Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

296 syf.
10/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Bu inceleme bolca alıntı ve iz miktarda fikir sancısı içermektedir. Yazarla bu kadar geç tanışmanın verdiği keşkeleri bir kenara bırakarak, ömrümün bu toy evrelerinde kendi nasibince, kendine yer bulmuş bu kitabın, zihnimde bıraktığı izleri şöyle bir seyredelim. Bir manzara tahayyül ediniz ki, ufkunda İstanbul Limanı olan bir vapur içinde, cephenin bin bir heyulasından, vatan millet şiarıyla cansiperâne çarpışarak gazi çıkıyorsunuz. Daha birkaç zaman önce cephede uğruna can vermeye hazır olduğunuz bu devlet şimdi size bir lokma dahi vermeye ictinâb ediyor. Bundan sonrası, işte seyret mahşer meydanı.. Bu öyle bir manzara ki bütün bir cemiyet, fazilet ve şecaat kavramlarını ayakaltı, ahlaksızlığı ise baştacı etmiş.. Vapurdan iner inmez bu hengamenin henüz ilk adımlarında sendeleyip düşen başkarakter Nihad'ın yine bir düşüş anında hatırladığı şu dizeleri aktarmak isterim; "Mahzun gönül! Sukût et! Güneş bulutların arasında da neşr-i envâr eder. Senin bahtında herkesin bahtı gibidir: Her hayatta fırtına saatleri, kederli, mazlum, günler olmak gerek!" Sanıyorum ki bu dizeleri tevil etmek kalemimde pek iğreti duracak ve yine sanıyorum ki ömrümde yüzüme kapanacak nice kapıların sesini bir kulağımda duyarken diğerinde bu dizelerin sesini işiteceğim. Nihad, bu felaketler içinde kendini teselli etmeğe fıtraten meyilli ve muktedir bir genç. Öyle teselli ediyor ki kitabın satırları arasında durup ona üzülüyor halde bulurken kendimi ,yine onun tesellileriyle teselli buluyorum kendime. Şöyle ki: "-Hey Nihad! Aziz kardeş, sakın ağlayayım deme... Bu sukut-ı hayallere yabancı mısın, kaç sene var ki böyle her ümidin boşa çıktı. Artık bunların arkasından niçin koşarsın? Bırak... arzuların tarafından aldatılmaktansa, hiçbir şey istememek, nacip bir tevekkül içinde, hayatının ıztırârî seyrine kapılıp gitmek evlâdır. Bırak, bu sefer de ümidin sana ihanet etmiş olsun, kalk yerinden. Kendini topla, yürü. Hayatın yolları namütenahidir. En büyük zevkle en büyük ıztırap da seni aynı boşkuğa götürür. .. Kim bilir? Bir damla zevk için binlerce lira feda etmeğe âmâde bulunacağın günler gelecek. Herşeyden bıkmış, kanıksamış, cemâd gibi katılaşmış o günlerin de bu gecenin şiirini, hissini, heyecanını arayacaksın. Kalk yerinden. Istırap güzeldir.." Velhasıl kitabın son demleri, müthiş bir ölüm iştiyakı. Peyami Safa sayfalarca o kadar büyük bir ölüm sevdası işliyor ki, intihar gözünüzde bir sevgiliye kavuşmak kadar tabii ve mantıklı bir hal alıyor. Ölümü hiç arzulamamış bir insan var mıdır, sanmıyorum fakat ölümün o kurtuluş vaadine bu denli hasret çeken pek azdır zannımca. İnsan fikrin ıstırabını duymamak için saçlarını kökünden yolar da nefessiz kalmanın eziyetini, kesilen bileklerin sancısını nasıl göze alır anlamazdım şu satırlara kadar: ".. fakat ölümü sevmiş, onu kabul etmiş bir mahluk için, iki üç dakikalık eziyetin ne hükmü var? .. Memleketin boğucu havası içinde, bin ezâ ve cefâ ile, dört kemik ve adale yığınını sürütmekte ne keyif var? .. İğrendiğimiz bir hüviyyetten silkinip çıkmak ölümün bize vadettiği en büyük tesellidir." Kitap şimdi Nihad'ı ıstırabından kurtarıyor derken, elem ve hazzın tasavvurunda boğuyor beni son sayfalarında. Bu başka bir idrak sancısı. Bu hissin Lisanı anlaşılmaktan uzak.. Romancının şu müthiş tesbitiyle bitirelim: "Hayat güzel bir şeydir, demiyorum, fakat çirkin de değildir, hiç olmazsa mahiyetini anlamak için idâme edilmeğe değer."
Mahşer
MahşerPeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 19922,152 okunma
·
27 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.