Yeditepe Şiir Armaganı
'Kavel', günışığına çıkabilme olanağına kavuşmuş
ilk kitabimdir benim. Ondan öncekilerin serüvenlerini 'Koçero Vatan Şiiri' adlı kitabımın önsözünde kısaca anlatmıştım.
Gerçekte, ilk kitabımın 'Hiroşima' olması gerekirdi.
Ne yazık ki 'Hiroşima', Düşün Yayınevi'nde çıkan yangında gitti (1962). Yayımlanmış şiirlerimden oluşturduğum bir
kitaptı bu, o yüzden, dosyanın yokolmasını önemsemedim. Oysaki kopyası da yoktu bende.
1963’de, Ataç dergi ve yayınevi yönetmeni Şükran
Kurdakul dostumdan bir öneri geldi: kendisinin, Necatigil'in ve benim şiir kitaplarımızı yayımlamayı düşünüyordu.
O günlerde, ünlü 'Kavel Grevi'nin destanına çalışı
yordum; kimi bölümlerini de yazmıştım. Kurdakul'un önerisi üzerine, destan çalışmamı bir yana ittim. 'Hiroşima'yı
yeniden toparlayıp düzenlemeğe koyuldum. Adı yine 'Hiroşima' olsun istiyordum.
Kitap bitti. Adını 'Kavel' koyduk.
Şiir kitaplarına çizimler koyma gibi bir alışkanlık vardı o yıllarda. Hem kapağını yapsın, hem de uygun sayfalara çizimler hazırlasın diye, dosyayı ressam Balaban'a
yolladım. Balaban, Bursa'nın Secköy’ünde yaşıyordu o
yıllarda.
İki ay sonra Balaban'dan bir mektup: "Kavel'in kapa
ğını ve desenlerini mum ışığında çalışarak, yer yer de çok
duygulanarak yaptım, yolluyorum."
Kapağı ve resimleri, kitapla birlikte İstanbul'a, Şükran Kurdakul'a postaladım.
'63 kasımında basıldı kitap. Küçük boy, tıkız sayfalı
bir kitaptı bu. Tasarladığım kitapla hemen hiç ilgisi yoktu.
Balaban'ın dört renkli düşündüğü kapakta yalnızca mavi
vardı. Çizimlerden kimileri de konulmamıştı kitaba. Bozuldum! Çok sevdiğim Kurdakul bunu bana nasıl yapardı?
Sanatçı alınganlığı işte!..
Ataç Yayınevi'nin parasal sorunlarını filan düşünecek durumda değildim. Üzüldüm ve küstüm Kurdakul'a.
Kitabı elime almak istemedim. Oysa kitap sevildi, ilgi gördü, benden habersizce katıldığı 'Yeditepe Şiir Armağam'nı kazandı (1963).
Ekmeğimi gazetecilikten ve gülmece yazarlığından
kazanıyordum. Araya yeni kitaplarım ve olaylar girdi, 'Kavel'in yeni basımını düşünmeğe vakit bulamadım.
Hem, o yıllarda, yeteri sayıda yayınevi de yoktu.
'Kavel'in ikinci basımını, 1967'de, o günün koşulları
içinde, ben kendim yaptım. Çalışmakta olduğum basımevindeki, birikmiş alacaklarımı kurtarmak için bu yolu seçti
ğimi belirtmeliyim. Kitaba yeni şiirler eklemiş, belgesel nitelikli bir de yazı koymuştum. Ayrıca, basımevindeki alacaklarıma karşılık 6500 veya 7000 adet bastırmıştım. Bunun yarısını ikinci, yarısını da üçüncü basım olarak düşü
nüyordum. Çünkü, 1967'lerde, bir şiir kitabı için en iyimser
sayı, 3000'di; daha yukarısı düşçülük olurdu. Üstelik, 3000
kitabı, özel ilişkilerle dağıtmak ve tüketmek kolay değildi.
Gerçekten de kolay olmadı! 3000 kitabı beş yılda elden çı
karabildim.
Kitabın üçüncü basımı, ocak 1972'de yapılabildi.
3000 adet iç hazırdı; bir ressam arkadaşım, üçüncü basım
için yeni bir kapak yaptı.
Halkımız der ki "Güzelin yazgısı çirkin olur." Doğru,
demek gerekiyor bu söze. 1963'de 'Yeditepe Şiir Armağanı'm kazanmış olan, beğenilmiş, sevilmiş, hakkında çok
yazı yazılmış bir yapıt, benim beceriksizliğim, ilgisizliğim
yüzünden, okurundan ayrı düşme tehlikesiyle karşı karşı
ya gelmişti.
1977 şubatında, kitabı yeni basıma hazırladım. İstiyordum ki, sağlıklı bir basım ve dağıtımla okuruna ulaşsın
bu sevdiğim, güvendiğim yapıt. Ne yazık ki, araya yeni yapıtım 'Haziranda Ölmek Zor’ girdi. 1977 yılında. Yeni kitaplar, yeni olaylar derken, aradan yine yıllar geçti. Gelin
de, "güzelin yazgısı çirkin olur" sözüne inanmayın!..
'Kavel'in kısa yaşamöyküsü işte bu!
Onu, 1982'de kardeşlerinin arasına katıyor, yıllardır
yoksun kaldığı havasına suyuna kavuşturuyorum. İnanıyorum ki, ilk basımıyla 'Yeditepe Şiir Armağam'nı kazanan
bu yapıtım, tezgünde okurun eline ulaşacak ve hakkı olan
yere oturacaktır.
(Ankara, Temmuz 1982)