Gönderi

272 syf.
8/10 puan verdi
"Evet! diyorum bu sıkı sıkıya bağlı olduğum düşünceye; Bilgeliğin nihai sonucu da bunu doğruluyor: Kişi özgürlük ve varlığını Ancak her gün yeni baştan kazanıyorsa hak eder." Kitapta Goethe'ye atıfla kendine yer bulan bu söz, yazarının yaşamı algılayış biçiminden ayrı değerlendiremeyeceğimiz kitabın özünü ortaya koyar niteliktedir.Varoluşçu felsefe ve psikoterapi kuramını zuhur ettiği Avrupa coğrafyasından Amerika'ya taşıması ile tanınan psikoterapist- yazar ölene kadar varoluşçu psikolojinin en bilindik temsilcilerinden olmuştur.  Kierkeagard, Sartre, Nietzche ve T.S. Elliot gibi filozof ve edebiyatçıların yazarın düşüncelerinin teşekkülünde büyük tesiri olmuştur. Modern dönemle oldukça ilgili olan yazarın bu döneme bakışını kısaca ele almanın kitabın anlaşılırlığına katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Rollo May Sanayi Devrimi ve Kapitalizmle birlikte; bireysel çaba ve rekabetin övüldüğü Rönesans döneminden, Modern döneme doğru bir geçiş yaşandığını ve tarihin her döneminde olduğu gibi bu geçişin hem  toplumsal hem de bireysel düzeyde çeşitli krizlere neden olduğunu ifade eder. Değerler sisteminin değişmesi ve insanın yeni değerlerle biçimlenmesi bu geçişin somut göstergeleri olarak kabul edilebilir.  May yeni bir çağın başlangıcında -insana iyi gelmeleri bakımından-ekseriyetle din, sanat, güzellik ve müziğin yer aldığını buna karşılık; aynı dönemin kapanışında psikoterapistlerin giderek önem kazandığını, öyle ki her iki kişiden birinin terapiste dönüştüğünü anlatır. May'in bu tespitleri sancılı bir kapanışın ardından yeni bir medeniyetin doğuşuna kadar insanlığın döneme özgü türlü sorunlar arasında bocalayabileceğini göstermektedir.  Kitabında son yüzyıldaki değişimi de bu bağlamda ele alan yazarın insan hakkındaki temel düşüncesi ise diğer canlıların aksine kendi büyüme sürecine  katkı sağlayabilen,  diğer bir deyişle kendi varlığını yaratabilen bir varlık olarak kutsal(içsel güce sahip olmasıyla) olmasıdır.  Kitabın ilk bölümünü, hayattaki en çetin ve yüce çabalardan  saydığı varolma mücadelesi içindeki bireylerin, modern dünyada yaşadığı açmazlara ayıran yazar bu dönem insanının öne çıkan iki  karakteristik özelliği olarak boşluk duygusu-can sıkıntısı ve yalnızlıktan bahseder. Ona göre günümüz insanının yaşadığı boşluk ve can sıkıntısının toplumsal düzeydeki temelinde Viktoryen çağın hegomonisinin 20. yüzyıl ortalarına doğru etkisini yitirmesi ve yeni dönemde eylemlerinde daha özgür bir insan modelinin oluşması yatmaktadır. Buna göre istediklerini elde ederken ayıplanmayan insan teşvik edildiği üzere haz veren aktivitelere yönelir. Bir zaman sonra hayatında  kırılması zor bir döngüye yol açan  haz arayışı  ve sonucunda elde edilen yapay tatminler kişide boşluk duygusunun oluşmasına neden olacaktır. Özellikle anlamlı ilişki kurma güdüsünün harekete geçmediği ve kişinin benlik bilincinden uzak eylemler boşluğun yanı sıra anlamsızlık duygusunun oluşmasına neden olacaktır. İçinde bulunulan endişe çağında -20. yy ortalarından günümüze- boşluk hissi ve can sıkıntısı, özünde yıkmaya ve yok etmeye meyilli davranışlarla kendini gösteren bir umutsuzluk dalgası haline gelmesi bakımından tehlikelidir. May bütün bunlara ek olarak; anlamsızlık ve boşluk hisleriyle boğuşan toplumların bu hislerin yarattığı kaygıları gidermek için bir arayışla totaliter rejimlerin baskısına açık hale geldiğini ifade eder. Yazarın ifadesiyle insanlar artık katlanılmaz bir hal alan endişeden kurtulmak için özgürlüklerini satmaya hazırdırlar. Modern bireyin hakkında yanılgıya düştüğü bir diğer durum olan yalnızlık temasına geçmeden; yazarın temsilcisi olduğu varoluşçu kuramın yalnızlığa bakışını ele almak gerekir. Varoluşçulara göre  insan en nihayetinde yalnızdır ve varolma mücadelesinde bu bilgiye sahip olması; seçimler yapabilmesi ve bunların sonuçlarıyla yüzleşme cesaretinde bulunmasında önemlidir. Kitap boyunca; bugüne kadar  hümanist çizgisini korumuş olan May'in, insanın özüne, seçme yeteneğine ve yaratıcılığına  güvenini yorumlarken bu çizgisinin dikkate alınması faydalı olacaktır. Özellikle benlik değerlendirmelerinde ağırlıklı olarak dış ölçütleri(toplum, otorite vs.) dikkate alan modern insanın beğenilme arzusunun onu tekbaşınalıktan alıkoyarak bir yalnızlık korkusuna iteceğini belirtmiştir. Bu korkuyla insanlar, belli ortak aktiviteler üzerinden, derinleşmemiş ilişkilerini yanlarında tutmaya devam edecekler, bu ilişkilerin  yeterince tatmin edici olmadığı zamanlarda da bu korkuyu dizginleyecek günübirlik meşgalelerle rahatlama yoluna gidilecektir. Modern dünyada anlık yatıştırıcı etkisinden başka bir faydası olmayan bu uğraşların sayısı fazladır. Her tür fanatizm, kopulamayan alışkanlıklar ve  bağımlılıklar bu uğraşlardan bazılarıdır. Kitabın ilk  bölümünde yaşadığı ruhsal buhranlar bakımından çağımız insanının detaylı bir  portresini çizen yazar psikoterapinin bu düzendeki işlevini şu tespitiyle göstermektedir; "Hali hazırda psikoterapistlerin kapılarını çalan kimseler toplumun standartlarına uymakta zorlanan sıradan olmayan insanlardan oluşur  ve bu insanlar toplumun yaşadığı psikolojik gerginlikler ile  çatışmalara dair bilgi verir. İkinci bölümde; toplumun içinde kaybolacak kadar uyumlu biri olmayı tercih eden, başkalarının beklenti ve isteklerinin yönlendirdiği modern insanın benlik bilincini yitirme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu belirtilmiş. Yazar, insanın seçim yapma ve sorumluluk alma potansiyelini görmezden gelen bu durumu bireyin özgün bir kişilik sergileme arzusuna karşı tehdit olarak  algılamaktadır. Bu bölümde vurgulanan benlik bilinci,  insanı diğer tüm canlılardan ayıran kendini dışarıdan izleme becerisi olarak ele alınmalıdır. Yazara göre insanın varlığını anlamlandırma sürecinin önemli bir kısmını benliği keşfetme oluşturmaktadır. Yazar, son bölümü, kitap boyunca detaylandırılan modern bireyin içsel çatışmalarına çözüm olarak sunduğu benlikle bütünleşme sürecine ayırmış. Bu bölümde, sıkça bireylerin öz iradesine vurgu yaparak, insanı özgür kılan şeyin kendi hayatına hükmedebilme kapasitesi olduğunu ileri sürer. Bu ise ancak benlik bilincinin farkına varılmasıyla başlayan ve içinde yaşanılan toplumla bağları  koparmayan bireyleşme süreciyle açığa çıkar. Kitap boyunca yer yer bahsedilen kaygı, yaratıcılık, cesaret ve özgürlük gibi kavramların neliğine dair detaylı çözümlemeler ile insanın bütünleşme sürecindeki yerleri varoluşçuluk perspektifinden aktarılmıştır. Sonsöz olarak kitapta aktarılanların, yazarın felsefi bir zeminde oluşmuş insan ve hayat tasavvurunun bir yansıması olduğunu, bu sebeple farklı pencerelerden bakıldığında bazı eksiklik ve aşırılıkların göze çarpabileceğini belirtmek gerekir. Bunun yanında modernleşmenin küresel etkileri dikkate alındığında kitapta bir önceki paragrafta zikredilen içsel alanlarda soruları devam eden her okuyucuya bir sözü olduğu söylenebilir.
Kendini Arayan İnsan
Kendini Arayan İnsanRollo May · Okuyan Us Yayın · 20192,786 okunma
·
41 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.