Gönderi

430 syf.
10/10 puan verdi
·
1206 günde okudu
Bin Muhteşem Güneş
Khaled HOSSEINI en sevdiğim yazarlardan birisidir. Bu kitaptan önce "Uçurtma Avcısı" ve "Ve Dağlar Yankılandı" adlı iki eserini çok beğenerek okumuştum. Bin Muhteşem Güneş adlı eserinin de diğer kitaplarından hiç de geri kalmayan, insanın kalbine işleyen, yeri geldiğinde sizi ağlatan, yeri geldiğinde de hayatı sorgulamanıza sebep olan bir kitap olduğunu gördüm. Bin Muhteşem Güneş adlı eserin yazarı Afganistan doğumlu Tacik asıllı şu anda Amerikan vatandaşı olan Khaled Hosseini, az yazan ama yazdığı her bir eser de bir kütüphaneye bedel olacak cinsten eserler yazan biri. Eserlerinin hemen hemen hepsinde yaşadığı coğrafyayı ele alan yazar bur coğrafyadaki acıları, hüzünleri, göz yaşlarını okurlarına çok başarılı bir şekilde aktarabilen bir kaleme sahip. Beni en çok etkileyen eseri Uçurtma Avcısı'nı bilmeyenimiz yoktur diye düşünüyorum. Ancak şunu söylemeden edemeyeceğim; Bin Muhteşem Güneş de en az Uçurtma Avcısı kadar başarılı bir eser hissi verdi bana. Kitabımızdaki olaylar Afganistan'ın iki farklı bölgesinde geçiyor. Kitap Afganistan'ın Türkmenistan sınırına yakın Herat adlı şehrinde başlayıp olayların Kabil şehrine taşınmasıyla çok farklı bir boyut kazanıyor. En başta sıradan bir hayatı anlatıyormuş gibi gelen kitap, bir noktada yaşadığımız çok acı bir olayla bizi içine sürükleyip, bir daha da çıkmamıza izin vermiyor. Herat'ta başlayan olayların Kabil'e taşınmasıyla kendimizi bir anda siyasal karışıklıkların içinde buluyoruz. Savaşın acılarını doğrudan göremesem de savaşın sosyolojik etkilerini çok güzel bir biçimde hissettiğimi düşünüyorum. Kitap, toplumun iki farklı kesiminden gelen iki farklı kadının hayatlarının nasıl bir noktada kesiştiğini, toplumsal bakışının bu iki kadının hayatını nasıl etkilediğini çok başarılı bir şekilde aktarıyor bizlere. **********************SPOİLER İÇERİR********************** Kitap Afganistan'ın Türkmenistan sınırına yakın Herat adlı şehrinde başlıyor. Kitaptaki iki ana karakterden biri olan Meryem'in çocukluk yıllarıyla başlayan eser, Meryem'in ailesinden(kanaatimce aile de denemez) kısaca bahsederek devam ediyor. İçinde bulunduğu toplumun yargıları sebebiyle "harami" yani zina sonucu doğan çocuk olarak nitelendirilen Meryem'in hayatı daha dünyaya gelmeden çok çetin şartlar hazırlıyor onun için. Olaylar Meryem'in genç kızlık dönemine geldiğimiz noktada çok ciddi anlamda sarpa sarıyor. Hayatı hiç beklemediği bir biçimde yokuş aşağı gitmeye başlayan Meryem, bir anda kendisini, henüz 15-16 yaşlarındayken hayatında daha önce hiç karşılaşmadığı Raşit adlı ayakkabıcı bir adamla apar topar evlendirilerek, ülkenin diğer ucundaki Kabil kentine giden otobüste buluveriyor. Kendisinden oldukça yaşlı bir adamla evlendirilen Meryem evliliğinin ilk günlerini bu devasa adamla yaşayacağı şeylerin korkusuyla ve yaşadığı acı kaybın üzüntüsüyle geçiriyor. Evliliğinin ilerleyen safhalarında bir türlü çocuk sahibi olamayan Meryem için zaten oldukça zor olan hayat şartları daha da ağırlaşıyor. Kocası ondan uzaklaşıyor, yaptığı her şeyde bir kusur bulmaya başlıyor. Kitabın tam bu safhasında hikaye, kitabın bir diğer ana karakteri olan Leyla'nın yaşamını anlatmaya başlıyor. Leyla Meryem'in komşularından olan Babi ve Fariba'nın kızıydı. Leyla'nın ailesi yaşadığı ülkenin koşullarına göre oldukça modern bir yaşama sahip. Babası Leyla'nın okumasını kendi kendine yetebilen, kendi ayakları üzerinde duran bir birey olmasını isteyen ufku açık bir insan. Leyla yaş olarak Meryem'den neredeyse 20 yaş daha genç bir karakter. Bu ülkede yaşayan diğer insanlara nispeten oldukça güzel şartlar içinde doğan Leyla için hayat ağabeyleri Nur ve Ahmed'in Afgan-Sovyet savaşına katılmak için evden ayrılmalarıyla ciddi anlamda çetin bir hal alıyor. Öncesinde hayat dolu şen-şakrak bir kadın olan Fariba oğullarının cepheye gidişiyle içine kapanıyor ve hem eşini hem de o sırada henüz 3 yaşını bile doldurmamış kızı Leyla'yı ihmal ediyor. Anne sevgisinden mahrum kalarak büyüyen Leyla bütün bu yaşadıklarının üstüne bir de neredeyse hiç tanımadığı ağabeylerinin hayaletleriyle de bir mücadele içine itiliyor. Bir de bunun üstüne ağabeylerinin acı kaybıyla sarsılan Leyla, bu haber üzerine hayattan daha da kopan annesinin yerini de doldurmak zorunda kalıyor. Bu zor zamanlarda Leyla'nın hayata bağlı kalmasının yegane sebebi babası Babi ve arkadaşı Tarık'ın ona duyduğu koşulsuz sevgiden başkası değil. Tarık'la Leyla arasındaki sevgi aradan geçen yılların sonunda tutkulu bir aşka dönüşüyor. Ancak içinde bulundukları toplumun şartlarından dolayı bu aşkı dışa vurmaları pek mümkün olmuyor. Gizli gizli buluşup paylaşabildikleri küçük anlar dışında sevgilerini daha çok içlerinde yaşıyorlar. Öyle ya birçoğumuz da olduğu gibi. İlerleyen dönemde cihatçı gruplar giriştikleri mücadeleyi kazanarak Kabil'e kadar geliyorlar. Bu olay üzerine Fariba yeniden hayata dönüyor ve komşularını davet ederek oldukça güzel bir ziyafet veriyor. Ancak akılları savaşmaktan başka bir şeye çalışmayan, aptal savaş baronlarının gerçekteki amacı ülkenin huzuru ve refahı olmadığı için bu defa da kendi aralarında bir savaşa tutuşarak Afganistan'ı bugün bile içinden çıkamadığı bir keşmekeşe sürüklüyorlar. Savaş öylesine şiddetli bir hal alıyor ki, Leyla'nın sevdiği insanlar ya savaştan kaçıp farklı ülkelere gidiyordu ya da bir roketin ıslık sesinden sonra kulakları başka bir şey duyamıyordu. Kitabın öyküsü bu şekilde ilerliyor ve inanın bazı yerlerde insan ağlamamak için kendini çok zor tutuyor. Kitabın geçtiği coğrafya bize uzak olsa da kitaptaki kadınların yaşadığı hiç de uzak değil. Kimimiz burada bir yakınımızı bulurken kimimiz de her gün sosyal medyada dolaşırken bir anlığına gözümüze takılan bir haberdeki kadını bulacağız.
Bin Muhteşem Güneş
Bin Muhteşem GüneşKhaled Hosseini · Everest Yayınları · 2020101,4bin okunma
·
10 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.