Gönderi

... Bir de Vehbi Dede' ye soralım. O öteki hacılara, hocalara benzemez. Ne dersin Dede Efendi? İlerleme için şeytanın namını yükseltelim mi? Dede tatlı tatlı güldü: - Bence şeytan ve Allah diye kainatta iki kuvvet yoktur. Hepsi, her şey bir tek hakikatin, bir tek kudretin görünüşü. Cüz ve ferdlerden en muazzam güneşlere kadar, insandan, göze görülmeyen böceklere kadar hep bir tek yaratıcı kudretin eseri. İyi kötü, güzel çirkin, Allah Şeytan; bunlar icat edilen isimler. Hepsinin arkasında kendi kendini halk etmiş olan ve mütemadiyen halk etmekte olan bir kudret var... O, o... Kainat denilen perdeye, gölgelerini aksettirmek için yaratmak fiilinde devam eden Halik... Adı Allah, Rab, ne olursa olsun. Nurunun en parlak, en ezeli olduğu bir yer, sırrının karşılığı bir tek şey vardır: Aşk! Mesnevi okur gibi bunları söyledikten sonra acemaşıran makamında bir mısra söyledi: -Aşk bes baki heves! Peregrini hala aynı heyecanla bağırıyordu: -Ya kinler, nefretler, boğuşmalar, didişmeler, vahşetler... Onları bir kötülük Allah' ının eseri olarak kabul etmek lazım değil mi? -Hayır... Hepsi aynı nurun gölgesi, hepsi aynı ilahi ressamın kullandığı başka başka boyalar... -O halde sen, Dede, ayrı ve ferdi bir ruha inanmıyorsun. Dede omuzlarını silkti: -Kaynağına dönen damla, güneşe dönen ışık parçası ayrı mıdır, değil midir? Ben, sadece hepimizi içine alan muazzam bir vahdetin parçası olduğuna iman ettim. Bundan ötesini perdenin bu tarafında kimse idrak edemez. -O halde? -O halde, bu kadarı yeter, ondan ötesi... Bütün varlık, yerler, hatta gökleri dolduran güneş sistemiyle bile birer gölge, geçici birer gölge oyunu! Peregrini' nin gözleri yumuşadı, Şevki' nin çatık kaşları birbirine girdi ve Vehbi Dede, Farisi bir kıt' ayı şarkı söyler gibi bir sesle Türkçe şöyle okudu: -Meyhaneler sakini ol; iç, mihrabları yak, Kabe' yi ateşe ver. Fakat ey insan ben-i nev' ini (kendi cinsini) incitme! Vehbi Dede nihayet sabık rahibe dönerek alçak bir sesle iddiasını bitirdi: -Varlığın 'niçin ve neden' lerini ben de çok öğrenmek isterdim, sinyor. Fakat onu hiçbir vakit bir 'kül' halinde bir tek şekilde göremedim. Bu muazzam temaşa bir an durmuyor, daima değişiyor, değişiyor... ...
Sayfa 86 - Can Yayınları
··
19 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.