Gönderi

Sabahattin Ali bunca eza ve cefadan sonra yeniden iş güç sahibi olunca artık evlenmenin de sırası geldiğine karar vererek seçimini yapıyor ve Ayşe'ye müjdeyi veriyor:"Altın gibi sarı saçlı, fevkalade güzel lacivert gözlü, beyaz tenli, gözlerinin etrafında yazın beliren seyrek çilli ve uzunca boylu bir kızcağız... yaşı tam yirmi... ismi de Aliye..." Annem, babamla 1933 yılında Erenköy'de tanıştığını anımsıyor. Ankara'daki Gülhane Hastanesi Başeczacısı Salih Başotaç, babamın amcası. Annemler de Salih amcaların Erenköy’deki köşklerine komşu oturuyorlar. Annem, babamla ilk karşılaşmalarını şöyle anlatıyor:"Sabahattin, amcası komşumuz Salih Beylere misafir gelmişti. Sabahattin ile tanışmam o aile ile komşuluk dolayısıyla oldu. Grup halinde Suadiye'ye denize girmeye gittik. O zaman Suadiye plajının olduğu yer açık denizdi. Bir defa da yine grup halinde İçeren köy' de yapılan bir sünnet düğününe gittik. Dönmek istediğimizde Sabahattin yanımızda yoktu. Giderken kullandığımız lüks lambalı fenerle bir ağaç altında onu kitap okurken bulduk. Gidiyoruz dendiğinde kalktı ve feneri benim yüzüme tutarak gözlerimin içine uzun uzun baktı." Annem o geceden sonra babamı bir daha görmemiş. Aradan epey bir zaman geçtikten sonra Şubat 1 935'te Salih Bey'in hanımı Hayrünnisa hanım, Ankara'dan anneanneme bir mektup yazarak, annemi babama istemiş. Anneannem ve büyükbabam, annemin poliste fişi olan bir adamla evlenmesine şiddetle karşı çıkmışlar ama annem direnmiş ve babamın evlenme teklifini kabul etmiş. Herhalde 1930'lu yılların Erenköy'ündeki tekdüze yaşamdan kurtulmak ve başkentin büyülü havasını tatm ak cazip gelmiş olsa gerek genç ve güzel Aliye'ye. Karşılıklı yazılan mektuplarla birbirlerine aşık olan Aliye ile Sabahattin hiç vakit yitirmeden posta aracılığı ile nişanlanıp, 16 Mayıs 1935 günü Kadıköy Evlendirme Dairesi'nde nikahlanmışlar.Genç çift nikahtan hemen sonra trenle Ankara'ya hareket ederler. Babamın amcasının Yenişehir'de A tatürk Bulvarı üstündeki Sıhhiye Vekaleti (Sağlık Bakanlığı) lojmanlarında bir hafta misafir edilirler. Salih amcanın hanımı Hayrünnisa hanım, Hisar'da bir Ermeni terzi bulur ve anneme şık bir gelinlik dikilir. Güzel bir düğün yapılır- Düğünün ertesi günü Ulus'ta Menekşe Apartmam'nın çatı katına taşınırlar yeni evliler. Annem anılarında o günleri şöyle anlatır:"Bize Ulus'ta Menekşe Apartmanı nın çatı katını tutmuşlardı. Düğünün ertesi günü evimize gittik, ilk defa gördüğüm evimiz hiç de hoşuma gitmemişti. Basık tavanlı bir odasında tahta bir masa ile bir iki tahta sandalye, diğerindeyse yatak olarak geniş bir somya ve kırmızı bir yorgan, bir de komodin... Evlendiğimiz sırada Sabahattin, Milli Eğitim Bakanlığında Neşriyat mümeyyizi idi. Aklımda kaldığına göre 1933 senesi sonlarında bir ortaokulda işine ek olarak Almanca öğretmenliği aldı. 1938 senesi başlarında da Devlet Konservatuvarına Almanca öğretmeni olarak girdi ve Neşriyat Mümeyyizliğini bıraktı." Babam 1937 yılı başlarında askere alınmış. O zamanlar yedeksubay okulu İstanbul'da Harbiye'deymiş. Annem anlatıyor:"Ankara daki evi boşaltarak İstanbul'a geldik.Yazı Erenköy'ünde annemlerde geçirdik. Bu arada Pangaltı'da Bilezikçi sokağında ferah, iki katlı bir evin birinci katını tuttuk ve Ağustos ayında bu eve yerleştik. Sabahattin o sırada Dil Kurumunda da görevliydi.Dolmabahçe Sarayı'na bu işle ilgili toplantılara gidiyordu. Herhalde özel izni vardı. 30 Eylül 1937 günü bir kızımız oldu, adını Filiz koyduk. O sıralarda Sabahattin çavuş çıkarılmak istendiğini duymuştu, bu sebepten huzursuzdu."
33 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.