Gönderi

Eskiyi Yenilemek Senin Elinde!
"Eskiden namazlarımı hiç kaçırmazdım.." "Eskiden Allah'a çok yakındım.." "Eskiden hep zikir çekerdim.." "Eskiden teheccüde bile kalkardım.." "Eskiden harama helale çok dikkat ederdim.." "Eskiden çok takvalıydım.." "Eskiden dindardım.." "Eskiden iyi bir insandım.." Eskiden.. Eskiden.. Eskiden... Peki neden eskiden? Şimdi seni bundan alıkoyan şey ne? Şimdi neden öyle değilsin? Ne değişti? "Ama ben çok günah işledim. Şunu yaptım, Bunu yaptım, battım bittim gittim.." Yirmili yaşlarda, gençliğinin baharında olan insanlardan en çok duyduğumuz cümleler... Hayatın inişleri, çıkışları, yokuşları olduğunu bilmeyenler, hatalar ve yanlışlar yaptıklarında kendilerinden umudu kesiyorlar. Ve bir kere düşünce ayağa kalkmak yerine sürünmeyi tercih ediyorlar. "Dostum kalk ayağa!" diyorsun. Ama ben düştüm bir kere çamura, diyor. Bir kere kirlendim, diyor. Dönüşü olmayan bir yola girdiğini sanıyor. Oysa altın çamura düşse altınlığından bir şey kaybeder mi? İmân dolu bir yürek altından daha değerlidir. Altını hemen alıp yıkarken, altından daha değerli kalbimize bu azabı yaşatmak zulüm değil mi? Sanmayın ki bu düştüğünüz kuyulara yalnız siz düştünüz. Bu imtihanlara yalnız siz tâbî tutuluyorsunuz. Sizden önce de milyonlarca insan aynı yollardan geçti, sizden sonra gelecek olanlar da bu yollardan geçecek... Çocukken herkes çok masumdu. Günahsızdı. Tâ ki büyüyünceye kadar... Bir büyüdük, yıllarca şeytanlıkta mastır yapmış olan şeytan bize türlü türlü tuzaklar kurdu. O tuzaklar karşısında bocaladık. Nereden geldiğimizi anlayamadık... İçimizde kötülüğü emreden nefis bize savaş açtı. Karşı koymaya çalışsak da başaramadık. Yenildik... Çevremiz, medya gözlerimizi boyayıp bizi türlü günahlara davet etti. Zamanla bir baktık ki, kalbimiz karanlık içinde... Ruhumuz kıvranıyor... Kimileri arkalarına dönüp baktıklarında Allah'tan çok fazla uzak olduklarını düşündüler... Artık çok geçti. Bu yüzden o bir zamanların imân dolu, takvalı, 'Allah' deyince kalbi titreyen iyi insanı "eskide" bırakıp, günahkâr olmayı kabullendiler... Kimileri ise, gençliğin engebeli ve dikenli bir yol olduğunu bildiler. Şeytan milyon kez çelme taksa da, türlü türlü tuzaklar kursa da, bıkmadan usanmadan ayağa kalkıp Allah'a doğru koşmaktan vazgeçmediler. "Hayat bir cihattır!" dediler ve düştükleri çukuru mekân bellemediler. Çünkü onlar oraya ait değildiler. Çünkü onlar vatan-ı aslîleri olan cennetten geliyorlardı. Bunu bildiler. Ve her düşüşte tekrardan kalkıp istikâmet üzere koşmaya devam ettiler... Bir ân bile tereddüt etmediler. "Yol çok uzun, artık çok geç!" demediler. Çünkü vakti Allah belirliyordu. Çünkü yolcunun vazifesi yol ölçümü yapmak değildi. Çünkü Allah hâlâ nefes almaya imkân veriyordu. Çünkü düşsek de, en dibe batsak da tek tevbe yetiyordu... Çünkü insan melek değildi. Düşecekti. Sonra tövbenin kanatlarıyla melekleri bile geçecekti... İnsan hata yapmaya, günah işlemeye meyilli yaratılmıştır. Bu yüzden tevbe vardır. Ve doksan dokuz kişiyi dahi öldürseniz, Allah'ın sonsuz merhameti size de yeter... Yeter ki ümitsiz olmayın. Her sabah güneş yeniden doğuyor. Her bahar çiçekler yeniden açıyor. Her ölen yeniden dirilecek. Her şeyin yeniden başlamaya olan aşkı insana örnek olmalı. İnsan da her düşüşte, her bitişte, ayağa kalkıp yeniden başlamalı... Bir kitapta kötü bir bölüm olması bütün kitabı kötü yapmaz. Devamlı kitaptaki acı bölüme takılıp, bütün kitabı arabesk kitap haline getirmeyin... Ve işin en güzel tarafı ne biliyor musunuz? Hayat kitabımız henüz bitmedi. Nefes alıp verdiğimiz sürece kitap yazılmaya devam ediyor... O kötü olan sayfaları fotokopi yapıp durmayın... Hatalarınızı tevbeyle silin... Temiz bir sayfa açın ve yeniden başlayın. Hayat kitabınızın sonu CENNET olsun...
·
29 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.