Kendinin Sınırında*
Kristeva, 20. Yüzyıl felsefesini üç evrede açıklar: Süfrajetler, Simone de Beauvoir ve 68 Mayısından sonra yeni özgürleşmeler ve yeni çıkmazlar. Kristeva’nın Beauvoir keşfi, 1958’de İkinci Cins kitabıyla tanışmasıyla başlıyor. Kristeva bu süreci, Dünya’nın Stalin Sonrası çözülme sürecinde olduğunu söyleyerek, özgürlüğün açıkça tartışıldığı o süreçte Beauvoir’da özgürlüğün vücut bulmasıyla izah ediyor.
Simone de Beauvoir, feminizmin başucu kaynaklarından İkinci Cins kitabında “özgür kadın henüz doğmakta” diyerek yeni kadının doğuşunu müjdeliyordu. Kristeva “Simone de Beauvoir Aramızda” kitabı ile Beauvoir’ın yeni kadının şerhini yapıyor adeta. Kristeva, Beauvoir’ın İkinci Cins kitabıyla başlayan bu süreci “antropolojik devrim”le izah ediyor. Çünkü bu kadınların sosyal, ekonomik, politik haklar elde etmesinin de ötesinde annelik seçimi, yeni var olma biçimleri gibi konularda aşkın bir yol devrimi ve deneyimidir.
Beauvoir, İkinci Cins kitabının giriş bölümünde özgürlüğe yeni bir tanım kazandırır: “Mutluluğun modern anlamı özgürlüktür.” Beauvoir özgürlük üzerine güçlü bir felsefe inşa eder. Buradan hareketle onun felsefesinin bir özgürlük felsefesi olduğunu söylemek yanlış olmaz. Kristeva, Beauvoir’ın özgürlüğünün neliği üzerine güçlü sorular sorar: “Özgürlük başkaları üzerinde nüfuz gösterme hırsı mıdır? Yoksa insanın benliğinde filiz verdirdiği fallik iktidara duyduğu ölçüsüz bir aşk mıdır?” Kristeva‘ya göre onun aşkınlık olarak adlandırdığı ve yorulmaksızın kendi benliğini yonttuğu şey, kendi benliğini aşma yoluyla gerçekleşen bu özgürlük gücüdür.
Entelektüel Dürüstlük
Kritsteva, Beauvoir’ın Freud’dan ziyade kendisine entelektüel dost olarak Heidegger ve Kierkegaard’ı seçtiğini söyler, bu tercihini ise varoluş ve benlik kaygısı taşımasına bağlar. Varoluşçulardaki öz ve kendilik kaygısı onu bütünüyle kendi olma cesareti ve entelektüel dürüstlüğe iter. Kristeva’nın Beauvoir’ı tanımlama şekli enteresandır: “Ben Beauvoir’ı politik ve hukuksal bir militana indirgenmiş feminist klişesi içinde tanımlamıyorum. Benim için o özel hayatında ve düşüncesinde kendini sürekli riske atan ve her kadını kendi kişiliğini tekrar oluşturmaya, yaratıcılığını geliştirmeye davet eden bir laboratuvar deneycisidir.” Kristeva, Beauvoir’ın kendi soruşturmasının merkezinde deney yapan, yaptığı deneyin hem kobayı hem de mesafeli gözlemcisi hem de parçalanmış bir av hayvanı olarak değerlendirir. Kristeva, Beauvoir’ın romanını ise onun “büyük kadın entelektüel” eserinin bir parçası olarak değerlendirir Kristeva.
Beauvoir, Tput Compte Fait (Hesap Tamam) kitabında yirmi sayfalık rüya anlatımını sunar okuruna. Kristeva benzer şekilde Beauvoir’ın Sartre’la olan ilişkisinde içinde filizlenen kıskançlığı, kitabı Konuk Kız’da aşikâr ettiğini söyler. Kristeva, biliçaltını ortaya seren Beauvoir’in bu metinlerine “Kendi mahremiyetin kamuya sunmak acaba bir baştan çıkarma eylemi midir? Nüfuzunu kanıtlama mıdır? Ya da bir aşk ve kırılganlık çağrısı mıdır?” sorularını sorar. Kristeva, zihnini, bilinçaltını kamuya açma cesareti gösteren Beauvoir’ın bu tavrını entelektüel dürüstlükle izah eder.