Soğukkanlı Bir Psikopatın Günlüğü!Yazıldığı dönemde büyük yankı uyandırmış bir eser, 18.yy da yazılan ve günümüzde hala okunabilen ve bilinen bir roman. Çoğunluk tarafından beğenilen bir romanı biraz yıkıcı eleştireceğim zira sitede yapıcı eleştiri fazlasıyla mevcut.
Robinson varlıklı bir ailede doğup büyümektedir, ailesi bir baltaya sap olmasını ister (her aile gibi) O da kalkar, biraz da ailesinin yanında olmamak için, evden kaçar ve en sevdiği tutkusuna kendini bırakır. Denizlerde olmak...
Bu seyahatlerden birinde Güney Amerika'ya düşer yolu ve yerleşme kararı alır, çiftçilik yapmaya başlar. Ürettikçe üretir, büyüttükçe büyütür işlerini. Ve bir gün Robinson ve arkadaşlarının akıllarına dahiyane bir fikir gelir. Köle almak... Gidelim de 'kölelenip' gelelim derler ve denize açılırlar. Ve olay burada cereyan eder; 'sen misin köle almak için yola çıkan' der Tanrı ve Robinson ve arkadaşlarının bulunduğu gemiyi batırır ama Robinson bir şekilde karaya çıkmayı başarır.
Robinson'un 'herkesin öldüğü gemisinde' 25 yıldan fazla kendisine yetecek malzeme vardır. Barutlar, içkiler, ekmekler, silahlar, arpa, pirinç... Ada ise ıssızdır (şansa bakın ki birkaç ada ilerisinde yamyamlar var ama Robinson ıssız olan adaya düşüyor) ama oğlaklar, keçiler, kaplumbağalar, balıklar... yemek anlamında ne ararsan mevcut.
Robinson gemiyi günlerce boşaltmak için uğraşır, indirdiği erzakları da bitirmek ve tarımla elde ettiği ürünleri tüketmek yıllarını alacaktır. Üstelik kedisi, köpeği ve papağanları ile yalnız da değildir. Bu esnada elinde dini kitabı da mevcuttur ve can sıkıntısıdan ve 'benim bu adaya düşmem ceza mı yoksa herkesin ölüp de benim ölmemem bir ödül mü?' ikileminde yıllarca delirmez! Bakın delirmez diyorum dikkat edin çünkü bu konuya tekrar değineceğim.
Sayfalar akıp giderken, biz Robinson'un bize çile diye aktardığı ama benim sefa olarak gördüğüm hayatını okuruz. Bence Robinson hep hayal ettiği hayatı yaşamaktadır, çünkü çalışmak istememek ve denizde olmak istemiştir. Al sana kumsal, al sana deniz, al sana ailenin yanında olmaması =) Neyse, yalnız biz Robinson'u hep Cuma ile anarız ama sayfalar akmasına rağmen Cuma ortalıkta gözükmez. Kafanızda soru işaretleri oluşur, kitap bitiyor bu Cuma nerede? Sonra yazar Robinson'un yalnızlığını bitirmek için yamyamların elinden Cuma'yı kurtarıp Robinson'a köle yapar, bak şu Tanrı'nın işine!
Ben 25 yıl bir adada mahsur kalsam ve bir insan görsem sevinçten aklımı kaybederim herhalde, hemen diyalog kurup ortamda dans eder, deli gibi ağlarım ama Robinson ne yapıyor biliyor musunuz, Cuma'yı nasıl hemen kölem yaparım diye düşünüyor. İnanılır gibi değil. Bu arada hala delirmemiş bu adam, sağlıklı düşünebiliyor. Ve daha ilk gece yamyam bir insanla aynı adada rahat rahat uyuyabiliyor. Akıllarda bi ton soru: daha konuşamadın, dilini bilmiyorsun, adam yamyam senin elinde silah var, siz ikiniz birbirinize nasıl bu denli çabuk güvenip yatıp uyudunuz ya! Vallahi pes.
Neyse efendim Cuma Robinson sayesinde dini bütün bir insan olur, yamyamlığı bırakır, İngilizce öğrenir ve Robinson'un kölesi olarak yaşamaya devam eder. Hayatından aşırı memnundur, ailesini hiç özlemez, genetik kodlarına işlenmiş yamyamlığı bir çırpıda bırakır, vatanında özgür bir bireyken kendini gereksiz bir şekilde Robinson'un kollarında huzur içinde bulur!
Sonra bir gemi gelir bunlar bir şekilde gemiyi ele geçirir ve Robinson'un vatanına geri dönerler.
Ve bu süreçte Robinson ne akli melekelerini kaybetmiştir, ne konuşma bozukluğu yaşamıştır, ne de yurduna döndükten sonra adaptasyon sorunu yaşamıştır. Hatta sanki sadece bir hafta yalnız tatil yapıp da evine dönmüş gibi de rahat ve zengindir!
Neyse neyse tamam roman 18. yy da yazılmış. Tamam çok sevilmiş, başyapıt, birçok filme ve yazıya ilham olmuş fazla da gömme diyeceksiniz de, yahu bir Don Kişot'a bakıyorum, bir bu kitaba, ne psikolojik tahlil var, ne fiziksel tahlil var, ne de geçen zamanın kişi üzerindeki yansıması var.
Kitaba büyük bir beklentiyle başladım ama maalesef aradığımı bulamadım. Beni hayal kırıklığına uğrattın Sayın Defoe, her şeyi geçtim de şu kitabı günlük okuyormuş gibi kahramanın dilinden anlattırmasaydın bari.