Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

yağmursun.
küçüksün. bir yağmur damlası gibi… toprağın üstünde kıpırdıyorsun. güneş kıpırdıyor üstünde. göze gelmiş bir çiğdemsin. boynun bükük… yaşamak nasıl yenilmektir hiç bilmiyorsun. nasıl azalmaktır yaşamak, bilmiyorsun. gönlünü sakınmadan koşuyorsun. kendini sakınmadan koşuyorsun. uzanıyorsun limanlara, oradan dalgalara. ıssız deniz fenerlerine kadar durmadan koşuyorsun. hedef tahtalarına iliştirilmiş masumiyetler gibisin. gözün bağlı… ama hoyratsın da aynı zamanda. namluya sürülmüş bir mermi gibisin. küçüksün. bir yağmur damlası gibi… yaz ateşlerine sığmıyor gözlerin. gözlerin sığmıyor tenhalıklara. ağlamak nasıl arıtır insanı bilmiyorsun. gülmek nasıl bir ağlamaktır bilmiyorsun. hiç bilmiyorsun. nasıl bir kaybolmaktır yaşamak, hiç bilmiyorsun. oysa seğiren bir göz gibiyizdir biz çoğu zaman. gıcırdayan eski bir tabela gibiyizdir. boş bir lunapark gibi… kırık bir ceviz kabuğu gibiyizdir. dönerek havada süzülen bir kuş tüyü kadar hafifizdir biz. bilmiyorsun. bilemezsin. yolların sonsuz senin. sözlerin tehlikeli… dibi görünmeyen bir uçurum gibisin. bakılmıyor gözlerine senin. bakılmıyor gözlerine. ucundan tutup çekilemeyecek engin bir deniz gibisin. ıslaksın. ya da ıslanmak gibisin. sakınmak nedir bilmiyorsun. saklamak nedir bilmiyorsun. açıksın. korunmasız… Ruhumu kamaştırıyorsun. küçüksün. bir yağmur damlası gibi avuçlarımda bir okyanus… hafızamda bir balık… aklımda akıl alamayacak bir hovardalık… ve bitmez tükenmez bir kalabalık… kalabalık… kalabalıksın. duvarların aşılmaz senin. sokakların yekpare karanlık… küçüksün. bir yağmur damlası gibi… titriyorsun. ıslanmış yavru bir kedi gibi… dokununca ürperiyorsun. dokununca eriyip gidiyorsun. dokununca kırılıp dökülüyorsun. direnemiyorsun. söyleyemiyorsun. şarkıların gizli… duyulmuyor şarkıların senin. yankılanmıyor. suskun bir bulut gibisin. yıldırımlar saklıyorsun içinde. için için yanıyorsun. yanıma kadar geliyor, konuşmuyorsun. içimi kemiriyorsun… küçüksün. bir yağmur damlası gibi… yahut yağmurlu kısa bir gün gibi… yahut savrulan bir başak tanesi… yahut havaya çizilmiş bir kavis gibi… yahut hatıra gelen uzak bir rüya gibi… yani bir rüya gibi… bir ışık gibi… ışık gibisin. dağlara ulaşan küçük bir patika gibi… uzun süren bir elif gibi… haykırışsız bir ünlem gibi… küçüksün. bir yağmur damlası gibi… ıraksın. ve engebeli… boşluğa düşürüyorsun bütün dallarımı. dağıtıyorsun ırmaklarımı. Dağıtıyorsun topraklarımı. söylenmiş bütün mısralar kadar çoksun. bulunmuş bütün imgeler kadar az… sımsıkı kapatıyorsun gözlerini. sımsıkı kapanıyorsun. göremiyorum seni. duyamıyorum. içine konuşuyorsun. dışına susuyorsun. üstü yosun bağlamış midyeler gibisin. dünyadan kaçırıyorsun içindeki inciyi. gizli gizli ışıldıyorsun. fısıltıyla yaşıyorsun. yaşayan bir fısıltısın. bir titreşim… kendini yatıştırmaya çalışan bir titreme… küçüksün. bir yağmur damlası gibi… içime batıyorsun. bir güneşin batışı gibi içime batıyorsun. ucunu sivriltmişler senin. uzaktan güzel bir söz söyleyecekmiş gibi geliyorsun. hiç duyulmamış bir sır verecekmiş gibi geliyorsun uzaktan. cevabını bildiğim uçarı bir bilmece soracakmış gibi geliyorsun. aniden kararıyorsun. güz güneşi gibisin. aniden batıyorsun. kendine sakladığın cümlelerinle içime batıyorsun. kanatıyorsun. kanatıyorsun içimi. küçüksün bir yağmur damlası gibi… dalgınsın. açık unutuyorsun ellerini. rüzgarda unutuyorsun. taşınılmıyor ellerine senin. yaşanmıyor parmaklarında. soğuksun. gittiğin her yere götürüyorsun o amansız kışı. dokunduğun bütün şehirleri tarumar ediyorsun. düz duramayan ne kadar çizgi varsa, sürüklüyorsun peşinden. ellerin kara delik senin. avuçların dipsiz kuyu… ay düşüyor karanlığına.  bir de gözlerim düşüyor. bir de unutulmuş eski havuzlara benzeyen bakışlarım… kendinde kalmaktan eskiyen bakışlarım… küçüksün. bir yağmur damlası gibi… yelkene yakalanmış küçük bir esinti gibi… suya dokunan bacakları gibi dağların… fırtınaya kapılmış göçmen bir kuş gibi… hiç bitmeyen bir uçma sevdası gibi… hiç inmiyorsun kendi göğünden yere… albatros gibi… albatros gibi… hafızasını yitirmiş bir uçan balon gibi…  bir gökyüzü yitiği gibi… parmaklarının ucunda yürüyen sessiz bir senfoni gibi… bir kırlangıç gibi… evet uçarı bir kırlangıç gibi… haylaz mı haylaz… bir kırlangıç gibisin. başkasın. başka başkasın. bir göz aldanması, bir ışık kırılması gibi… zorsun. çok zorsun. durmadan parçalanıyorsun. parça parçasın. nar taneleri gibi her yöne dağılıyorsun. küçüksün. bir yağmur damlası gibi… tedirginsin. ürkek… garip telaşlar biriktiriyorsun kirpiklerinde. bilmediğin sesler korkutuyor seni. bilmediğin kelimeler… hayat! ah evet hayat! o pullu ve kaygan balık! hayat! korkutuyor seni. güvertesiz odalar korkutuyor seni. dünyaya açılan kapılar korkutuyor seni. Bilmediğin şarkılarla dönen plaklar korkutuyor seni. her şeyin sonsuz bir dönmeyle açıklandığı o trajik takılma korkutuyor seni. kanını donduruyor. tüylerini ürpertiyor. korkutuyor. titriyorsun. titriyorsun sen. yolunu kaybetmiş bir bahar akşamı gibi… küçüksün. bir yağmur damlası gibi… mahzunsun. metruk bir yalı gibi kucağına dalgalar vuran. yahut yorgun bir sandal gibi… kayıkhanesine sığınan… kaçaksın. yabani… yaşanmamış birkaç puslu yıl gibi… yıl gibi… yüzyıl gibisin.  uzayıp gidiyorsun. vahasız bir çöl kadar kurak iklimin. yumaklanmayan bir ip kadar uçsuz ve bucaksız… sancılısın. bilinmez bir sorusun. ‘hangi'sin, 'ne'sin, 'nerede'sin. her şeyden daha bilinmezsin. her şeyden daha öte… daha gurbetsin her şeyden . durmadan dönüyorsun. sarhoş bir topaç kadar pervasızsın. Ya da gözü kara bir pervane… hiç pervası olmayan bir pervanesin. küçüksün. bir yağmur damlası gibi… öbür adın çelişki senin. yangın kuşu, öbür adın yanılgı senin. güz yaprağı, öbür adın yenilgi senin. el yordamı, öbür adın bahane senin. çakıl taşı… dört duvar… sessiz ve sedasız… ve vedasız ölüm… asıl adın ne senin? asıl adın ne senin? çağıldıyor dilimde adın senin. çoğalıyor bütün kelimelerimde. çoğalıyorsun. çoğalıyor çoğalıyor ve eksiltiyorsun. küçüksün. bir yağmur damlası gibi… bir buz sarkıtı gibi sarkıyorsun çatımdan. öyle billursun ve öyle dayanıksız.  buzun kırılgan gövdesi gibi… şehirlerin dumanı, buğusu gibi… kolsuz kanatsız uçmalar gibi… uçmalar gibi… uçamamalar gibi… uçmanın mavi dokusunu düşler gibi… düşler gibi… dünyanın sonunu düşler gibi… düşlerin sonsuz vadileri gibi… düşler boyunca hafifler hafifler gibi… hafifsin. hafifsin ve az… küçüksün. bir yağmur damlası gibi… tekinsiz bir şiir gibi… bilmediğim dillerde nakaratların. akmadığım çukurlarda göllerin. başka bir şehirsin sen. başka bir memleket…  başka bir dünyasın sen. kilitli bir harita… şaşırtıcı pusula… hain pusu… kör şeytan… bir beddua gibi sarıyorsun her yerimi. art niyet gibisin sanki üstüme gölgesi düşen. kem göz gibi… gülsüz bir diken gibi… küçüksün. bir yağmur damlası gibi… kendinden başka her şey… her şeyden başka bir şey… beklenmedik bir veba. anlaşılmaz bir tılsım. inanılmaz bir büyü… durmayan bir titreme… bir karabasan… keşke olmasan! olsan… olmasan… olsan… hep kalsan… bende hep kalsan… dalgın bir bakış gibi bir noktaya tutunup kalsan… sadece kalsan… sadece olsan… küçüksün. bir yağmur damlası gibi… ince ve kırılgan… serin ve sıcak… kuru ve ıslak… ağır ve hafif… büyük ve küçük… küçüksün. bir yağmur damlası gibi… hem varsın. hem yoksun. bir varsın. bir yoksun. varsın… yoksun… varsın… yoksun… düşen bir yağmur damlası gibi… ve düşmeyen… düşmeyen bir yağmur damlası gibi… bir yağmur damlası gibi… küçük bir yağmur damlası gibi… düşmeyen yüzüme… yeryüzüme…
Gökhan Özcan
Gökhan Özcan
·
705 görüntüleme
Mihriban okurunun profil resmi
“Geçinmek için ne yaptığın beni ilgilendirmiyor. Özlediğin, arzuladığın şeylerin hayalini kurmaya cesaret edip edemediğini, bilmek istiyorum. Kaç yaşında olduğun beni ilgilendirmiyor. Aşk için, hayallerin için, yaşıyor olma serüveni için, aptal gibi görünme riskini göze alıp alamayacağını bilmek istiyorum. Saklamaya, azaltmaya ya da düzeltmeye çalışmadan kederlerimizle yüzleşip yüzleşemeyeceğini bilmek istiyorum.  Yüreğin doğanın ritmi ve yaşama sevinciyle dolu bir sevdanın sınırlarına vardığında, o sınırları feda edip edemeyeceğini bilmek istiyorum.  Anlattığın hikâyenin doğru olup olmaması beni ilgilendirmiyor. Kendi ruhuna ihanet etmemek için bir başkasını hayal kırıklığına uğratıp uğratmayacağını bilmek istiyorum. İhaneti göze aldığın her seferinde, sonuçlarını ayakta karşılayıp karşılayamayacağını bilmek istiyorum. ‘Güven’ kelimesinin senin için ne ifade ettiğini bilmek istiyorum. Bazen sana karanlık gibi görünse bile, gelen günün içindeki o büyülü ışığı görüp göremeyeceğini bilmek istiyorum.  Nerede yaşadığın ya da neye sahip olduğun beni ilgilendirmiyor. Keder ve umutsuzlukla geçen bir gecenin ardından, kırılmış, yorgun ve bitap, ayağa kalkıp kalkamayacağını; ‘çocuklar’ için yapılması gerekenleri yapıp yapamayacağını bilmek istiyorum.  Kim olduğun, buraya nereden ve nasıl geldiğin beni ilgilendirmiyor. Birlikte bir ateşin ortasında düştüğümüzde, gerektiğinde yanmayı göze alıp alamayacağını bilmek istiyorum. Yalnız kalmaya katlanıp katlanamadığını bilmek istiyorum. İçinde yüreğinden başka tutunacak hiç bir şeyin kalmadığında, o amansız varlığını sevmeye devam edip edemeyeceğini bilmek istiyorum. Bugüne kadar ne öğrendiğin, ne okuduğun beni ilgilendirmiyor. Diğer her şey bittiğinde seni ayakta tutan şeyin ne olduğunu bilmek istiyorum…” Oriah Mountain Dreamer - “ İnvitation 
SİKLOPENTANOPERHİDROFENANTREN okurunun profil resmi
Çok güzel be, şiir de öyle
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.