Gönderi

158 syf.
9/10 puan verdi
Hamsun’un hayatına çokça benzerlik gösterir “Açlık”. Kendisi de makaleler, hikâyeler yazıp bunları satmaya çalışıyordu ve parası tükendikçe aç kaldı ve bunu romanlaştırdı. Büyük bir konu, olaylar örgüsü içermiyor. Bu kitabın temel başarısı okuyucuya kahramanın yaşadığı ıstırabı, açlık hissini, çaresizliği psikolojik olarak ve neredeyse fiziksel olarak bile geçirmesi. Romanın etkileyiciliği tartışılmaz ancak beni roman karakterinin yaşadığı açlığın ruhumda yarattığı alt-üst edici etkiden ziyade yazarın kendi hayat hikâyesi daha çok çarpmıştır. Norveç ve Dünya edebiyatının Nobel ödüllü yazarı Knut Hamsun ödül sonrasında aradığı maddi refaha kavuşmuş hatta içinde İstanbul’un da yer aldığı Dünya turuna çıkmıştır. Andersen ile birlikte kaleme aldığı gezisini “İstanbul'da İki İskandinav Seyyah” isimli kitaptan okuyabilirsiniz. Beni şaşırtan kısmı; Hamsun’un siyasi görüşü ve faşizmi desteklemesi. Onun bu politik tavrı kendisi için sonun başlangıcı oldu; İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazileri desteklemesi, ülkesinin Almanya'ya karşı koymaması gerektiğini söylemesi, hatta nazi işgali için altyapı oluşturma çalışmaları büyük bir prestij kaybına uğramasına neden olur. Halkın gözünden düşer ve bunun yanına vatana ihanetten yargılanarak cezaya çarptırılır. Yaşının bir hayli ileri olması sebebi ile bu ceza rekor denilebilecek bir para cezasına dönüştürülür. Yine kendisinin yazdığı “Göçebe” romanındaki gibi yaşlılar evine yerleştirilir. Kitaplarını okuyanlar hayatını bilmez ise faşist görüşe sahip olduğunu asla tahmin edemezler. Ona verilmiş en büyük ceza aslında vatan hainliğinden yargılanmak değildir. En büyük cezayı Norveç halkı dünyanın en saygılı, sessiz ama etkili protestosu ile vermiştir; Bir sabah, genç bir Norveçli, elindeki Hamsun kitabını yazarın evinin önüne bırakıp sessizce uzaklaşır. Bir süre sonra biri daha kitap bırakır aynı yere. Sonra biri daha, biri daha, biri daha... Oslolular ellerindeki Hamsun kitaplarını yığarlar yazarın kapısının önüne. Ne bir arbede yaşanır, ne de kötü bir laf edilir. Kırgın Norveçliler kitapları sessizce bırakıp dağılırlar. Adeta kendi kitaplarından bir dağ oluşur Hamsun'un bahçesinde. Bu zarif protesto yazarın utanç içinde ve mutsuz ölmesine neden olan en büyük ders ve ceza olur. Bu protesto beni derinden etkilemiştir. Türkiye’de olsa 90 küsur yaşındaki adamı dövmeye kalkar, evinin camlarını kırar, söve söve terbiyesizlik sınırlarını arşa çıkarırdık. Bazen en etkili hareket en sessiz olandır.. Kitabı ve yazarın hayatını okumanızı tavsiye ederim. Alıntı: “Bahtımın hep kapalı oluşuna sebep neydi acaba? Yaşamak, başkaları kadar benim de hakkım değil miydi?” “Islak üstümle yatağa girdim; belki bu gece ölürüm diye belirsiz bir düşünce vardı zihnimde; gövdemde kalmış son kuvveti, yatağa biraz çekidüzen vermeye harcamıştım; sabaha az çok muntazam görünmeliydi çevrem. Ellerimi katladım, yerimi buldum.” “Beni azbuçuk rahatsız eden şey, yemekten tiksinmeme rağmen, açlıktı.” “İnsanın birazcık ekmeği olsa! Sokaklarda ısıra ısıra gidebileceği, bir küçük nefis çavdar ekmeği! Hem yürüyor, hem de bu en iyisinden çavdar ekmeğini hayal ediyordum; şimdi yemesi ne hoş olurdu! Açlık iflahımı kesiyordu; ölmeyi, yok olmayı özledim, duygulandım, ağladım. Sefaletim bitip tükenmek bilmiyordu! Ansızın sokağın ortasında durdum, vurdum ayağımı yere, bastım küfürü.”
Açlık
AçlıkKnut Hamsun · Varlık Yayınları · 201728k okunma
·
4 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.