Nursl'nin, kadın meselesine bakış açısını ifşa eden kimi veciz sözlerini aşağıya alıyorum:
Örnek 1: "Hemşirelerim! Mahremce bu sözümü size söylüyorum: Maişet derdi için; serseri, ahlaksız, frenhmeşreb bir kocanın tahahhümü altına girmektense, fıtratınızdaki iktisad ve kanaatle, köylü masum kadınların nafakalarını hendileri çıkarmak için çalışmaları nevkinden kendinizi idareye çalışınız, satmaya çalışmayınız. Şayet size münasip olmayan bir erheh hısmet olsa, siz kısmetinize razı olunuz ve kanaat ediniz. lnşaallah rızanız ve hanaatinizle o da ıslah olur. Yohsa şimdiki işittiğim gibi, mahkemelere boşanmak için müracaat edeceksiniz. Bu da, haysiyet-i Islamiye ve şeref-i milliyemize yakışmaz!"
Örnek 2 : "izdivacın hikmeti ve gayesi, tenasüldür. Kaza-yı şehvet lezzeti ise, o vazifeyi gördürmek için rahmet tarafından vetilen bir ücret-i cüzıiyedir. Madem hikmeten, hakikaten, izdivac nesil içindir, nevıin bekası içindir. Elbette, bir senede yalnız bir defa tevellüde kabil ve ayın yalnız yarısında habil-i telakkuh olan ve elli senede yeıse düşen bir kadın, ekseri vakitte ta yüz seneye kadar kabil-i telkih bir erkeğe hafi gelmediğinden, medeniyet pek çok fahişehaneleri kabul etmeye mecburdur." ...
İşte bir örnek de Mustafa Kemal'den. 13 Ekim 1925'te İzmir Kız Muallim Mektebi'nin talebelerine hitaben: "Türk kadını nasıl olmalıdır? Türk kadını dünyanın en aydın, en faziletkar ve en ağır kadını olmalıdır. Ağır, sıklette değil, ahlakta, fazilette ağır, vakur bir kadın olmalıdır. Türk kadınının vazifesi, Türk'ü zihniyetiyle, pazısıyla, azmiyle muhafaza ve müdafaaya kadir nesiller yetiştirmektir. Milletin kaynağı, toplumsal hayatın esası olan kadın, ancak faziletkar olursa vazifesini yetine getirebilir. Her halde kadın çok yüksek olmalıdır. Burada Fikret merhumun herkesçe malum olan bir sözünü hatırlatırım: "Elbet sefil olursa kadın alçalır beşer."
Nursl ve Mustafa Kemal'in kadının "sefil" olmaması için önerileri bu istikametteyken tüm bunlara kayıtsız kalan Şerif Mardin, Said Nursi ve Nurcu hareketin "tabiat problemine ilişkin düşünceleri"ni, "çağdaş bir yaklaşımla ele almaları"nı adeta göklere çıkartmaktadır.
Sayfa 90