Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

190 syf.
10/10 puan verdi
Bitirdikten sonra dedim ki anadilimizde yazılmış bu kadar muhteşem bir eser var ve sekiz yılda sadece iki baskı görmüş, bu kadar az okunmuş... Algı Kalesi sürekli duyduğum ve okuyan herkesin övgüyle bahsettiği bir romandı. Geçtiğimiz ay yazarın yeni kitabı çıkınca daha fazla ertelemeyeyim dedim ve siparişim gelir gelmez de okumaya başladım. Asıl mesleği hekimlik olan yazarlar hep ilgimi çeker. Onların yazdıklarını okurken her zamankinden daha bir dikkat kesilirim. Edebiyata tıptan daha çok vakit ayırdığım ve bundan da biraz suçluluk hissettiğimden sanırım, iki disiplini beraber başarıyla hayatında tutabilen insanlar beni motive ediyor. Ercan Kesal'ın "Çehov okumayan doktora kendinizi muayene ettirmeyin" diye bir sözü var. Bulgakov okurken de hep ders çalışıyormuşum gibi huzurlu hissederim. Aslında bu konuyla ilgili daha çok yazmak istiyorum ama
Kütüphanedeki Beden
Kütüphanedeki Beden
'e inceleme yazacağım zamanı bekliyorum. Gültekin Karakuş hakkında internette pek fazla bilgi bulamadım ama kendisi bir doktor ve bu yazdığı ilk kitap. Ama bırakın asıl mesleği yazarlık olmayan birisinin yazmış olmasını, ben en ufak bir ilk-kitap-acemiliği hissetmedim. Kurgu o kadar ustaca, ilmek ilmek örülmüş ki baştaki iddiamda ısrarcıyım: Bence Algı Kalesi Türkçe'de yazılmış en güzel romanlardan biri. Konusundan bahsetsem nasıl çıkacağımı, nerde keseceğimi bilmiyorum ama deneyeyim: Sene 1873. Medresede hoca olan ve bir öğrencisinin verdiği Darwin'in Türleri Kökeni kitabını okuduktan sonra bir ders esnasında "başka bir ihtimal de var" dediği için idam cezasına çarptırılan Akil... Tüm vaktini kütüphanede okuyarak geçiren ve her zaman gizemli ve derin sözler eden bilge Tahir Usta. Tahir, anlatıcımız Levend'i bir gece ansızın mezarlığa götürür ve Levend'in gözünün önünde intihar eder. Levend'e son söylediği söz "Akil'e selam söyle" olur ve cebindeki anahtarla ona koca bir kütüphane miras bırakır. Bu kütüphane, içinde Albert Camus'nün Yabancı'sından, Asur tabletlerinde bulunan Gılgamış Destanı'na kadar, kağıda veya taşa yazılmış/yazılacak olan tüm kitapların bulunduğu bir yerdir. Zemininden tavanına kadar, yüzyıllar boyunca geçmişte ve gelecekte yazılmış tüm kitap nüshaları orada bulunur. Levend de varoluşun anlamını sorgulamaya bu kütüphanedeki kitapların yardımıyla girişir. Akil de kitaptaki ikinci anlatıcımız. Kitap boyunca bir Levend'in hikayesini bir Akil'in hikayesini dinliyoruz kendi ağızlarından bölüm bölüm. Tabi bir yerde yolları kesişiyor (çünkü Tahir, Akil'e selam söyle demişti, tesadüf (?) o ki aramadığı halde Akil, Levend'in karşısına aniden çıkıveriyor)ve varoluşla ilgili tüm bu sorgulamalara Levend, Akil ve okur beraber dahil oluyor. Fantastik ve inanılmaz sürükleyici bir hikaye var. "Varoluş-ölüm" meselesi felsefi bir konu gibi gelse de kahramanlarımız fizikten, biyolojiden ve dinden de yardım alarak bir cevap bulmaya çalışıyor. Hele Akil'in, tek hücrelilerle ilgili bir biyoloji kitabını okuduktan sonra zihnine doluşan öyle hayret uyandırıcı düşünceleri var ki olduğu gibi alıntılamak istiyorum: “Karşılaştığım en şaşırtıcı şey, tek hücreli bir canlının hayatını idame ettirmesi için, kendinden uzağa konulan bir besine doğru yöneliyor olmasıydı. Bu tek hücrelinin ne gözü ne burnu ne de o besinin orada olduğunu bilmesini sağlayacak zihni vardı., yine de o hücre kendisini yaşama bağlayacak besine doğru gidiyordu. Bilim bunun kimyasal tepkimelerin bir sonucu olduğunu söyleyip bir şekilde açıklamıştı. Fakat açıklanmış olması garipliğini gidermiyordu. Böyle bir şey oluyordu: Bağımsızlığını kazanmış hücre besine yöneliyordu. Neden başka bir yöne gitmiyordu? Neden olduğu yerde durmuyordu? Neden yaşamını devam ettirmek istiyordu? Bununla birlikte, besine ulaşmak yaptığı tek şey değildi: Vakti zamanında tek hücreli canlılar kendi aralarında bir tasnif yapmışlardı. Kimisi büyük organizmaların hayatına son verecek hastalıkları oluşturmayı, diğerleri ise bu kalleşçe emelin karşısında dikilmeyi seçmişti. Adlarına bakteri ve akyuvar denmiş bu tek hücreli canlılar, birbirlerini düşman bellemişlerdi. Kitabın birinde arka arkaya konulmuş resimlerde, bakterinin akyuvardan kaçtığı ve akyuvarın bakteriyi kovaladığı açıkça görülüyordu. Bu en basit canlılarda görev bilincinin olmasını aklım almıyordu. Ama akyuvarın bakteriyi kovalamasındaki ya da tek hücreli canlıların besine yönelmesindeki sebep her ne ise kainattaki tüm devinimi açıklayacak sebebin de o olduğunu düşünüyorum.” Akil ve Levend bu yolculukta pek çok düşünürün kapısını çalacak, yeri gelecek gelecekte yazılmış kitapları da karıştıracaklar. Peki sonunda tatmin olacakları bir cevap bulabilecekler mi? Kitabın sonunda okur bu yolculuktan nasıl ayrılacak? ******* Arka kapak: Algı Kalesi'nden sonra da hayat akıp gidecek, değişmeyecek! Ama özgür iradenizle okuyacağınız her şeyde olduğu gibi bu kitapta da aksine dair bir ihtimal olduğunu düşünmekten alıkoyamıyorsunuz kendinizi. Öyle olsun ama vaat edilen, sadece, bir solukta okunacak ancak bir lokmada yutulamayacak bir kitap. ******* Kitabın sonuysa şimdiye kadar gördüğüm en etkileyici ve beklenmedik kitap sonlarından biriydi. Bu kitabı okumanızı mutlaka tavsiye ederim. Herkese keyifli okumalar..
Algı Kalesi
Algı KalesiGültekin Karakuş · h2o Kitap · 2012400 okunma
··
313 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.