Gönderi

208 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
“Bu bir uyarı kitabıdır. Sahip olduğumuz şeylerin değerli olduğunu ve değer verdiğimiz şeylerin kıymetini bilmediğimizi hatırlatır.” diyor Neil Gaiman sunuşunda. Kitaba başlamadan önce bu cümleyi zihninizde birkaç kez tekrar etmenin faydası olacaktır zannımca. Çünkü kitabın her sayfasında bu analizi hissetmeniz mümkün. Fahrenheit 451, 1950’lerin kaotik ortamını, soğuk savaşın yıkıcı ve sömürücü etkilerini bize alışılmışın dışında sezdirimlerle anlatan bir dönem romanı. 1950’lerde şu espri yapılırmış sıkça: “Eskiden kimin evde olduğunu ışıklarının açık olmasından anlayabilirdiniz; şimdiyse ışıkların kapalı olmasından anlaşılıyor.” O dönemde televizyonlar küçükmüş, siyah beyazmış ve net bir görüntü elde etmek için ışıkları kapatmak gerekiyormuş. Ve tüm gece ışıklar hep kapalı olurmuş... Tasvir edilen televizyon “seviyesiz komedyenli varyeteler, pembe diziler, orkestralardan” ibaretmiş. “Böyle giderse kimse kitap okumayarak” diyerek başlıyor Ray Bradbury romanına. Ona göre kitapların yanması “salt ateşe atılıp yakılmaktan ibaret değil,” insanların giderek kitaplardan uzaklaşmasıydı. Bilinçsizce değil, gayet aklı başında olarak... Bu kitap sayesinde bir şeyleri değiştirebileceğini düşünerek çıktı yola. Neden kitaplara ihtiyacımız var? Neden onları okuyalım? Neden umursayalım? Bütün bu sorulara kitabın ana karakteri Guy Montag aracılığıyla cevap vermeyi amaçlamış yazar. Kitabın diğer karakterlerine ise kendi benliğinden bir tohum ekmiş hep. Romanın korkağı Faber’e, acımasızı Yüzbaşı’ya... Bir dönem ve spekülatif kurgu romanı olan Fahrenheit 451’in hepsinden önce bir aşk romanı olduğunu düşünüyorum. Montag tarafından kitaplara yazılmış bir aşk mektubu... DİPNOT: Fahrenheit 451: Kitap kağıdının tutuşup yanma derecesi. Ah pardon! “Geleceğin yanma derecesi”
Fahrenheit 451
Fahrenheit 451Ray Bradbury · İthaki Yayınları · 202290,3bin okunma
·
22 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.