Saatçı Osman Efendi merhum,
“Sakın oğullarınıza kızdığınızda beddua etmeyin.” der ve şu kıssayı anlatırdı:
Birgün sahabe-i kiramdan bir zat, Peygamber-i Zişan Efendimiz'e gelmiş ve:
“Ya Resulallah, benim bir tek oğlum var. Fakat bu oğlan beni yordu.” demiş.
Babanın, böyle ciğeri yanmış bir hâlde, evladından şikâyet ettiğini gören iki cihan güneşi efendimiz, derhal buyurmuşlar ki:
“Sakın beddua etme! Hayrına dua et. Allah'ım rahmetinle ıslâh et, de. Hidâyetini dile...”
Fakat baba, çaresiz kaldığını söylemiş:
“Ya Resulallah, dilim kurudu, dua ede ede yoruldum. Sizden dua ricasına geldim, ya Nebiyyallah!”
“Peki, ben de dua edeyim...”
Üç gün geçmemiş, o âsi oğlan, babayı bu kadar yormuş olan oğlan, kendiliğinden demiş ki:
“Baba, ben seni çok yordum, hakkını helâl et...»
“Oğlum, Peygamber-i Zişan'ın duası girdi araya. Hadi gidelim de elini öpelim.”
Harem-i Şerife gelmişler. Baba ile oğulun Mescid-i Saadette girdiğini gören Peygamber Efendimiz,
“Gördün mü baba duasını?” buyurmuşlar.
“Ya Resulallah, bu sizin duanız, sizin duanız...”