Gönderi

372 syf.
·
Not rated
·
Liked
Dikkat spoiler icerir. bundan tam 2400 yıl önce diye başlar bu kitabı anlatmak isteyen herkes müsaadenizle ben de böyle bir giriş yapmak istiyorum. evet bundan tam 2400 yıl önce platon kitabında ömrü doğrulukla geçmiş bir insan için pindarostan bir alıntı yapar ve şöyle der: umut tatlı tatlı doldurur içini, yoldaşlık eder ona, hoş eder gönlünü, umut yola sokar, yoldan çıkarır insan aklını. ve ardından nedir bu doğruluk nasıl olmalıdır neye ulaştırmalıdır insanı diyerek sokratesin ağzından cevaplar bulmaya çalışır. platona göre doğru insan akıllı, cesur ve ölçülü olmalıdır. bu doğruluk ilkesi toplumun en küçük birimi olan insanda nasıl böyleyse en büyük birimi olan devlette de böyle olmalıdır. yani doğru devlet, başında akıllı erdemli insanların olduğu ve bu insanların yiğit olduğu kadar yönettiği halkın ölçüleriyle de uyuşan bir yönetim anlayışında olmalıdır. bir devletin bu tür bir yönetime sahip olması içinse yapılacak şey bir aristokrat yani koruyucu dediği bir sınıf inşa etmektir. işte bu sınıf içerisinde diğerlerine göre daha üstün olan kişi ve ya kişiler yönetici sınıfına geçecektir, daha az üstün olanlar ise üretici yani işçi sınıfına geçecektir. böyle bir düzenin sağlanabilmesi için ise asil yalan denilen bir mit ya da din geliştirilerek tüm toplumun bu yalana inanması sağlanacak ve devlet içerisinde herhangi bir karmaşanın çıkması engellenecektir. peki bu asil yalan nedir: aslında platon bizlerin bugünkü eşitlik anlayışına ters olarak bir sınıf farklılığı ortaya koymuştur. ona göre kimi insanların mayasından altın vardır bu insanlar yönetici önder olacaktır, kimi insanın mayasında ise gümüş vardır bunlar koruyucu (asker de diyebiliriz belki) olacaktır, kimi insanın mayasında ise tunç ve demir vardır bunlarda çiftçi olacaktır. işte burada işin içine tanrı olgusu katılarak halka bir yalan söylenecek ve denilecek ki siz eğer bunu gözetmez ve kendinizden olanlara imtiyaz gösterirseniz tanrı kuracağınız devleti o gün yıkacaktır. yani asil yalan ile yöneticiye mitleri ve ya dini kuralları kendi belirleme gücü verilecektir. belirtmekte fayda var ki platon aristokrat bir aileye mensuptu ve hocası sokrates demokratlar tarafından zehirlenerek idam edilmişti. nasıl ki aristokrat olanın meşrutiyetten, aristokrat olmayanın demokrasinden yana olması kadar doğal bir şey yoksa bu ölüm cezası da platonu aristokrasinin tek kurtuluş yolu olduğu fikrine itmiştir. ondan önce gelen ve sonra gelecek binlerce düşünürün de çözüm bulmaya çalıştığı ideal devlet nasıl olmalı sorusuna cevabının aristokrasi olmasından da bunu görüyoruz. ancak platonun burada düşünmediği ya da öngöremediği ancak bizim şu ana kadar bu tür kurulan devletlerden gördüğümüz gibi yöneticiler çoğu zaman mutlak erdemli doğru akıllı insanlar değillerdi. aristokrat sınıf da yöneticinin doğasından olduğundan toplumun refahını bozan sorunlar serbestçe gelişti ve bu sorunlara bir çözüm üretmek düşünülmedi dahi. bu da insanların doğal olarak demokrasiye yönelmesine sebep oldu. bu doğal yönelim özellikle sanayinin gelişmesiyle avrupa ve amerikada ortaya çıkan tüccar sınıfının soylular sınıfının üstünlüğünü inkar etmesiyle daha da hızlandı ve herkes eşittir söylemiyle yola çıkıp demokrasi vadettiği halka aslında kendi aristokrasisini dayatmaktan başka bir amacı olmadı. yani kral öldü yaşasın yeni kral. demem o ki aristokrasi ile başlayan ideal devlet yolculuğunun demokrasiye evrilmesi olağandır. demokrasinin bir yönetim anlayışı olarak iyi mi kötü mü olduğuna dair kanaat geliştirmek şu anki şartlar için pek de kolay değildir. ancak daha iyi bir demokrasi için de gereken gene bir aristokrat sınıf inşa etmektir. çünkü demokrasilerde yönetmeyi en iyi bilen en erdemli en akıllı en doğru değil halk ile duygusal bağı en kuvvetli olan başa geçer. bu demokrasinin olmazsa olmaz andıdır ve bu duygudaşlık yoluyla başa gelen yöneticilerin taraftarları, merkezin her zaman çok kuvvetli olması gerektiğini savunur ve huzurlarını kaçıracak en ufak bir olayda dahi bu gücü ona vermeye ister istemez meyillidir. bu gücü vermemek gerektiğini anlatmak zaman kaybından başka bir şey değildir. çünkü bir gün kendisinin de duygudaşlarından imtiyaz hakkı elde ederek güçleneceğini ve o yöneticilerden biri olacağı inancı tamdır ve sarsılmazdır. işte yöneticinin elindeki bu güç büyüdükçe demokrasinin üslupları bir bir yıkılacak bugünkü tabirle diktatörlüğe evrilecektir. bunu engellemek ise seçilmişleri denetleyen eli kuvvetli bir atanmışlar sınıfı ile belki mümkündür. yüzyıllar boyunca insan hep ideal devlet nasıl olmalı bir toplum en mutlu nasıl oluşur sorusuna cevap bulmaya çalıştı. cevaplarını da hep insan üzerinden vermeye çalıştı. ancak nasıl gelişen sanayi teknolojisi ile bugün demokrasiden başka bir yönetim anlayışı düşünemez hale geldik ve neredeyse bir yüz elli yıl kadar önce eşitlik ve özgürlükten bahsetmek akıl bile edilemezken şu an en ufak hücrelerimize kadar işlediyse belki de gelecekte bilgisayar teknolojisinin de gelişmesiyle bambaşa bir yönetim anlayışı ile karşılaşacağız ve ondan başka bir yönetimin insan doğasına aykırı olduğuna var gücümüzle kanaat getireceğiz. kimbilir belki bir kaç yüz yıl sonra ideal devletimiz bu duygusal bağlarımızın olmadığı ama erdemli bir yönetim gücüne sahip yapay zeka olacaktır ya da belki geleceğin ne getireceğini platonun ön göremediği gibi biz de ön göremiyoruzdur.
Devlet
DevletPlaton (Eflatun) · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201927k okunma
21 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.