Gönderi

GASPIRALI İSMAİL BEY VE USULÜCEDİT BİZLER GELİR GEÇERİZ LÂKİN MİLLÎ MAARİF YAŞAYACAKTIR. [İsmail Gaspıralı] Kırım'ın Ruslar tarafından işgal edilişinin üzerinden bir asırdan fazla bir zaman sonra bu topraklar üzerinde görülen en önemli ortak özellik, cehalet ve dolayısıyla ortadan kaldıramadıkları Türkler'i, jeo-politik durumu çok ehemmiyetli olan Kırım'dan atabilmek veya hiç olmazsa zararsız hale getirmek için bir çözüm yolu bulmuşlardı. Bu çözüm yolu; Türkler'in, gelişen medeniyetin bütün icatlarından habersiz hale gelmesini sağlamak, dinî inançlarını, taassupluğa, batılcılığa çevirmek, kısacası Kırım Türkleri'ni "cahil" bırakmaktan ibaretti. Çar hükümetleri, bu gayelerini gerçekleştirmek için ilk önce Türk maarifine el koydular. Daha doğrusu Türk maarifinden el çektiler, tahsisatı kestiler. Medreselere gittikçe gelişmekte olan müspet ilimlerin girmesine mani oldular, dolayısıyla burada okuyan Türk çocukları, zeka ve kabiliyetlerini körleterek Kırım'ın en ücra köşelerine kadar her tarafta öğrendiklerini yani cehaleti götürdüler. Cehalet bir örümcek ağı gibi Kırım'ı sardı. Bu acı durumu gören birkaç aydın Türk evladı mücadele etmek istediyse de, bunlar bir örümcek ağı içinde çırpınan küçük birer sinek olmaktan öteye gidemediler. Kırım Türkleri'nin yürekler acısı haline getirilmiş maarifinin bu gerileyişi, bütün Rusya'nın Türk bölgelerinde de görülmekteydi. Çarların bu siyaseti neticesidir ki, Rusya Türkleri arasındaki okur yazarların sayısı bütününe oranla %5'e kadar inmişti. "Hakim bir milletin; mahkûm düşmesi, mahkûm bir milletin yok olması, mektepsizlikten ileri gelir" diyen Gaspıralı İsmail Bey, cehalete ve cehaleti teşvik edenlere karşı savaşın ilk bayrağını Kırım'da açmıştı. O, inanıyordu ki Rusya Türkleri'nin maarifi tam manası ile gelişen Batı medeniyetine ayak uydurabildiği an, Türkler birleşmeye gideceklerdi. Zaten "Doğu kavimlerinin gevşeklik ve talihsizliğinin yegane çözüm noktasmı da eğitimde aramak gerekirdi."Rusya Türkleri'nin Rusya'da siyasi bir varlık olabilmelerini sağlamak için maarifte Batıya dönük köklü reformların yapılması şarttı. Eski öğretim yolu bırakılmalı, Avrupai yeni öğretim ve eğitim yolu izlenilmeliydi. Gaspıralı İsmail Bey'in gözünde eğitim; Müslüman cemiyetini korumak ve Türk asıllı Müslümanların milli doğuş ve birliği için bilhassa Tatarlar'in misalinde olduğu gibi başlıca silahtı. Netice olarak onun başlıca gayretleri eğitime ve yeni reform geçiren okullara yönelmişti. Yalnız gazetecilik ve yazarlık faaliyeti ile yetinmeyen Gaspıralı İsmail Bey, milli okullarda, İsviçreli pedagog Heinrich Pestallozi'nin pedagojik sistemi temeli üzerinde kurulan yeni "Usulücedit" öğretim metodunu kökleştirmek sureti ile 1884 yılında bu okulların ıslahına başladı. "Usulücedit", yeni yol anlamına gelmektedir. Yusuf Akçura, "Usulücedit"in mahiyetini şöyle anlatıyor: "Türk milletinin çocuklarını; çabuk, kolay ve müspet ilimlerin ruhu ile okutmak lâzımdır. Buradan bütün kuzey Türklüğüne yapılan "Usulücedit" okulları doğdu. "Usulücedit" tâbiri Osmanlı Türkleri'nden alınmıştır, bu tâbir o zamanlar İstanbul Heyet-i içtimaiyesinde kullanılan tabirlerdendi. "Usulücedit" başta yalnız talim ve terbiyeye mahsus gibi görülürse de gitgide umumileşerek bütün millet hayatına mal olur." Kazanlı araştırmacı Abdullah Battal Taymas ise "Usulücedit"i şöyle açıklamaktadır. "İlkin Türk çocuklarına Elifba'yı, daha o zaman Batı dünyasında eskimiş olan ve bizde "cedit" (yeni) sayılan usulle, öğretim dâvasıyla başlayan "Usûl-ü cedit" hareketi, sonraları çeşitli zamanlarda Rus istilasına uğrayan ve Çarların "obuscurantist" (cehalet taraflısı) idaresi altında uzun devirler bilim ışığı görmeyen Türk kavimlerinin bir maarif ve kültür davasına dönmüştü" Usûl-ü cedit; gerek Osmanlı Türkleri, gerekse Kuzey Türkleri arasında hakiki mânası Batı ilimlerini, Batı usûlü eğitim ve terbiyesini, Batı usûl ve geçimini, Batı yaşayışını benimsemek, kısa ifade ile Batılılaşmak demektir. İşte bu dünyadaki ve bu sınırlı alandaki "Usûl-ü cedit" hareketinin bir öncüsü, bir "kahraman"ı vardır ki, o da Kırımlı Türk fikir adamı Gaspıralı İsmail Bey'dir. İsmail Bey, "Usulücedit" hareketinin lüzumunu şöyle anlatmaktadır: "İnsanoğlu hakikati ve saadeti hiç bulamaz ve lâkin bu hakikat ve saadet yolunda yürüyene yardımcı bir şey vardır, bu, karanlıkta fenere benzer, buna maarif ve bilgi derler, maarif insanın fikrini çok eder, aklını keskin eder, zekasını arttırır. Bir insanın aklı ve zekası artsa kuvveti ve serveti dahi artar" diyerek maarifin ehemmiyetini okuyucularına anlatmaya çalışan İsmail Bey, buna karşılık Rusya'nm Türk okullarından da örnekler vererek Rusya'da Türk maarifinin yürekler acısı halini gözler önüne seriyor: "1881 senesi topladığım malumata nazaran Rusya Türkleri'nde 16 bin küsur mahalle mektebi, 214 medrese-i Arabiye mevcut olup bu 16 bin mektepte yarım milyon Türk çocuğunun beşer sene ömürleri çürütüldüğü halde, onlara Türkçe beş satır okuyup yazmak bile öğretilmediğini ve ancak kıraati Kur'an, namaz duaları ile iktifa edildiğini gördüm. Bu mahalle mektepleri sırf dinî addolunduklarından resmen idare-i şeriyelerin nezaretinde, hakikatta ise hiç kimsenin nezareti altında bulunmuyorlardı." Bu durum karşısında, bu gidişe son vermek isteyen gaspıralı İsmail Bey'in başlattığı "Usulücedit" hareketinin ona göre prensip ve gayeleri şöyleydi: 1) Mektep medreseden ayrılacaktı. 2) İlkokulun kendisine has öğretmenleri olacaktı. 3) Öğretmen "sadaka" değil, aylık alacaktı. 4) Okuma yazma öğretimi, eskiden olduğu gibi usulsüz yolsuz "heceleme" ile değil de, yeni elifba kitaplarında gösterilen "usulüsavtiye" veya "usulümeddiye" ile başlayıp, kolayca yoluna devam edilecekti. 5) Yalnız okumaya değil, aynı zamanda yazı öğretimine de ehemmiyet verilecekti. 6) Kız çocukları için de ayrıca ilkokullar olacaktı ve kızlara da yazı öğretilecekti. 7) Öğretim bir programa göre yapılacak, her yaşa göre ders kitapları kullanılacaktı. Yeni tip okulda öğrenciler Arapça'yı harflerin alfabetik isimleri yerine fonetik olarak söylüyorlardı ve onun öğretim metodu yalnız Rusya'nın Türkleri arasında çabucak yayılmakla kalmayıp Çin, İran ve Hindistan sınırlarını da geçmişti. Gaspıralı, Kur'an'ın okunmasını ve Müslümanlığın ona hükümlerini bu Müslüman okulların programından çıkarmış, fakat aynı zamanda matematik, tarih ve coğrafya gibi "dünyevi" konuları almıştı. Bu prensiplere uygun ilk Usulücedit okulu 1884 yılında Bahçesaray'da Gaspıralı İsmail Bey tarafından açıldı. Okutulacak alfabe; İsmail Bey'in hazırlamış olduğu "Haceyi sübyan", okulun öğretmeni ise, Gaspıralı İsmail Bey'in yetiştirmiş olduğu Bekir Emektar Efendi'ydi. Okulun ilk açılışına Bahçesaraylılar pek rağbet etmemişlerdi. İlk devreye ancak 12 çocuk kaydedilmiş, derhal eğitime geçilmişti. İsmail Bey, günde 4'er saat süren bir çalışma ile bu çocukları 45 günde okuma yazma öğretmeye muvaffak oldu. Devre sonunda Bahçesaray'ın ileri gelenlerine 200 davetiye gönderilmişse de ancak 30 kişi davete uymuştu. Bunlar da çocukların bu kadar kısa bir zamanda okuma yazma öğrendiklerine gözleri ile şahit olduklarında birçokları gözyaşlarını tutamamışlardı. Bu başarı büyük bir hızla bütün Türk illerinde duyulmaya başlamıştı. Bunun sonucu olarak Bahçesaray'daki örnek mektepte "usulücedit" öğrenmek için Rusya'nın çeşitli bölgelerinden 80 kadar öğretmen gelmiş ve 1914 yılında 5 bin kadar mektep yeniden açılmıştır. Daha sonraları Bahçesaray'a akın eden öğretmen adayları, burada İsmail Bey'den ders almışlar ve yine İsmail Bey'in "Usulüceditle ilgili yayın ve ders kitaplarını alarak Rusya'nın her tarafına dağılmışlardır. Böylece Rusya'da cehaletle karşı şuurlu bir mücadele hasıl olmuştur. Böylece Kırım'dan başlayan ilerleme ve olgunlaşmaya götüren bu hareket bütün İdil havzasına yayılmış ve Türkistan'ı da süratle kapsamaya başlamıştı. Gaspıralı İsmail Bey, "Usulücedit" hareketinin Rusya Türkleri üzerindeki sonuçlarını bizzat yerinde tetkik etmek maksadı ile devamlı seyahatler yapmıştır. Onu bu seyahatleri "Usulücedit" hareketine hız katmıştır. Kırım'da okulların % 52'sini teşkil eden 360 okul, "Usulücedit" prensiplerine uygun faaliyette bulunuyordu. Kafkasya'da ilk "Usulücedit" okulu 1890 yılında Ordubad'da Sıtkı Seferoğlu adında aydın bir Türk öğretmeni tarafından açıldı. Yine aynı öğretmen; 1894 yılında Nahçivan'da "Terbiye" adını taşıyan yeni bir "Usulücedit" okulu daha açmıştır. Sıtkı Seferoğlu'nun öncülüğünü yaptığı bu hareket Azerbaycan'da da süratle gelişme göstermiştir. "Usulücedit" okullarının açılmasında yardımı dokunan başlıca Kafkasya ve Azerbaycan aydınları: "Bakıhanlı, Mırza Fethali Ahundzade, Hasan Bey Zerdabî, Seyit Azim, şair sabir vs." başlıca zenginler arasında ise, "Hacı Zeynelâbidin Tagı, Şemsi Esedullah vs." gibi hayırseverler bulunmaktaydı. Öteden beri dünya Türklüğünün en eski "kültür beldesi" olarak bilinen Kazan, denilebilir ki, "Usulücedit" hareketinin en çabuk ve kolaylıkla bulunduğu Türk bölgesidir. "Usulücedit" Kazan'da yalnız tutunmakla kalmamış, aynı zamanda Kazan'ın ilim adamları tarafından da geliştirilmiş ve milli bünyeye daha uygun hale getirilmiştir. Ayrıca "Usulücedit" okulları için de ders kitapları yazılmıştır. Bu kitapların en meşhuru, A. Hadi Maksudi'nin yazmış olduğu "Muallim-i evvel" ve "Muallim-i sani"dir. Diğer önemli ders kitapları yazarları "Şahircan Tahirî, Rizaeddin Fahreddinoğlu ve ünlü pedagog, yazar, öğretmen Alimcan Barudî'dir. "Türkistan'da "Usulücedit" hareketi yavaş ilerlemekteydi. Bahçesaray'da ilk "Usulücedit" okulunun açılmasından sonra, Türkistan'ın çeşitli bölgelerinden gelen 80 kadar molla ve öğretmen "Usulücedit"i tahsil ederek ve idare tertiplerini öğrenerek mütalâa edecekleri fenni kitapları alıp getirmişlerdi." Gaspıralı İsmail Bey şöyle devam ediyor: "Lâkin Asya'yı Vustadan (Ortaasya) ses çıkmıyor, hareket işitilmiyordu. 1893'de oraya yollandım" Türkistan'da ilk düzenli "Usulücedit" münevver Karî Abdürreşit tarafından açılmış bunu takiben ikinci "Usulücedit" okulu Semerkant'ta, Hoca Mahmut Behbudi tarafından faaliyete sokulmuştur. Buhara'da ise ilk "Usulücedit" mekteplerinin açılmasına öncülük edenlerden Molla Corabey; 1900'de Kayıoğlu, 1902'de ilk "Usulücedit" okullarını açmışlarsa da, gerek çar gizli polisinin ve gerekse kadimcilerin (eski taraftarı softa grubu) engellemeleri neticesinde başarı sağlayamamışlardır. Daha sonra gizlice kurulup faaliyet gösteren "Usulücedit" okullarının başında öğretmen olarak Osman Kocaoğlu (Hoca) ve Mükemmelettin Bey gibi Buharalı Türk aydınları bulunuyordu. Türkistan'da bundan sonra arka arkaya açılan "Usulücedit" okulları bu sefer de öğretmen ihtiyacını duyurmuştu. "İşte Birlik"e giden Rusya Türkleri kendi aralarında bu ihtiyacı giderdiler. Bu ihtiyaç sırasında Kafkasya'dan Azerbaycan'dan ve Kazan'dan Türkistan'a gönüllü öğretmen olarak giden Türk gençleri, "İşte Birlik" için Gaspıralı İsmail Bey'e ve bütün Türk dünyasma ümit verdiler. "Usulücedit" okullarının Rusya'da bir çığ gibi artarak geniş bir alana yayılması bütün İslam dünyasının dikkatini çekmişti. İsmail Bey'e ilk teklif Hindistan'dan gelmişti. 1910 yılında, Hindistan Müslümanlarına "Usulücedit" okulunu açmak üzere Hindistan'a giden İsmail Bey, Bombay'da ilk "Usulücedit" okulunu açmış ve bu okulun iki aylık masrafını "Tercüman"ın kasasından vermiştir. "Gaspıralı İsmail Bey'in bu yoldaki faaliyetleri sonucunda, okullar ıslah edilmiş, milli edebiyat artmış ve kuvvetlenmiş ve yüzlerce Tatar gençleri Rus üniversitelerine devam etmeye başlamışlardı. diyen meşhur Macar Türkoloğu Vambery, çok kısa zaman değişen Rusya Türkleri'nin çehresini gözler önüne seriyor. Gaspirali İsmail Bey'in "Usulücedit" yolundaki çalışmalarında karşılaştığı en büyük güçlük, softaların çıkarmış oldukları kuru gürültülerdi. Cahil softalar, sırf İsmail Bey'in çalışmalarına ayak bağı olmak kastıyla ellerinden gelen bütün kötülükleri yapıyorlar, bilerek veya bilmeyerek Ruslar'a yardımcı oluyorlardı. Ulemadan geçinen bu softaların kimi İsmail Bey'i, "kafirlikle" kimi, "dinsizlikle" itham etmekteydi. Bilhassa İsmail Bey'i, İslamiyet'in düşmanı olarak kabul eden Tontar Müderrisi İşmehmet Hazret bir eserinde "Gaspıralı benim indimde kafirdir, çünkü "Usulücedit"i takviye ediyor" diyordu. Prof. Fuat Köprülü, bu konuda şöyle demektedir. "...Elifba tedrisatında "savtiusulü" tatbik için "Haceyı sübyan" adıyla elifba kitabını yazdı. Softalar onun bu yenilik teşebbüslerine karşı âdetleri veçhile "din" silahına sarıldılar, onu tekfir ve telin ettiler. Bu yeni mekteplerin "dinsiz mektebi" olduğunu ileri sürdüler... Fakat İsmail Bey, inandığı yoldan geri dönmeyerek azimle yürümesini bildi." Azerbaycanlı meşhur mizah şairi Tahirzade Ali Ekber "Sabir" usulücedit okullarına karşı çıkan softalarla alay etmek için "Usul-ü cedid" adlı manzumesini kaleme almıştır. Bu manzumeden iki bölüm: Vah, bu imiş ders-i Usûl-ü cedid! Yokh, yokh, oğul, mekteb-i isyandı bu! Molla değil bundaki ta'lim eden, Elhezar et, bir yeni şeytandı bu! Dur kaçakh oğlum, baş-ayak kandı bu! Men değişip şive-i ecdadımı, Böyle od'a (ateşe) salmarak evlâdımı! Eylemerem dinsiz öz ahfadımı! At. Çöle getsin ne debistandı (ilkokul) bu! Dur kaçakh oğlum, baş-ayak kandı bu! İlim adına bir kuru bühtandı bu! Herzeyü hezyandı bu! Müslümü kâfir kılan, Haneyi küfrandı bu! Gaspıralı İsmail Bey, "Usulücedit" hareketi ile, softaları yenerek, Rus maarifini tesirsiz bırakarak, Rus hükümetinden beş para yardım almadan, Rusya Türkleri'nin milli benliğini, milli maarif ruhunu ve aksiyonunu aşılamayı başardı. Onun sayesinde Türk kadını kölelikten kurtuldu. "Usulücedit" hareketi sayesinde İsmail Bey, Türk kadınını, Türk milletinin Batı medeniyetine erişebilme mücadelesine sokmuş oluyordu. Nitekim, İsmail Bey'in fedakarca çalışmaları sonucu olarak Müslüman kadını, cemiyette, okul ve üniversitelerde görünmeye başlamış ve 1897 nüfus sayımı zamanında Rusya'nın Türk kadınları arasındaki okur yazar oranının, Rus kadınları arasındaki okur yazar oranını geçtiği anlaşılmıştır." Meşhur Macar Türkoloğu Prof. Lâszlö Râsonyi; "Usulücedit"in sonuçları hakkında görüşlerini şöyle ortaya koyuyor. "Gaspıralinın ektiği tohum boşa gitmedi. XX yy. başlarında Rusya'daki Türk ülkelerinde, Gaspıralinın istediği tarzda 5000 okul ve öğretmen vardı. Rus okullarına gitmeden de Avrupalılığa yaklaşmak mümkündür." Usulücedit" hareketi ile Türk Dünyasında yeniliğin, batılılaşmanın öncüsü olan Gaspıralı İsmail Bey, Türk maarif tarihine ismini altın harflerle yazdırdı, İsmail Bey "Usulücedit" hareketi ile Türklüğün kalbinde bir kere daha ebedileşti.
176 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.