Sempati ve empati ikisi de tanımayı aktarır ve ikisi de bir bağ kurar. Ama biri kucaklaşmayken, diğeri bir karşılaşmadır. Sempati, farklılıkların üstesinden özdeşleşmenin hayali eylemleri ile gelir; empati ise, başka bir insana, ona ait koşullarla bakmaktır. Genellikle sempatinin empatiden daha güçlü bir duygu olduğu düşünülegelmiştir; çünkü “acını hissediyorum” vurguyu benim ne hissettiğime verir, birinin kendine ait egosunu etkinleştirir. Empati ise daha zahmetli bir çalışmadır, en azından dinleme söz konusu olunca; çünkü dinleyici, kendi dışına çıkmak zorundadır.
Bu iki tanıma şekli de farklı zamanlarda ve farklı şekillerde işbirliği için gereklidir. Eğer bir grup maden işçisi yeraltında kaldıysa, “acını hissediyorum” bizim onları dışarı çıkarma arzumuzu harekete geçirir. Herhangi bir zamanda bir maden kuyusunun derinliklerinde bulunup bulunmadığımızın bir önemi yoktur. Bu farklılığı göz ardı ederiz. Fakat kendimizi tam olarak onlar gibi hayal etmediğimiz zamanlarda da diğer insanlara yardım ettiğimiz durumlar söz konusudur. Karşındakinin ne yaşadığına dair bir fikrin olmadan taziye konuşması yapmak gibi. Empatinin belli bir siyasi pratiği vardır. Şüphesiz uzak bir ihtimal olsa da bir yasa koyucu ya da birlik lideri empati uygulayarak basitçe seçmenleri adına konuşmaktansa, onlardan ders alabilir. Gerçeğe uygun bir şekilde, empatik dinleme, insanların aynı ırkı ya da etnisiteyi paylaşmadığı topluluklarda arabuluculuk yapan topluluk örgütçüsüne, rahibe ya da öğretmene yardım edebilir.
Felsefi bir mesele olarak sempati, diyalektiğin tez-antitez-sentez oyunu için duygusal bir ödül olarak anlaşılabilir: “Sonunda birbirimizi anladık.” Ve bu, iyi hissettirir. Empati, diyalojik değişimle daha çok bağlantılıdır. Her ne kadar karşılıklı alışverişi merak devam ettiriyorsa da kapanışın, şeylerin üstesinden gelmenin tatminini aynı şekilde tecrübe etmeyiz. Fakat empati, kendine has duygusal ödülünü içerir.