Gönderi

112 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
GÖĞÜ DELEN ADAM On bölümden oluşan Erick Scheurmann’ a ait Göğü Delen Adam’da doğayla iç içe yaşamakta olan, gelenek göreneklerine bağlı bir adamın, halkına bilgi vermek için oluşturduğu Avrupa insanı ile ilgili düşünceleri anlatılmıştır. Bu adam dediğimiz kişi Polinezyalı Tuavii’ dir. Tuavii anlatılarında Avrupa insanından Papalagi olarak bahseder. Tuavii’nin düşünceleri “halkları seyretme grubu” na katılıp bütün Avrupa kıtasını gezmesi ile şekillenmiştir. Tuavii’nin düşüncelerinin insana çok farklı bakış açısı kattığı görüşündeyim. Kendimi bazen onu desteklerken bazen de düşüncelerine hiddetle karşı çıkarken buldum, bu yüzden de insanın ufkunu açan okunmaya değer nitelikte bir kitap olduğunu düşünüyorum. Tuavii notlarında Avrupa insanının giyinme, barınma, para, üretim gibi onlarsız yaşayamayacağı değerlerini konu alır. Avrupa insanının ayakkabıları, kıyafetleri Tuavii’ye göre sadece birer yüktür ve doğal değildirler. Ona göre doğal olmadığı kesin, onun yerinde olsam ben de hiç doğal bulmazdım. Fakat oluşturduğumuz bu düzende, gelenek göreneklerimizin de doğrultusuyla bizim için oluşan “doğal” bu. Avrupa insanının yaptığı “şey” lerden bahseder, kendilerinin onlarla kıyaslanamayacak kadar güçsüz olduğunu ileri sürer. Şeyleri ikiye ayırır: bir doğal olan (Büyük Ruh’ un yarattığı) hindistancevizi gibi, ikincisi de insan üretimi olan şeylerdir sineklik gibi. Büyük Ruh’ un yaptığı şeylere ikincisini katmayı aptallık olarak görür lakin biz buna ‘’gelişmek’’ diyoruz. “Papalagi’nin hiç zamanı yoktur” adlı bölümde ise çağdaş Avrupa insanını baya iyi gözlemlemiştir. Gerçekten de zaman bizim için çok önemlidir (Kendimi anlatıcının gözünden Avrupa insanı olarak görüyorum.) ve zamanını iyi değerlendiremeyen insanları dediği gibi yoksul görürüz, hor gören bir gözle bakarız. Papalagi’nin çok bencil olduğunu, Tanrı’nın yarattığı yani doğal olan şeyleri bile kendinin saydığını söyler. Bu “benim” leri Tanrı’dan çaldığımızı, Tanrı da “benim” i bozmak için yaşlılık, çürüme gibi kötü olayları gönderdiğini söyler; konuşmacıya göre bir nevi cezalandırılıyoruz. Papalagi’nin paylaşımsızlığını da “şey” lere bağlar. Papalagi’nin paylaşımsızlığı, doyumsuzluğu onun kişilik özelliklerinin sonucudur; sahip oldukları “şey” lerin bu kötü özelliklerinde bir payı yoktur. Hem “şey” ler yönünden zengin olup, hem de Tanrı’nın varlığını kabul eden insanlar yok mudur? Elbette vardır. Konuşmacı burada Papalagi’de gözlemlediği genel bir davranışının suçlusu olarak “şey” leri göstermiştir. Papalagi’nin doğal unsurlara hükmetmesine “göğü delip geçmiş” olarak tabir eder. Bu kısımları okurken (bütün insanlık olarak) karşımızda bir ayna var gibi hissettim, gerçekten de insanlık göğü delip geçti. Yine de bunlara rağmen beyaz adamın Büyük Ruh’ la karşılaştırılamayacağını, onun yaptıklarının bir çocuğun kumda oynamasına benzediğini söyler. Yaptıkları makineleri küçümser, kendi hayatlarının daha sade, daha güzel olduğunu iddia eder. Aslında bu sade hayat çekici gelmiyor değil. Papalagi’nin kendine bir meslek seçmesine de garip bir gözle bakar anlatıcı, gerçi Papalagi’nin hiçbir şeyine iyi gözle baktığı söylenemez. Yalnızca tek bir şey yapabilmenin büyük bir eksikliği ve tehlikesi vardır der, yanlış olduğunu iddia edemeyeceğim çünkü anlatıcı kendi yaşam stiline göre değerlendirir Papalagi’nin bu davranışını. Fakat beyaz adamın oturttuğu işbölümünün kesin olarak ayrıldığı bu düzende tek bir alanda uzmanlaşmak ve onu yapabilmek oldukça makul gözüküyor. Alışık olduğumuz çoğu şeyi küçümsüyor anlatıcı, sinema salonlarından bile çok kötü bir yermiş izlenimi vererek bahsediyor. Tuavii’nin farklı bakış açısı kazandırdığı doğru fakat üzülerek söylüyorum ki Tuavii değerlerimizi hafife alıyor, onları anlamayı düşünmüyor. Her olayın negatif yanını hep daha fazla görüyor. (Belki de gerçekten aşırı olumsuz olaylardır, biz pozitif yanını abartıyoruzdur.) Papalagi’nin çok düşündüğü için (endişeler, gelecek vs. hakkında) çevresindeki güzellikleri göremediğini, onları hissedemediğini iddia ediyor anlatıcı. Karşı gelecek bir sözüm yok doğrudur bazen çok kaptırıyoruz, bizi bir yerden bir yere taşımayacak düşüncelere sahip olabiliyoruz fakat düşünmek eyleminin gereksiz olduğu iddia edilemez. Anlatıcının dediği gibiyse eğer ruhumuzu eğitip, kitaplar okuduğumuzda hiçbirimizin düşüncelerinin özgünlüğü kalmıyor. Tuavii konuşmasını bizleri düşman belleyerek bitirir: “Papalagi’nin kurnaz diline, göz boyamalarına yenik düşmeyelim. Kendi içimizde güçlü kalalım. Bize Tanrı’nın ışığı yeter.” Biz nasıl anlatıcı ve halkını vahşi olarak görüyorsak; o da bizi yoldan çıkmış, sapkın olarak görüyor.
Göğü Delen Adam
Göğü Delen AdamErich Scheurmann · Ayrıntı Yayınları · 202014,1bin okunma
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.