Kelebekler vardı önce,
geceden uçmaya güne
kanat çırpan
gizlice...
Yaz dedi Tanrı; gökten sağanak hüzünler yağarken,
kırlangıcı çığlığına
göm dedi.
Yaz dedi Tanrı; kendini boşluğa bırakmaya hazırlanan
yorgun sesini at sırtına,
bebeğin yüreğini
kirlet dedi.
Yaz dedi Tanrı; ruhun sırra kadem bastığı
bir ayrılık öyküsünde,
âşığın sevdasına
sırt dön dedi.
Yaz dedi Tanrı; peşi sıra kovalarken
inandıklarının inançsızlığı,
meltem esintisini
kov dedi.
Yaz dedi Tanrı; güneşe bulanmış
karanlık gölgeler aldatmacasında,
uçurtmayı toprağa
çiz dedi.
Yaz dedi Tanrı; bir yoktan iç çekişin
nefes kesen çığlıklarıyla,
güneşin doğuşunu
batır dedi.
Yaz dedi Tanrı; dokunmadan yağmurun ürkekliğine
en arsızını fırlatıp kahkahaların,
ayın şehvetini
söndür dedi.
Yaz dedi Tanrı; esmer tene yaraşırken
rengârenk umutlar,
varolmanın yokluğunu
hatırlat dedi.
Yaz dedi Tanrı; bir yalanı yakmış
tüttürürken dudaklarının arasında,
kelebeğin kanadını
kır dedi.
Yaz dedi Tanrı; gölgeleri örten ışıklar
yankılanırken gözlerden,
gerçeği düşe
çevir dedi.
Yaz dedi Tanrı; acının cüssesi
ağır gelirken bir ölümden,
umudun ışığını
kapat dedi.
Yaz dedi Tanrı; hiç yazılmamış bir şarkının
notalarında çırpınırken,
matemin karasına
ak düşür dedi.