Gönderi

184 syf.
·
Puan vermedi
İleriye Bir Adım Olarak Geri Çekilme
Kulaklık alacaktım. Bilgisayarımın kulaklık girişinin bozuk olması ve yeni nesil telefonlarda kulaklık girişinin kaldırılması gibi akıl almaz bir cereyanın iyice standartlaşması hasebiyle kablosuz bir kulaklık almaya karar verdim. Sonra, almışken iyisini almış olayım, döviz kurları yüksek ileride almak daha da zor olacak, bir alayım uzun süre kullanayım gibi sebepleri kendime bir bakıma bahane ederek iyi bir kulaklık aldım. Şu anda bu incelemeyi yazarken de bu kulaklık kulağımda. Oysaki Mustafa Kutlu beni görse epey kızacak. Kalbin Sesi ile Toprağa Dönüş, esasında "Kalbin Sesi (Bir Hicret Risalesi)" adıyla çıkmış kitabın birkaç yazı daha eklenerek yayımlanmış yeni baskısı. Anladığım kadarıyla çoğunlukla yazarın gazete köşesindeki yazılarını içeriyor. Bu yazılar birbiriyle sadece tematik anlamda bağları olan müstakil yazılar değil; hatta Kutlu'nun bu denemeler dizisini gazetede bir tefrika halinde yayımladığını söylersek daha doğru olacak sanırım. Yazarın çeşitli eserlerini -özellikle de Huzursuz Bacak'ı okumuş olanlar- denemelerin dolaştığı ana fikirleri az çok tahmin edebilirler. Kutlu, Huzursuz Bacak'ta da bahsettiği "kanaat ekonomisi" kavramını, ki burada özellikle belirtmek gerekir ki Kutlu bu kavramı somut bir model olarak önümüze koymuyor, "ahlâk nizamı" çerçevesine oturtarak bir Müslüman ütopyası sunuyor. Hatta sunuyor demek de yanlış; daha çok ufukta bir yerlere işaret edip "Hadi buralara gitmek için hazırlık yapalım." demek istiyor. Bu işaret etme eyleminin iki kilit kavramı Hududullah ve kapitalizm. Önce Hududullah ile başlayalım, yani Allah'ın sınır(lar)ı. Hududullah'ı helal ve haramların teşkil ettiği bir fıkhi liste olarak değil de, çok daha soyut bir zeminde olan ahlâka dair Müslümanca bir yaklaşımı da içeren bir kavram olarak sunuyor Kutlu. Ya da daha kısaca söyleyecek olursak "insaf" ve "kanaat"i de Hududullah'ın sınırlarını çizecek kalemler olarak belirliyor. Bu kavramların karşısına yerleşen ise kapitalizm elbette. Kapitalizm sadece helal-haram bilmemesiyle değil, aynı zamanda insafsız ve tamahkâr insan yetiştirmesiyle de Hududullah'ın ötesi olarak gösteriliyor. Kutlu; servetin adaletsiz dağılımı, çevre kirliliği, sanayileşme, kentleşme ve teknolojiyi kapitalizmin sac ayakları olarak tanımlıyor ve dehşete düşmüş bir şekilde bu gidiş gidiş değil diyor. Yazarın endişesini, hatta bu endişeden doğan öfkesini denemelerde net olarak görmek mümkün. Kutlu çizdiği bu karamsar tabloya rağmen umutsuzluk haramdır diyerek çözüme işaret etmiş denemeler boyunca. Burada da temelde referans aldığı üç isim Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Nurettin Topçu ve Teoman Duralı. Yazır'ın tefsirinden alıntılarla Müslüman ütopyasının birey ve cemaatini kurgularken, Topçu'dan alıntılarla bu cemaatin dayanacağı toplumsal kurumların esaslarını belirliyor ve Duralı'dan yaptığı alıntılarla da ütopyasına tarihi/siyasi bir motivasyon vermeye çalışıyor diyebiliriz sanırım. Kitabın isminden de anlaşılacağı üzere Kutlu'nun kurtuluş yolundaki ilk adımlarından biri toprağa dönüş. Yazar neredeyse herkes gibi şehir hayatının doğadan kopuk ve doğaya zarar veren düzeninden rahatsız. Bunun çözümünü de insanların tekrar toprağa bağlanacakları, gerekirse kendi yiyeceklerini yetiştirecekleri ve ekonomik büyüme saplantısından uzaklaşılacak, Hududullah'ı aşmadan ve esas amacın Allah rızasını kazanmanın olacağı bir hayat düzeninde arıyor. Yazar günümüz sanayi ve teknolojisine tamamen sırtını çevirmiyor; ama Dünya'yı yırtarcasına ilerleyişimizin de, ilerleyiş esnasında bulunan çözümlerden daha fazla soruna yol açtığı aşikar. Yazarın çarpıcı olması hasebiyle toprağa dönüş argümanını en öne koysak da, kitap sadece bunun hakkında değil. Yazarın dediği üzere Amişlerin bir kopyasını kurma maksadı yok. İhtiyaç üretiminin bir kenara bırakıldığı, en büyük önceliğin kulluk olduğu, temiz hava soluyabileceğimiz, helal yiyeceklerle beslenebileceğimiz, gün ışığı görebileceğimiz bir hayat kurgusu var. Bunun için tamamen sanayiden yüz çevirmeye, akıllı telefonlardan vazgeçmeye vesaire gerek yok. Ama her sene akıllı telefon değiştirmeyelim mesela, çoraplarımız delinirse yamayalım, okuduğumuz kitabı başkalarına verelim... Tüm bunları yapmanın esas nedeni, tabiri caizse, Müslüman olmaya vakit ve alan ayırabilmek. Eskiden camilerin etrafına kurulan şehirlerin artık alışveriş merkezleri etrafına kuruluyor olmasından bahsettiğimizde üzülüyoruz; ama gerçekten de camiyi hayatiyet arz edecek derecede şehrin merkezine koyacak bir motivasyonumuz var mı? Kutlu bunun dışında eğitim ve adalet gibi konulara da değiniyor. Hududullah'ı ortaya koyabilmenin iki gereksinimi bunlar: Bilmeden sınırı çizemeyiz ve adil olmazsak da kalemi ehil olmayanların eline vermiş oluruz. Kutlu'nun yazılarında yazarın beraberce ve Müslümanca yaşama üzerine fazlasıyla kafa yorduğunu ve birçok farklı okumayı da bu potada erittiğini görmek çok güzel. Ama Kutlu'nun kendisinin de itiraf ettiği bir nokta kitabın en büyük handikapı: Mustafa Kutlu bir hikâyeci, bir fikir adamı değil. Aslında bence bir fikir adamı da, bir teknik adamı değil diyelim. Her neyse, işte bu yüzden tüm bu bahsettiklerinin kalbi yönü, fikri yönünden daha ağır basıyor. Toprağa dönüş ve bunun üzerinden kurgulanan ütopyanın kimi zaman fazlasıyla gerçek dışı bir hâle büründüğünü düşünüyorum. Kapitalizmin çok kötü bir sistem olduğunu çoğu Müslüman kabul edecektir; ama gelir adaletsizliği oranlarını sayarken Avrupa'nın diğer yerlere göre oldukça düşük olduğu ve Orta Doğu'nun korkunç derecede yüksek olduğu gerçeğini nereye koyacağız? Geri dönüşüm oranının çok düşük olduğu malum, geri dönüşümden önceki adımın tüketmeyi "reddetme" olduğu da. Ama geri dönüşüm oranının düşük olmasının nedeni fizibilite değil, bilinçsiz tüketimdir. İnsanoğlunun tüketimle ilişkisini yeniden kurgulaması gerektiğine kesinlikle katılmakla beraber, Kutlu'nun anlayışına göre günümüzde "imkân" saydığımız çoğu şeyi tamamen "lüks" olarak telakki etmemiz gerekiyor, ki ben buna her sene basılan onca edebî eseri de katabilirim. Eğer sahiden de geçmişteki gibi az tüketilen bir devre geçmeyi düşünüyorsak, halk hikâyeleriyle de iktifa edebiliriz. Saçmalama dediğinizin farkındayım; ama Mustafa Kutlu'nun bu kitapta çizdiği çizgiler bu denli dramatik noktalara varabiliyor, onu anlatmak istiyorum. Mesela verilen örneklerden birinde insanın yelkenli yapması, yelkenlinin rüzgâr varsa ilerlemesi ama rüzgâr yoksa ilerlememesi doğa ile uyumlu olan ve "teknik" kapsamında değerlendirilen iyi bir örnek. Bunun karşısında, cani kapitalizmin koyduğu şey ise, rüzgâr olduğunda da olmadığında da ilerleyen "teknolojik" ve kötü buharlı gemiler. Örneğin maksadının farkındayım, bunun uyandırması gereken bilinci de takdir ediyorum; ama meselenin buharlı gemilerin reddine kadar vardırılmasını abes buluyorum. Ayrıca Allah herkesin rızkını verir elbette; ama Dünya'daki inanılmaz nüfus artışını göz ardı edemeyiz. 1800 yılında Dünya nüfusu 990 milyondu, şu an neredeyse 8 milyara ulaştı. Belki de ben bir şehirli olarak körlük yaşıyorum ama bunca insanın temel ihtiyaçlarının karşılanması gerçekten de hiç kolay değil. Öte yandan servetin bu denli küçük bir grubun elinde toplanmış olmasıdır belki de bizi çözümsüz bırakan. Bilemiyorum. Kitabı özetleyecek olursak, Mustafa Kutlu, bir hikâyeci olarak, ama daha da önemlisi bir Müslüman olarak, Müslümanca bir düzen kurgulama gibi büyük bir göreve kalkışıyor. Bu sene buna benzer başka kitaplar da okudum: Rasim Özdenören'in Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler'i ve Sezai Karakoç'un Diriliş Neslinin Amentüsü'nü sayabilirim. Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler çok daha gerçekçi ve ayrıntılı bir yaklaşım sunarken, Diriliş Neslinin Amentüsü Kutlu'daki gibi daha kalbî söylemler barındırıyor ve işaret etmeyle yetiniyordu. Kutlu bu ikisini de aynı anda yapmaya çalışıp, sonra ben hikâyeciyim gerisini de siz çözün diyerek bir orta yol tutmak istiyor. Ama bu da, biraz, nasıl desem, olmuyor. Yine de denemelerde ortaya konan çaba, yapılan alıntılar ve verilen örnekler insanı düşünmeye sevk ediyor. Yazının başında bahsi geçen kulaklığı hatırda tutarak, bundan sonraki alışverişlerimi daha bilinçli yapacağıma dair bir söz vereyim şu güya indirimleriyle meşhur ve Müslümanları rahatsız etmeyecek bir isim bulunmaya çalışılan Efsane/Muhteşem/Gülümseten/Harika cuma gününde. Siz de verin, olur mu?
Kalbin Sesi ile Toprağa Dönüş
Kalbin Sesi ile Toprağa DönüşMustafa Kutlu · Dergah Yayınları · 2020562 okunma
·
92 görüntüleme
Nurullah Olgun okurunun profil resmi
Kitabı henüz bitirdim ve bir değerlendirme yazısı yazayım dedim. Her yönüyle güzel bir değerlendirme olmuş, gerek kalmadı 😊
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.