Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

165 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Bugün, kütüphanede kitaplarımı karıştırırken kendi kendime yüksek sesle; '' Bu kitapların yarısından fazlasını okudun ama gerçekten kaç tanesini anladın'' diye bir soru yönelttim. -Elime rastgele, okumuş olduğum bir kitabı alarak- Mesela bu kitapta; yazar ne anlatmaya çalışmış, ana fikir ne, nerede geçiyor, anlatımı sade ve içten mi yoksa süslü ve zor anlaşılan bir anlatıma mı sahip gibi sorular sorup kendimi soru bombardımana tuttum. Ve soruların yarısından fazlasına cevap veremedim. Öyle ki bazı kitapları okuyup okumadığımı bile hatırlayamadım. Sonra anladım ki: ben bir şeyleri yanlış yapmışım ya da sadece yapmış olmak için yapmışım. Şimdi de nerede yanlış yaptığımı, nerelerde eksik olduğumu bana öğreten bu kitabı sizlere tanıtmak istiyorum. Kitabı tanıtmadan önce şunları söylemek isterim: Sizin de bildiğiniz gibi zevkler ve renkler kişiden kişiye değişiklik gösterebiliyor ve hepimizin kitaplardan beklentileri farklı. Bazılarımız kitapları boş zamanlarımızı değerlendirebilecek bir aktivite olarak görürken, bazılarımızın tüm hayat felsefesi kitaplar üzerine kurulu oluyor. Bazılarımızın ayda on kitap okuyacağım gibi hedefleri varken, bazılarımız ayda bir kitap okusam benim için kafi yeter ki kitabı anlayayım diyor. Olaya farklı bir pencereden bakarsak; bazılarımız düşünmemek için kalabalık ortamlara kaçarken, bazılarımız düşünmek için kendini yalnızlığın kollarına bırakıyor. Bazılarımız sade yazmayı severken bazılarımız süslü yazmayı seviyor. Bazılarımız kitapları, kitapçıdan aldığı ilk günkü gibi kullanmayı severken, bazılarımız savaşa hazırlanıyormuş gibi kitabın altını üstüne getiriyor. Ama her ne kadar farklı düşünüp farklı hissetsek de; yarın, bugün olduğumuz seviyeden daha yüksek seviyelere çıkmak istiyorsak ince eleyip sık dokumamız gerektiğini düşünüyorum. Hele de her kafadan bir ses çıktığı ve bilgi kirliliğinin cirit attığı 21. yüzyıldaysak. Bu yüzden Arthur Schopenhauer' ın Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine kitabınızı okumanızı öneriyorum. Kitabımız: çevirmen abinin önsöz yazacağım diye nutuk (söylev) yazdığı bölümü saymazsak dört bölümden oluşuyor. Kitapta genel olarak; İyi yazar ve vasat yazar arasındaki farklardan, bir kitabın nasıl okunması gerektiğinden, düşünmenin bizim için ne anlam ifade ettiğinden, üslubun nasıl olması gerektiğinden vb benzer konulardan bahsediliyor. Yazarımız, kitabın ilk sayfadan son sayfasına kadar düşündüklerini -her zaman olduğu gibi- sade, doğal, içten ve iğneleyici bir dil ile anlatmaya çalışıyor. Bunun yanında kitapta; bolca altı çizilecek, üstüne düşünülecek, not alınacak ve tekrar tekrar okunacak bilgiler mevcut. Bu yüzden tek solukta okumak yerine zamana yaymanızı, kitabı bitirdikten belirli bir süre sonra da tekrardan okumanızı tavsiye ederim. Kitabın bölümleri: Yukarıda da yazdığım gibi çevirmen abimiz ''Sunuş'' başlığı altında yazmışta yazmış. Günümüz gençlerin hiç duymadığı kelimeler yer vermiş -ki bende belirli bir kısmının anlamlarını bakmak zorunda kaldım- Öyle ki Arthur Schopenhauer' ın yazdıklarını çevirmenin yazdıklarından daha iyi anladığımı söyleyebilirim. ( Emeğinden dolayı çevirmene teşekkürlerimi sunuyorum.) 1. İnsan Mutluluğunun İki Temel Düşmanı: Istırap ve Can Sıkıntısı Akıl dolu bir kafa ile mankafa arasındaki farklardan, Istırap ve can sıkıntısının sebeplerinden ve sonuçlarından, zihnini tatmin etmek isteyen bir kişi ile bedenini tatmin etmek isteyen kişiler arasındaki uçurumlardan ve zamanı nasıl değerlendirmemiz gerektiğinden bahsediyor. (Genel olarak) Alıntılar: . Bir insan ne kadar kendi kendisine yeterse, başka insanlara o denli daha az gereksinim duyacaktır- haddi zatında başka insanlar da ona o kadar az tahammül edebilecektir. Yüksek bir zihin düzeyinin bir insanı toplum dışına itebilmesinin nedeni budur. . Beyin bir tür asalak bir uzuv, deyiş yerinde ise bedenle ikamet eden bir pansiyoner olarak kabul edilebilir: ve boş zaman** yani insanın benliğini ya da ferdiniyetini özgürce idrak etmek için sahip olduğu zaman, genellikle hayatın sadece çaba ve zahmetten ibaret kalan bölümünün meyvesi ya da ürünüdür. Fakat insanların çoğunun boş zamanını ne üretir? Can sıkıntısı ve budalalık; kuşkusuz bedensel zevklerin ya da budalalıkların peşinde koşulduğu zamanlar müstesna. . İç zenginliğe sahip insan dışarıdan kendi zihinsel melekelerini geliştirip olgunlaştırmak, yani servetinin tadını çıkarmak için menfi bir bağış: tasasız kaygısız boş zaman dışında hiçbir şey istemez; hülasa o her gün ve her saat bütün hayatı boyunca kendisi olmak için izin ister. 2. Okumak ve Kitaplar Üzerine Okumanın; hangi durumlarda faydalı ve zararlı olabileceğinden, sürekli okuyan kişiler ile düşünerek okuyan kişiler arasındaki farklardan ve edebiyat tüccarlarından bahsediyor. (Genel olarak) Alıntılar: . Cehalet ancak zenginlikle bir arada bulunduğu zaman soysuzlaştırıcıdır. Sefalet ve ihtiyaç yoksul insanı sınırlar; onun işi yahut uğraşı bilgisinin yerini alır ve düşüncelerini işgal eder. Fakat cahil olan zenginler sadece zevkleri peşinde koşarak ömürlerini tüketirler ve vahşi bir hayvana benzerler; her gün görülebileceği üzere: Bunlar aynı zamanda servetlerini ve boş vakitlerini kendilerine en büyük değeri kazandıran şey için kullanmadıklarından ötürü de tenkit edilmelidir. . İyi olanı okumak için kötü olanı hiçbir zaman okumamayı insan kendisine düstur edinmeli: Çünkü hayat kısa ve hem zaman hem dinçlik insan için sınırlı. . Eğer okuyabilecek zamanı da satın alabilseydi kitap satın almak insan için iyi bir şey olurdu; fakat insanlar genellikle kitap satın almayı o kitapların içindeki şeyleri elde etmekle ve onlara hakim olmakla karıştırırlar. 3. Yazarlık ve Üslup Üzerine Bir yazının nasıl olması gerektiğinden, iyi yazar ile vasat yazar arasındaki farklardan, para için yazan ve paylaşmaya ihtiyaç duyduğu için yazan kişilerin özelliklerinden bahsediyor. (Genel olarak) Alıntılar: . Her şeyden evvel iki tür yazar vardır: sırf ele aldığı kon için yazanlar ve sadece yazmak için yazanlar. Birinci tür kendisine, insanlarla paylaşılmaya değer görünen düşüncelere yahut tecrübelere sahiptir, ikinci türdekiler ise paraya ihtiyaç duvar ve dolayısıyla esasen para için yazarlar. Onlar yazmak için düşünürler ve düşüncelerini eğip bükerek uzattıkça uzatmalarıyla kendilerini ele verirler, keza yarı doğru yarı yanlış, tuhaf, sahte, zorlama ve kararsız olan düşüncelerini işleme tarzlarıyla da; ve bir de kaypaklık sevgileriyle, ki böylelikle olmadıkları gibi görünebilirler; ve onların yazılarındaki açıklık ve sarihlik eksikliğinin nedeni budur. 4. Düşünmek Üzerine Düşünmenin öneminden ve nasıl olması gerektiğinden, kitap filozofu olan insanlar ile tabiattan esinlenen insanlar arasındaki farklardan bahsediyor. (Genel olarak) Alıntılar: . Eğitimli öğrenimli insanlar kitapların içindekilerini okuyanlardır. Düşünürler, dâhiler ve dünyayı aydınlatıp insan soyunun ilerlemesine katkıda bulunmuş olanlar, doğrudan tabiat kitabından yararlananlardır. . Okumak bir kimsenin kendi düşünceleri yerine bir ikameden başka bir şey değildir. bir insan böylelikle düşüncelerinin dizginini çekmesi için başkalarının eline verir. . Eğer bir insan düşünmek istemezse bunun en güvenli yolu her ne zaman yapacak başka bir şeyi olmasa eline bir kitap almadan geçer. . Eğitimin insanların çoğunu yaradılışça olduklarından daha ahmak ve budala yapmasının ve yazdıklarını herhangi bir başarı kazanmaktan alıkoymasının sebebini açıklayan işte bu alışkanlıktır. Pope' un şu dizesinde söylediği gibi:'' For ever reading, never to be read!'' (Mütemadiyen okurlar, bu yüzden hiç okunmazlar.) Keyifli okumalar.
Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine
Okumak, Yazmak ve Yaşamak ÜzerineArthur Schopenhauer · Merdiven Kitapları · 20173,687 okunma
·
55 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.