiz ve üstün görür, kitapta da idam mahkumlarının idam günü meydanın tıka basa vahşilerle dolu olduğunu anlatır. Vahşiler diyorum çünkü normal bir insan, kafası kesilen insanı hatta hayvanı da izleyemez. Alışmak insana her şeyi normal gösteriyor. Aslında çok da duyguyla öç alma öfkesiyle düşünülmediğinde çarpıcı ve mantıklı birçok ifade de vardır kitapta onlardan birisi şöyle. Yargılayanlar ve ölüm cezasının zorunlu olduğuna hüküm getirenler. Öncelikle, –çünkü toplumsal birliğe zarar vermiş ve halen zarar verebilecek olan bir organın kesilmesi önemlidir– söz konusu olan durum yalnızca buysa, ömür boyu hapis yeterlidir. Neden öldürmekte ısrar ediyorsunuz? Hapisten kaçabilir diye mi bahane ileri sürüyorsunuz? Siz de tedbirinizi alın. Eğer demir parmaklıkların sağlamlığına inanmıyorsanız, neden o zaman hayvanat bahçesi kurmaya cesaret ediyorsunuz? Gardiyanın yeterli olduğu yerde cellada gerek yoktur. Öç alma isteğimiz bizi insanlıktan çıkarıp o mahkumla aynı noktaya getiriyor idamı istediğimizde. Planlı şekilde insan öldürmek. Vahşete vahşetle karşılık verme isteği içinizde yok edilemez biçimde var, sadece o trajedik durum da ortaya çıkacak biçimde beklemekte. Uygarlık mı benim canım yanmış bir canavara insanca yaklaşamam diyenleri en çok o durumu yaşayan ve hissedebilen empatlar anlayabilir. İdama birçoğumuz karşıyız. Empati yapmadan da, uygar insanlık seviyesi, medeniyet, olması gereken insani ceza hukuku vs gibi nedenlerle de karşı olunabilir. Buna gerçek bir empati yaparak gene de karşı olabiliyor musunuz katil ve tecavüzcüleri ayırt etmeden? İdam cezası her suçlu için kaldırılmalıdır diyebilen insanlar kendi içlerinde kendi insanlıklarıyla bir savaş vermiş midir, buna karar veren hangi tarafın empatiliğini yapmıştır. İçinde kurban empatisi daha yüksek olan bir insan muhtemelen mahkumu idam etmek isterdi. Bu kararı verebilenler gerçekten içlerinde hiç savaşmamış mıdır merak etmişimdir. İdam cezasının katil ve tecavüzcülere gelirse gelmesini isteyen insanlar var. Sadece katil ve tecavüzcüler için düşünürsek... Çocuğunuza, karınıza, oğlunuza tecavüz edip onu paramparça edip öldürüp yakarak yok etse bir insan onun ömür boyu hapis yatmasına dahi tahammül etmek istemezsiniz birçoğunuz. Bu noktada canı yananın mı, canı yananın sevenlerinin mi kararı olması gerekendir? Yoksa canı yanmayan ceza hukukunda bak bu şöyle olması gerekir bu insanidir diyenin mi? Adaleti sağlarken duyguların işin içine katılması her zaman mantıklı değil katılmaz da, peki bu konuda mantıklı mı?
Bir İdam Mahkumunun Son Günü
Bir İdam Mahkumunun Son GünüVictor Hugo · Can Yayınları · 2019120,3bin okunma
·
37 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.