Gönderi

542 syf.
7/10 puan verdi
·
Read in 3 days
Şueles por Erreş!*
*Yeryüzü sizlere ömür, diye sesini yükseltti dişi fare… Kitap bir hikâye değil, pek çok hikâyenin birleşimidir. Hikâyeler birbiriyle bağlantılı değil, aralarında ortak bir nokta yok. Farklı zaman dilimlerinde farklı yerlerde geçer her biri. Alışagelmişin ötesinde bir Grass mantığıyla, absürt bir şekilde birbirleriler bağlanırlar. Hikâyeler arasında sürekli bir gidiş geliş var. Kitapta temel olarak beş farklı hikâyeyi iç içe geçmiş bir şekilde okuyoruz: a. Fareyle sahibi arasında geçen diyaloglar b. Malskat adında sahte resimler yapıp üne kavuşmak isteyen bir Gotik duvarcısının hikâyesi c. Peri masalı ormanında geçen olaylar ve kitapta boy gösteren masal karakterlerinin siyasetçilerle olan savaşları d. Anlatıcının eşi Damroka’nın Baltık Denizi’nde Ilsebill isimli araştırma gemisiyle deniz analarını incelemeye gitmesi, bu yolculukta onunla konuşan bir dil bağlığının kendilerine rehberlik etmesi, batık bir efsanevi şehre ulaşması ve gemideki feminist kadınların hikâyesi e. Bir nevi “Teneke Trampet”in devamı niteliğinde sayılabilecek Oscar Matzerath’ın anlamsız hikâyesi. Oscar’ın anneannesi Anna Koljaiczek’in 107. yaş gününü kutlaması için şoförüyle bir yolculuğa çıkması ve onun için bir video hazırlaması Görüldüğü gibi bu hikâyeler arasında pek bir benzerlik varmış gibi durmuyor. Kitapta en çok fare ve anlatıcı arasında geçen konuşmaları okuyoruz. “Noel armağanı olarak bir fare diledim kendim için, dileğim gerçekleşti.” Evet, anlatıcının sadece dileği gerçekleşmedi bizlere anlatacak bir hikâyesi de oldu. Ancak bu hikâye insanlığın sonunun hikâyesidir. Dişi farenin sahibine dediği gibi: “Bir zaman vardınız, evet. Var olduğunuz zamanlar geride kaldı, belleklerde boş bir anıdan farkınız yok şimdi. Bundan böyle borunuz ötmeyecek asla. Tüm çıkış yollarınız kapandı. Hapı yuttunuz. Hem de topunuz birden. Zaten vaktiydi!” Anlatıcı bir uzay gemisinin kapsülünde, kıyamet sonrası bir zamanda, kendisi için öngörülmüş bir yörüngeyi izleyerek dönüp durmaktadır. Dişi fare sürekli rüyalarını ve düşüncelerini kemirmektedir. Kitapta benim en çok hoşuma giden bölümler farenin ağızından anlatılan kısımlar oldu. Sadece dişi farenin sesine yer vermeye devam etseydi yazar tadından okunmayacak bir kitap ortaya çıkarmış. Ama farenin insanlık tarihi boyunca hikâyesinin yanında daha o kadar çok hikâye ve alt hikâye var ki insan bir süre sonra neyi niçin okuduğunu sorgulamaya başlıyor. Sevgili Grass, bu ne biçim bir kitap? Bu kitabı fareler değil insanlar okuyacak, insanlar. Hem fareceyi ne ara öğrendin? Ya arkadaş senin hiçbir kitabını anlayamayacak mıyız biz? Sevgili Grass, senin çevrilmiş tüm kitaplarını bitirmiş biri olarak zekânı çok kıskandığımı ve seni bir türlü yeterince anlayamadığımı itiraf etmek istiyorum. Okurken keyif almayı bir yana koydum, bari ne okuduğumuzu anlasak ama ne mümkün! 1984’te geçen olaylarda bir nükleer kıyamet havası söz konusudur. Bu yıl aynı zamanda Çin Takviminde Fare Yılı olarak da bilinir, aynı zamanda Fareli Köyün Kavalcısı’nın 600. yılıdır. Daha önceki eserlerinde adı geçen karakterleri burada da görüyoruz. “Teneke Trampet”ten hatırladığımız Oscar burada 60 yaşında karşımıza çıkar, bir film yapımcısı olmuştur. Anlatıcı ona başvurur ve kendisinden asit yağmurları ve orman tahribatıyla ilgili sessiz bir film yapmasını ister. Walt Disney ve peri masalı kahramanlarının taklidini yaparak, bütün karakterleri kullanarak ormanları paralı ve yozlaşmış kişilerden kurtarmayı amaçlamaktadır. 1986’da yayınlanan kitapta Grass’ın distopik bir geleceğe dair öngörüleri bazı eleştirmenler tarafından pek inandırıcı bulunmasa da kitaptan birkaç ay sonra Çernobil felaketinin yaşanması, silahlanma yarışının hızlanması, çevrenin ve doğanın hızla tahrip edilmesi, genetik alanında yaşanan gelişmeler sanırım Grass’ı fazlasıyla haklı çıkıyor. Bu gerçeği fare şu şekilde dile getiriyor: “İnsanoğlu yaşadığı her yerde çöp bıraktı, her yerden çöp bırakarak ayrıldı. En son hakikati arayıp bulmaya çalışırken ve Tanrı'sının izini sürerken bile çöp üretmekten geri kalmadı. Toprak kazılmaya görsün, kat kat yığılmış çöpten hemen tanınabiliyordu; çünkü ürettiği çöp, insanın kendisinden uzun ömürlüdür. Yalnızca çöptü ki, insan soyu yok olup gittikten sonra da varlığını sürdürdü! Ne iyi oldu da, dünyalarını değiştirdi insanlar. Pisletmedikleri şey mi kalmıştı. Bolluk, bereket içinde boğulup gidecek oldular, gözleri yine de doymadı bir türlü, habire daha fazlasını istediler. Baktılar olmadı, yokluğu yoksulluğu icat edip koydular ortaya. Açlık içinde kıvranan oburlar! Kalın kafalı çokbilmişler! Kendi kendileriyle yıldızı barışmayan yaratıklar! Yatakta korkudan titreyip dışarıda tehlikelere meydan okumaya kalkanlar! Yaşlılardan yaka silkip çocuklarını ziyan sebil edenler! Kölesiz yapamayan köleler! Sözde dindar ikiyüzlüler! Sömürücüler! Doğaya yan çizenler! İyi ki göçüp gittiler bu dünyadan.” Bu kitap için sürreal bir roman mı desek, bir peri masalı mı desek, büyülü gerçekliğin fantastik bir boyutu mu desek ne desek bilemiyorum. Ama hepsinden öte, her türlü zor şartlarda hayatta kalmayı başarmış farelerin dilinden ve bakış açısından insanlık için yazılmış bir uyarı kitabı desek bence hiç yanlış olmaz.
Dişi Fare
Dişi FareGünter Grass · Cem Yayınevi · 201328 okunma
·
181 views
AkilliBidik okurunun profil resmi
Kaleminize sağlık, çok güzel anlatmışsınız. Grass'ın sanırım en anlaşılır kitabı "Soğanı Soyarken"; ama ben yine de seviyorum kendisini... Nevi şahsına münhasır bir dili var, beni cezbediyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.