Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Kusurlarınızı gerçeğiyle görebilmek için ne yapabilirsiniz? Kendinizi hiç bir an unutmamak mı? Aklınız kendi aklınıza nasıl bakacak? Kendinizden dışarı adım atıp yörenize bakmanız mümkün olsa bir köşede kendinizi de görebilecek misiniz? Bunların bir yolu vardır. Hep birlikte olduğunuz kendinize sözcülük yaparken, gerçeği yansıtmıyorsanız / bir gün / yakalanırsınız. Yalanın kendini ele vermesi için olumsuz olması gerekmez. Yalan yalandır. Yani, madem şiire gelecek sözümüz: (şair olduğumu biliyor) söylediklerinizi bilmeden fazla konuşmayın. Hep şunu öğütleriz: İçinize dönün. Çabucak, daha ilk adımlarda kaybolacağınız, tanımadığınız bir yerde ne işiniz var? O halde içinize dönmeyin. Sanat yapıyorum adına içinizin kendi halinde düzenli kılcal akıntılarına, kendi özel ışığında yolları, çıkışları belli kentine, bilmediğiniz araçlarla girince perişan olacaksınız. Peki diyeceksiniz, üstün şeyler, ruhun yücelikleri, adalet ve merhamet olguları, sevgi, inanç, bunlar nerede? Onları öğerken, öğütlerken ve biz benimserken, onları bulacağımız yer neresi? Şöyle söyleyeyim: Hareketlerinize dönün. Onları gözleyin. Güzelleştirin ve göreceksiniz onlara içinizden biçeceğiniz değerler, dengeler sizin içinizle dışınızla birlikte güzelleştirecektir. (Ah diyorum, güzelliğin güzelliği) Şimdi açalım: Ne demek harekete dönmek? Şu demek ki hareketin nesnesine çevirin bakışınızı. Hareketin kaslarına ve fiziğine. Bunları güzelleştirmek demenin anlamı, içerdekilerle özleşmeyen güzel bir dış değildir. Bu da yalan olur. Hemen yakalanır. Döndürerek söyleyeyim bir de: Bile bile yapmadığınız şeylerin içinizdeki güzel karşılıkları neye yarar? Söyleyin, sadaka vermenin gereğine inanıyor ve öğütlüyor da, imkânlarınıza rağmen vermiyorsanız neye yarar? Esirgediğinizden değil, belki değil, fakat yapılması gereken bir hareket var. Yani, örneğin cebinizden para çıkaracaksınız, vereceğiniz kişi ya da kişileri bulmak için sorup soruşturacaksınız, diliniz içinizdeki inancın düşüncenin ve kararın hareketini yapacak ve (ayaklarınız) yürüyeceksiniz, gizli ya da aşikâre eliniz onun eline uzanacak, ve eliniz uçacak kadar boşalmış gibi kendinize gelecek. İşte içinize kavuştunuz, onu dış yaşantınıza mal ettiniz. Sadaka verdiniz. Sınıflaşma yarasına merhem oldunuz. Güçsüzleri korumadan yasaların işe yaramadığını anladınız. Güzel, şimdi evinize dönün ve kullanmadığınız için kendi kendine çürüyen ama aslında başkalarının ihtiyacı olan eşyalarınıza gözlerinizi dikin. Şimdi milyonları olanlara değil, olmayanlara bakıyorsunuz. Gördünüz mü ne kadar zenginsiniz. Bu zenginliği kime mi vereceksiniz? Kimseyi bulamıyor musunuz? O zaman kımıldayın, hareket edin, bana kadar gelin, işte adresler. Böyle böyle çoğaltın söyleyeceklerimi. Ve böyle öyle bunları yapmadığınız sürece söyleyin nereye kadar yaşar nereye varırsınız? Suyu kurumuş bir göl yatağında nereye kadar yürüyebilirsiniz? Kitapları yanıp kömür olmuş bir kitaplıkta yepyeni elbiseleriniz kravatınız boyalı ayakkabılarınızla işiniz ne? İçinizde ve elinizde karşılığı bile bulunduğuna bakmadan yaparak yaşayın inandıklarınızı. Başkalarına söylemeden, başkalarına söyleyerek, entelektüelce zevkini tatmayı bir yana bırakarak yapın inandıklarınızı. Sözleriniz değil, ama güneş doğmamışken, gecenin sabaha karşıki besleyici karanlığında sizi mescide giderken görmek inandırır beni.
·
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.