Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

190 syf.
10/10 puan verdi
·
9 saatte okudu
BİR İNSANLIK TRAJEDİSİ: KRAL LEAR
Kaynaklar: Monmouthlu Geoffrey'in İngiliz Krallarının Tarihi adlı eseri. (12. yüzyıl) Raphael Holinshed'in Chronicles of England, Scotland, and Ireland adlı eseri. (1587) Oyun, Lear'in topraklarını kızları arasında paylaşması ile başlar. Lear, kızlarından kendisini ne kadar sevdiklerini söylemelerini ister; Kralın büyük kızı Goneril ve ortanca kızı Regan dalkavukluk yaparken, küçük kızı Cordelia gerçekleri söyler: Efendimiz, sözlerin ifade edemeyeceği kadar çok seviyorum sizi, Siz benim için, göz nurundan, ucu bucağı olmayan özgürlükten, Zengin ve bulunması zor olan her şeyden daha değerlisiniz, Nimet, sağlık, güzellik ve şeref dolu bir hayatı nasıl seviyorsam, Öyle seviyorum sizi, hiçbir evladın sevemeyeceği, Hiçbir babanın sevilemeyeceği kadar. Size olan sevgimi anlatmak için soluğum cılız, sözlerim güçsüz. Sizi var olan her şeyden çok seviyorum. (s. 3-4) (Goneril) Saygıdeğer efendimiz, Bana can verdiniz, büyüttünüz, sevdiniz beni, Buna karşılık ben de yerine getiriyorum bütün görevlerimi, Sözünüzü dinliyor, sizi seviyor ve herkesten çok size saygı duyuyorum. Kardeşlerim yalnızca sizi sevdiklerini iddia ediyorlarsa, Niçin kocaları var? Bir gün evlenirsem eğer Sevgimin de, görevlerimin de, bağlılığımın da yarısı Yeminle bağlanacağım kocamın olacaktır. Ben hiçbir zaman kardeşlerim gibi Bütün sevgimi babama vererek evlenecek değilim. (s. 5-6) (Cordelia) Lear'de bundan hiç haz etmez ve Cordelia'yı Fransa Kralı ile evlendirip, ülkeden kovar. Aslında Lear'in bu davranışı, birçok şeye bağlanılabilir. Belki yaşlılıktandır, belki de küçüklüğünden gelen sevgi açlığından, belki de ölmüş eşine olan aşkından, dolayısıyla kızlarına olan aşırı sevgisinden. Gördün değil mi, yaşlandı artık, bir günü öbürüne uymuyor. Daha demin bunun bir örneğini gözlerimizle gördük. En çok kardeşimizi severdi. Muhakemesi o kadar zayıfladı ki, kolundan tutup atıverdi onu. (s. 14) (Goneril) Şüphesiz ki, Goneril ve Regan Lear'i anlamaz; Cordelia anlar fakat kovulur. Bundan sonra gelişen olaylarda Lear'in pasifliği çok açık belli olur. Oyunun sadece başında işlevsel bir şey yapıp, toprak dağıtmıştır, onun dışında çok bir şey yapmaz. Shakespeare çoğu oyununda olduğu gibi, kralların da bir ''insan'' olduğunu bu oyununda da vurgular. Ve tabii Goneril ve Regan kral babalarına ihanet eder: Rica ederim baba, güçsüzlüğünüzü bilin de Ona göre hareket edin. (s. 68) (Regan) Lear'in bunalımı, çok ayrı bir seviyededir. Oyunun bize sorduğu en önemli sorulardan biri de ''Lear'in bu bunalımının nelerden kaynaklandığı'' sorusudur. Lear, hem kendinden soyutlaşır ve yalnızlaşır, hem de dış dünya umrunda olmaz. Artık o sadece yanlış yaptığını anlayan, bunun için bunalıma giren ve sadece kızlarını takan bir ''baba''dır; ve Lear'in deliliği hem delicesine bağlı olduğu kızlarının ihanet etmesidir, hem de biricik kızı Cordelia'nın iyi niyetini suistimal etmiş olmasıdır. Gerçekten de, çok sevdiğiniz birinin iyi niyetini -isteyerek veya istemeyerek- suistimal etmenin acısı büyüktür; Lear, bu yüzden de deliliğe bir adım yaklaşmıştır. Var mı burada beni tanıyan bir kimse? Ben Lear değilim herhalde! Böyle mi yürür Lear? Böyle mi konuşur? Gözleri nerede? Ya anlayışı kıtlaştı, ya zihni uyuştu. Uyanık mıyım acaba? Biriniz söyleyemez mi benim kim olduğumu? (s. 33) (Lear) Adeta alt metinde şu diyalog geçer Dostoyevski ile aralarında Lear'in: DOSTOYEVSKI Saf, temiz yürekli olanlar, bizde en aşağılık enayi yerine konulup küçümsenirdi.* LEAR Sadece sizde küçümsenmiyor, Bizde de küçümsenip saf ve temiz insanlar, Budala yerine konuluyor. Ben kendi kızımı da Koydum budala yerine. Ah, aptal kafam! Kral Lear'in ''kendisine karşı işlenen günahların, onun başkalarına karşı işlediği günahlardan çok olduğunu'' söylerken oyundaki pasifliğinin ipuçlarını verir. Babasını öldürmek için kumpas kuran ve Lear ile Cordelia'nın ölüm emirlerini veren Edmund, kocasını öldürtsün diye âşığını kullanan ve kız kardeşini zehirleyen Goneril ve Gloucester'ın gözlerini oyan Cornwall'a kıyasla, Lear'in sürgün kararları (bir tür sosyal ölümü getirse de) görece ılımlı görünecektir. Hamlet veya Macbeth kendi yıkımlarına zemin hazırlamak için üç veya dört perde boyunca öfkeyle hareket ederken, Lear olay örgüsünün kenarındadır; sınırdaki kırsalda yaşar. Zihinsel bir karmaşa halindeyken deli bir dilencinin davranışlarını, kendi aile ihanetinin modeli olarak görür ve kadın cinselliğinin tehlikeleri üzerine düşünür. Bu bakımdan Kral Lear belirgin biçimde felsefi bir trajedidir; olay örgüsü baş kahramanla her karşılaştığında durur. Lear'in açılış sahnesinden sonra hiçbir şey yapmaması eylemin üzerinde gerçek bir etkiye sahiptir. Yoksul Tom, Lear'in hayal bile edemeyeceği bir sefaleti temsil eder: Duyduğu şeytani seslerin azabını çeken, yalnızca bir battaniyeye sarılı olan ve pis sulardan içen bir serseridir. Lear'in kendi kıyafetlerini çıkararak verdiği tepki onun deliliğe giden yolunun ilk işaretidir. Ailevi ve sosyal kimliği yıkıma uğramıştır. Fakat bu çıplaklığında artık ''yoksul, çıplak iki bacaklı bir hayvandan farksız'' olduğu keşfinde bir tür yoldaşlık duygusu da vardır. Bu anlamda kralı en düşük sosyal sınıfa benzerliğini görmeye zorlaması (Edgar aslında bir kont çocuğu olsa da) ve daha da önemlisi kralın ''Ben kralken bununla çok az ilgilendim'' diyerek Tom'un içinde bulunduğu koşuldaki kendi sorumluluğunu kabul etmesi bakımından Kral Lear oyunu sosyalist bir oyundur. Çağdaş politikaya radikal bir meydan okuma niteliğinde hem kral hem de kont servetin yeniden bölüşülmesi için çağrısını yapar: Gösterin gücünüzü vakit geçirmeden, Ortadan kalksın bu dengesizlik, Herkes ihtiyacı kadar edinsin artık. (s. 109) Ayrıca her oyunda olduğu gibi, bu oyunda da ''Soytarı''nın önemi büyüktür. Lear'e gerçekleri söyleyebilen tek insan Soytarı'dır. Belki de Kral Lear'in gerçeklerle yüzleşmesi onun yüzünden olmuştur, çünkü Soytarı, hem hep onunla birliktedir, hem de hep realisttir. Keşke soytarı olmasam da, ne olursam olaydım. Ama amca, yine de senin yerinde olmak istemezdim. Aklını her iki yandan yontup ortada bir şey bırakmamışsın. (s. 31) (Soytarı) Ayrıca dikkat ederseniz, bu oyunda ve Shakespeare'in neredeyse her trajedisinde konu baba - evlat ilişkisidir. Hamlet'te öyledir, Kral Lear'de öyledir, hatta Julius Caesar ve Macbeth'te bile öyledir. Çünkü Julius Caesar ve Brutus ilişkisi de, Macbeth - Duncan ilişkisi de baba - oğul ilişkisi gibidir. Bunun nedeni yüksek ihtimalle Shakespeare'in oğlu Hamnet'in küçük yaşta vefat etmesidir. Eğer Shakespeare bir başka Elizabeth dönemi oyun yazarı Ben Johnson gibi bu büyük ıstırabın altından kalkamasaydı ve kendini harap etseydi bugün bu büyük tragedyaları okuyor olamayacaktık ve, evet, Elizabeth dönemi oyun yazarları arasında en iyisi o olacaktı fakat tarihe adını bu kadar iyi kazıyamazdı. Lear'in kızlarının da, Piç Edmund'un da amacı babalarından gelen mirası almak ve iyi bir servete konmaktır. Lear, kızlarının ona sırf para, makam ve mevki için ihanet etmesinden dolayı da içi yanmaktadır. Belki de Lear, ilk kez kendini bu kadar sorguladığı ve kendi içinde bu kadar derine indiği için delirmiştir. Ve o da aynen Atinalı Timon gibi, insanlığa isyan etmiştir: Ey evreni sarsan gök gürültüleri, Yamyassı edin şu semiz dünyayı o korkunç kükremenizle Paramparça edin doğanın insan döken kalıplarını, Yok edin hemen nankör insan üreten tohumlarını! (s. 78) Ama her ne olursa olsun, Cordelia onun şefkatli kızıdır ve ona yardım eder. Cordelia, oyunda durumu en iyi özetleyen karakterlerden biridir. Babaları olmasaydın bile, Şu kar beyazı saçların yumuşatmalıydı onların yüreklerini. Bu yüz, rüzgârların saldırısına mı uğramalıydı? Göklerin o korkunç gürültülerine mi karşı durmalıydı? Ani şimşeklerin eğri büğrü çakışları altında mı kalmalıydı? Issızda yapayalnız kalmış bir fedai gibi, Bu seyrek buklelerinle mi karşı koydun bu kıyamete? Beni ısırmış olsaydı bile, düşmanımın köpeğine Ocağımın yanında yer verirdim böyle bir gecede. Oysa sen, zavallı babacığım, domuzlarla, kimsesiz serserilerle, Çürümüş saman çöpleri üzerinde korunmaya çalıştın. Yazık, çok yazık! Büyük bir mucizedir Aklınla birlikte yaşamını da yitirmemiş olman. (s. 136-137) (Cordelia) Kral Lear, her şeyden önce bir ''insanlık trajedisi''dir. İnsanların açgözlülüğü, makam ve mevki aşkı, insanın dünyevi şeyler uğruna babasını ve ailevi değerleri satabileceği ve ahlaksızlık gözler önüne serilmiştir. Shakespeare, bu oyunda bizi kendi ''Karamsarlık Denizi''nde yüzdürür ve, hiç kuşkusuz, bu oyunu insanlara bir yergi olarak yazmıştır. Bizi, Lear'in insanlık trajedisinden, dünyanın ''var olma trajedisi''ne sürükler. Adeta bize ''Niçin oldu bütün bunlar, niçin?''** diye sorar... ''Gökler kızmış insanoğlunun ettiklerine, Yıkacaklar neredeyse kanlı dünyasını. Saate baksan gündüz şimdi: Ama karanlığa boğulmuş göğün lambası. Ya gecenin zaferi bu, Ya da gün utanıyor doğmaktan. Karanlıklar sarmış dünyanın yüzünü Diri aydınlıklar öpecekken.'' -William Shakespeare, Macbeth Faydam dokunduysa ne mutlu bana, keyifli ve verimli okumalar. *Ölüler Evinden Anılar (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, s. 313) **(s. 158) (Kent)
Kral Lear
Kral LearWilliam Shakespeare · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20098,1bin okunma
··
206 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.