Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

128 syf.
10/10 puan verdi
Schopenhauer'a selâm olsun! ♡
Bir oyun oynuyorlar. Oynamıyormuş gibi yapma oyunu. Oyunlarını gördüğümü belli edersem onlara, kuralları bozmuş olurum, o zaman cezalandırırlar beni. Onların oyununu oynamaktan başka çarem yok, oyunu gördüğümü görmeme oyunu. (Düğümler-R. David Laing) Merhabalar sevgili kitap dostlarım. İşte böylesine çarpıcı bir epigrafla başlıyor Kirpi Mesâfesi. Bir ötekinin ötekilerle, nam-ı diğer, insanların birbirleriyle ilişkilerinin giderek daha çok kaygı verici hâle geldiği dünyamızda, diğerleriyle ilişki kuramayan, bir araya geldiklerinde dört köşeli bir yamuk oluşturan, toplumun tükürdüğü ve yeryüzünün lânetlediklerinin hikâyesi. .. Baş kahramânımız Sorgun, bir tren vagonunda doğar ve yine bir tren vagonunda öteki olur. Başına gelen felâketten sonra bir apartmanın bodrumunda yaşamaya başlar, fakat zamanla apartmanın doksan dokuz sâkini tarafından istenmeyen ilân edilir. Fakat o her şeye "rağmen" pes etmez ve herkese direnir. Direnir direnmesine de imkânsız bir aşkla bir diğer öteki'ye yenilir. .. Sorgun'la birlikte dört köşeli yamuğu oluşturan diğer ötekileri merâk ediyorsanız, metni mutlaka okuyun derim. Düşünerek, sorgulayarak ve severek okuduğum metin, kalben tavsiyemdir. Metnin ismine ekstra hayranlık duyduğumu da belirtmeden geçemeyeceğim. Zirâ aynı zamanda realist-pesimist (kötümserci) Alman filozof Schopenhauer'un metaforu olan ve psikanalizin babası Freud’un da sıklıkla dile getirdiği 'Kirpi İkilemi', sevdiğim metaforlardan biridir. Kirpilerin hikâyesi kısaca şöyle özetlenebilir: Soğuk bir kış sabahı çok sayıda oklu kirpi, donmamak için birbirine bir hayli yaklaşır. Bir zaman sonra, oklarının farkına varırlar ve ayrılırlar. Üşüyünce, birbirlerine tekrar yaklaşırlar. Oklar rahatsız edince yine uzaklaşırlar. Soğuktan donmakla, batan okların acısı arasında gidip gelerek yaşadıkları ikilemi, aralarındaki uzaklık, her iki acıya da tahammül edebilecekleri bir noktaya ulaşıncaya kadar sürer. İnsanları bir araya getiren, iç dünyalarının boşluk ve tekdüzeliğidir. Ters gelen özellikler ve tahammül edemedikleri hatalar onları birbirinden uzaklaştırır. Sonunda, bir arada var olabilecekleri, nezaket ve görgünün belirlediği ortak noktada buluşurlar. Bu noktada, çevrenin sıcaklığını hissetme arzusu kısmen karşılanır ama, buna karşılık okların acısı hissedilmez. Kendi iç sıcaklığı çok yüksek olanlar ise, ne sıkıntı vermek, ne de sıkıntı çekmek için, topluluklardan uzak durmayı tercih ederler. Bu bilinçli tercih veya zorunlu mesâfe, gerçek sevgi mesâfesidir. Özellikle son yıllarda moda (!) bir kavram, terim ve yafta olmasının dışında, gerçekte kim-neden-nasıl-niye öteki? Toplumsal standartları, değerleri ve normları belirleyenler kimler? Kime göre, neye göre ve neden bir öteki, öteki meselâ? Ötekileştirilmişliğinin ruh hâlini haykıran kırık aynalara bakan yüzlerle, elleri kolları olmadığı için yanağından süzülen yaşları silemeyenlerle, ağır hakaretler duysa dahi o an kaçacak ayakları olmayanlarla, politik duruşu sizinkinden farklı veya sivri dilli, onuncu köy sâkinleriyle, işsizlikten ekmek parası bulamayıp farklı yollara sapanlarla, sex işçisi veya cinsel kimliğini değiştiren, arayış içinde olanlarla, sırf çöp karıştırıyor veya kağıt topluyor diye görüntüsünden ve kokusundan hoşlanılmayanlarla yollarınız kesişti mi hiç? (Değerli düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız sevinirim.) Örneğin ben, tıpkı sevgili hocam gibi ortalamayı şuursuzca kabul edenleri; normali belletenleri, mümkün olan tek dünyayı dayatanları, kendilerine biçilen kehânetlere inananları reddetmek gerektiğini anlamak için onların dışında kalmayı beklemememiz gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca metinde bahsi geçen evrensel yüzleşme ve yedi milyarlık öz-eleştiri davetine kalben katılmakla birlikte, sesimle de katılmak istedim. Evet, kesinlikle yeni doğmuş bebekler dışında herkes lekeli. Hâttâ dünyamız Kabil'in Habil'i öldürdüğü günden beri lekeli. Hiçbirimizin alnı ak değil, hepimiz kirliyiz tıpkı dünyamız gibi. Ve hepimiz celladız; birbirimizin kâtili... Şu durumda durumumuz, biraz da kirli suda yüzen akvaryum balıklarının durumu gibi, öyle değil mi? Şimdilik gideceğimiz başka bir gezegen-dünya, başka bir akvaryum yok! Dünyamızın tek olduğu, ama her insanın bir dünya olduğunun bilinciyle birlikte yaşamaya mecburuz. Öteki de beriki de biziz, değil miyiz?! İnanın anti-kahraman görünümlü kahramanımız veya herhangi bir öteki değil korkutucu olan, asıl korkutucu olan, toplumumuzun ikiyüzlülüğü ve bazı insanların yüzsüzlüğü. .. Kitap, sağlık ve sevgimle #edebiütopya#dipçem#minervaokuyor#felsefeasktir#askfelsefedir #okudumbitti#kitaponer#kimneokudu#kirpimesafesi #hakanakdogan
Kirpi Mesafesi
Kirpi MesafesiHakan Akdoğan · Eksik Parça Yayınevi · 2019361 okunma
··
197 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.