Gönderi

584 syf.
9/10 puan verdi
·
111 günde okudu
Bir diğer adıyla “Centilmen Piç” serisi. Ben serilerin isimlerine pek fazla dikkat eden biri değildim ama seri isimlerinin de altının çizilmesi gerektiğini düşünmeye başladım. Bu yüzden sizlere serinin ismini vererek başlamak istedim. Birbirlerini destekleyen yazarlara her zaman saygım sonuzdur ama fazla abartılmaması şartıyla. Bunu yapan yayın evleri mi yoksa yazarların kendileri mi yorum yapmak istemiyorum. Kapak oldukça dikkat çekici ve güzel ama keşke ön kapaktaki o övgüler arkada olsaydı. Bence kapağın tüm güzelliğini alıp götürüyorlar. İç sayfalara göz attığımızda ilk olarak yazarın hayatından küçük bir kesit görüyoruz, daha sonra ise Patrick Rothfuss’un (Kral Katili Güncesi serisinin yazarı) yazmış olduğu bir ön söz ile karşılaşıyoruz. İste ben bunu biraz abartı buluyorum. Bırakın da roman kendi ayakları üstünde dursun. Elbette beğenirsiniz, övebilirsiniz ama neden gözümüze soka soka bunu yapıyorsunuz? Her neyse… Gelelim Locke Lamora’ya. Kitabı ben üç bölüme ayırıyorum. Birinci bölüm; giriş kısmı. Oldukça dikkat çekici ve güzel bir girişle başlamış yazar. Kendinizi bir anda hikayenin içinde buluyorsunuz ama ikinci bölüme geldiğinizde bu tempo oldukça düşüyor ve kitaptan zaman zaman kopma yaşayabiliyorsunuz. Temponun ilk sayfalarda yüksek, ikinci bölümde ise (yaklaşık iki yüz sayfa kadar) oldukça düşük olduğunu söyleyebilirim. Bu iki yüz sayfayı atlattığınızda ise sizi üçüncü bölüm karşılayacak ki bence en vurucu ve en güzel yerlerden biriydi son bölüm. Kitabın başarılı ve okumaya değer bir kitap olduğunu söylemeliyim. Diyaloglar oldukça doyurucuydu. Ya çeviriden ya da kitabın aslından kaynaklı, tam olarak bilemiyorum ama betimlemelerin bazı yerlerinde sorunlar vardı. Bazı anlatımlar birbirinin içine girmişti sanki. Kitabın içeriğinde epey küfür kullanılmış ama bunlar rahatsız etmiyor çünkü öyle yerlerde kullanılıyorlar ki tam isabet diyebiliriz. Sanza kardeşleri ve böceği seveceğinizi düşünüyorum. Gerçekten eğlenceli karakterler. Bunların dışında Jean ile Lamora’nın bağı gerçekten okunmaya değer. Hatta öyle yerler geliyor ki etkilenmeden yapamıyorsunuz. Spoiler vermeyi sevmem bu sebeple çok fazla içerikten bahsetmekten yana değilim. Peder Zincir’i ve öğretilerini keyifle okuyacağınıza eminim. Bir de ne olduğu belirsiz bir karakter var, Sabetha… Kimdir, neyin nesidir sanırım gelecek kitaplarda karşılaşacağız. Ayrıca mekan isimleri ve diğer kullanılan isimleri oldukça özgün ve yaratıcı bulduğumu söyleyebilirim. Romanın genelinde hoşuma gitmeyen tek şey mekan anlatımlarıydı. O kadar çok fazla isim ve çeşitlilik vardı ki bu tam olarak okuyucuya yansıtılamamış. Oldukça karışık geldi bana. Oralarda bir sıkıntı olmuş ve üst üste gelen betimlemeler yorucu bir hal almış. Bir anda tüm ülkedeki şehirleri ve özelliklerini verirseniz, haliyle karışıklık olacaktır. Zaman zaman gereksiz betimlemeler de vardı. Bana kalırsa dört yüz sayfa civarında tam tadında bitirilebilirmiş kitap. Tüm bunların yanında karakter betimlemeleri gerçekten çok başarılıydı. Her karakterin kendi tarzı ve tavrı, konuşma şekli, becerisi öyle güzel anlatılmış ki hayran kaldım. Locke Lamora’nın zekasını takdir etmezsek – ki burada yazarı da aynı şekilde takdir etmemiz gerekir- çok büyük ayıp etmiş oluruz. Kurgu ve işleniş biçimi olarak yine çok iyiydi. Genel olarak baktığımda en çok sinir bozucu olan bir diğer nokta ise aksanlar. O kadar çok aksan ve bunun tekrarı var ki bir yerden sonra artık karakterler zihnimde hep aynı aksanla konuşuyorlardı. “Biraz şu aksandan, biraz da bu aksandan katarak konuştu,” gibi anlattığı için yazar, tüm bunlar kafamda bir çorbaya dönüştü. Bir ara karakterin anne tarafı laz baba tarafı Kayserili, kendisi de doğuda doğmuş ve büyümüş sandım. O derece karmaşa yaşadım yani, gerisini siz düşünün. Üstelik Locke’nin bir piç olduğundan haberim de vardı. Yine de tüm bu sıkıntılar kurgunun işleyişi ve güzelliği yanında devede kulak gibi kalıyor. Centilmen Piç Serisi, toplamda yedi kitaptan oluşuyormuş. Şuan sadece üç tanesi basıldı. İkinci kitap; Kızıl Gökler Altında Kızıl Denizler, üçüncü kitap ise; Hırsızlar Cumhuriyeti. Diğer ikisini okumak daha nasip olmadı ama bir ara okuyacağım. Onların da incelemesini yapmayı düşünüyorum, bir aksilik olmazsa. İçeriğe dair çok fazla bilgi vermiyorum ama şaşırtıcı olay örgülerinin olduğu ve kesinlikle okumaya değer bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Muazzam derecede mükemmel bir kitap diyemem ama fantastik sever kişilerin çoğunun beğeneceğini düşünüyorum. Üstelik son zamanlarda okuduğum (maalesef ki bir kısmının sonuna bile ulaşamadığım) vasat ötesi kitaplardan sonra Locke Lamora ilaç gibi geldi. Hiç düşünmeden alıp okumanız gereken bir kitap diyerek sizlere veda ediyorum. Hoşça kalın.
Locke Lamora'nın Yalanları
Locke Lamora'nın YalanlarıScott Lynch · İthaki Yayınları · 20201,148 okunma
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.