Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

207 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 günde okudu
Sorun Yol Sorunudur
Hayatımız evrelerden oluşmaktadır. Bu evreler; bebeklikten, çocukluktan, gençlikten, yetişkinlikten ve yaşlılıktan oluşmaktadır. Bu evreler belli bir sırayla ilerlemektedir. Her biri farklı muhteviyata sahiptir ve bu evrelerinin bu sırayla ilerlemesinin bir sebebi vardır. Bu sebep, genel olarak bir gelişimi ifade eder. Bebeklikten yaşlılığa bir gelişimi, tecrübelenişi, kendini tanıyışı ifade eder. Bu konu üzerine pek çok alim, filozof, bilim insanı fikir yürütmüş; bir kısmı bazı akımların öncüleri olmuş, diğerleri genellikle inandıkları görüşü temellendirmişler, kabul etmedikleri görüşleri yermişlerdir. Üzerine tartışmalar çıkan bazı sorular şunlardır: Bebeklere nasıl davranmalıyız ki ileride kendiyle bütün bir insan olur? Çocukları nasıl yetiştirmeliyiz ki onları en iyi şekilde geleceğe hazırlamış oluruz? Gençlere nasıl bir yol açmalı; sorularına, sorunlarına nasıl derman olmalı ki bir toplumun, kültürün, milletin, ülkenin, toprağın yaşama belirtisi olan gençleri iyi insanlar, aksiyon sahibi insanlar; düşünen, akıl eden, erdem sahibi insanlar kılabiliriz? Aynı şekilde; yetişkinlikte, yaşlılıkta nasıl bir yapıya sahip olmalıyız ki gençleri doğru şekilde yönlendirebiliriz? Soruları, aradığımız cevapları artırabiliriz fakat biz bu yazımızda gençlerin sorularına cevap aramaya çalışacağız. Öncelikle, gençlik dönemi; insanın tüm yaşamı içerisinde, sahip olduğu bütün yönleriyle aksiyona girdiği bir dönemdir. İnsanın kendine bakış perspektifinin kazandığı, pek çok işi aynı anda yapmak istediği, birçok alanda kendini geliştirmek istediği, moral olarak zirvelerin ve diplerin yaşandığı dönem yine bu dönemdir. Gözü karalığın, tabiri caizse çılgınlığın ön planda olduğu dönem bu dönemdir. Tecrübesizliğin bedelinin ödendiği, yaşayarak tecrübe kazanılan dönem bu dönemdir. Kendini geliştirmek türlü okumalar yapıldığı, arayışların başladığı; kendine bir dava aradığı, sorularının cevap beklediği dönem bu dönemdir. İleriki hayatlarının temellerinin atıldığı, insanın davası uğruna gemileri yaktığı, boşluklara düşüldüğü, destanların yazıldığı; inançların zihne oturduğu, benliği kuşattığı dönem bu dönemdir. Aileyle, özüyle, kendiyle, milletiyle, toprağıyla, vatanıyla, mazisiyle, atisiyle, kültürüyle ya karşı karşıya ya yan yana geldiği dönem yine bu dönemdir. Tüm bunları bir genç, öyle ya da böyle yaşamaktadır. Bu yaşadıklarıyla; insan benliğini inşa etmektedir, kendini inşa etmektedir, bir toplumu inşa etmektedir. Tam bu noktada aklımıza bir soru gelmeli ve bizi meşgul etmeli: Tüm bunları yaşayarak benliğimizi nasıl inşa etmeliyiz? Bu çok önemli bir sorudur. Zira, bir genç; eğer yaşadıklarını, tecrübelerini, edindiği bilgileri yanlış temel üzerine inşa ederse sonunda varacağı yer hüsrandır. Çünkü, ortaya çıkacak olan şudur: Ne yapacağı belli olmayan, daha doğru ifade ile sağlam bir temel sahibi olmadığı için her türlü yanlışa meyilli bir genç. Zararlı madde kullanan, bel altı anlayışa sahip olan; ailesini, akrabasını, milletini, toprağını, tarihini, kültürünü yok sayan ve tüm bunları kendi yanlışlığında boğup doğru bir yaşayışa sahip olduğuna inanan bir genç ortaya çıkar. Gerçeklerden uzak, dünyanın sorunlarını umursamayan; kendini geliştirmek, çevresine faydalı olmak yerine nefsini tatmin için yaşayan bir genç ortaya çıkar. Bunun önüne nasıl geçebiliriz? Daha doğru ifade ile, bir genci yanlış yola düşmekten nasıl kurtarabilir veya düşmüşse oradan nasıl çıkarabiliriz? Bu sorunun cevabını aramak için önce muhatabımız olan gencin sorunlarına kulak vermemiz, sorunlarının sebebini anlamamız gerekir. Eğer sorunları anlamaya çalışmadan bir çözüm sunmaya çalışırsak yarardan çok zarar veririz gence çünkü kendisine sunulan çözümün yanlış olduğunu (gözüktüğünü) düşüneceğinden kendisine bir kapının daha kapandığını düşünecek ve yanlış yollarda deva aramaya devam edecektir. Bizce, bir gencin yanlış yola düşmesinin altında iki sebep ana rol oynamaktadır. Birincisi, gencin yaşadığı çevresidir. Şöyle ki; çocukluğundan beri sadece kötülük gören, yanlış işler öğrenen; ailesinden, arkadaşlarından, akrabasından, okulundan, yaşadığı muhitten sadece kötülük gören ve doğruya dair ne varsa ya göremediği ya duyamadığı ya da yanlış öğrendiği için yanlış yollara girmesi normaldir. Çünkü, hakka giden yolları kapalıdır. İkinci sebep, bizce, gencin sahip olduğu mizaçtır (edindiği bakış açısı). Çünkü, yaşadıklarıyla hayata kendine ait bir bakış açısını kendi elleriyle oluşturur ve sonunda yolunu seçer. Kendi anlayışını oluşturur ve yaşamını devam ettirir. Elbette başka sebeplerde var ama bizce bu ikisi ana sebeptir. Ayrıca şunu da eklememiz gerekir: Bir genç, sadece çevresine ve mizacına bağlı değildir. Kendi çabasıyla arayışa girebilir ve doğru veya yanlış yola varabilir. Misal, tamamen dinsiz bir ortamda yaşayıp kendi çabasıyla İslam’ı bulabilir bir genç (Malcolm X) veya tam tersi de olabilir. Mizacı çok sert olup, herkesin korktuğu biri olup sonradan adaletin temsilcisi olabilir (Hz. Ömer (r.a)) tam tersi de olabilir. Demek istediğimiz şudur: Her şey gence bağlıdır. Onun arayışına, anlayışına bağlıdır. Çorak bir ovada tek ağaç da olabilir bir genç, verimli bir tarlada zararlı bir böcekte. Gül gibi bir genç de olabilir, diken gibi de. Bunlar gencin kendisine bağlıdır. Tüm bunların yanında, bir soru daha ortaya çıkmaktadır: Tamam, her şey gence bağlı ama aradığı yol, aradığı yer yanlış ise ne olacak? Bizler ki, onlara doğruyu ulaştırmaya çalışıyoruz, derdimizi yanlış ifade edersek muhatabımızın durumu ne olacak? Hem de bu zamanda, insanlara ulaşmanın bir sürü yolu mevcutken bizler eksik yolları tercih ediyoruz. Derdimizi ifade edememekten gençleri yanlış yola yönlendirmek, maalesef yaptığımız bu. Dertlerine uzak çözümler, basmakalıp sözler; tüm gençlerin yapısı farklı iken herkese aynı söylemi tekrar tekrar söylemek, dolayısıyla hedefe ulaşamamak; yaptığımız budur. Ayrıca, günümüzde bir gencin çevresinin sadece yaşadığı muhit ve ailesi olmadığını da göz önünde bulundurursak, yapmamız gerekenler ve edinmemiz gereken sorumluluklar birkaç kat daha artıyor. Bizce, burada bizlerin gençlere ulaşmanın yollarını tespit etmemiz gerekiyor. Zira, günümüzde (az önce zikrettik) gençlere gençlerin diliyle ulaşılamıyor. Bu sebeple, gençler karşı tarafın görüşlerini dinlemeye başlıyor ve başka kendine göre bir anlatış bulamadığı için oraya kapılanıyor. Kapılandıkları yer ise; sorunlarını çözmekten uzak, sadece geçiştiren bir yer ve zamanla bunun farkına varan gençler, bir süre sonra daha büyük bir buhrana düşüyor. Kısır döngü devam ediyor. Gençlerin vardığı yer şudur: Her taraf yanlış, hangisi hak? Bizlerin varmamız gereken nokta şudur: Gençlerin arayışlarına derman bir çözüme sahipsek, onu en iyi şekilde ifade etmemizin bir yolunu bulmamız gerekiyor. Eğer ki doğru bir şekilde ifade edebilirsek görüşümüzü; hangi çevreden gelirse gelsin, hangi mizaca sahip olursa olsun tüm dertlerine derman olabiliriz, çözüm olabiliriz, rahmet olabiliriz. Sorun yol sorunudur. Yolu açabilirsek sonunda huzura erebilir, gençleri huzura erdirebiliriz. *** Yazımızı bağlarsak, bir gencin hayatının devamını oluşturmak için mazisine ihtiyaç duyar. Mazisinde ne gördüyse, yaşadıysa, duyduysa; şu an ne öğrendiyse, gördüyse, duyduysa onlarla atisini inşa eder, ileriki ve şimdiki hayatını onlarla inşa eder; bakış açısını, perspektifini onlarla inşa eder. Ve sonunda ya arafa ya hakka ya da yanlışa varır. Bize düşen, genç olarak; benliğimizi, bakış açımızı sağlam ve doğru bir şekilde inşa etmeye çalışmak, uğraşmaktır. Bize düşen, davetçi olarak; muhataplarımızın dilinden, dertlerinden anlamak, çözümler sunmak ve en önemlisi onlara ulaşmanın doğru yollarını bulmaktır. İyi okumalar dilerim. Muhabbetle.
Peygamberimiz ve Gençlik
Peygamberimiz ve GençlikKolektif · Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları · 201932 okunma
·
29 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.