Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

413 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Hiçin İçindeki Hep
İnsan, hep bir arayış içindedir. Bazen farkındadır ne aradığının bazen de arayış içinde olduğunu bile bilmiyordur. O denli saplanmıştır karanlığa. İnsan, aslında kısmetini arar attığı her adımda. Çıktığı her basamakta... Zira “hayat bir merdivendir: Bir basamağı yokluk, bir basamağı bolluk.” Şimdi yokluk ile bolluğu aynı beşikte sallayan Cengiz Aytmatov’un trenindeyiz. Her şeyin zıddıyla maruf ve mümkün olduğu bir dünya Aytmatov’un dünyası. Öyle ya: beyaz en güzel siyahta belli eder kendini. Dünya senden olmayanlarla hoştur. Her şey siyah olsa beyazı fark edemezsin. Bu sebepledir ki “hep’i” elde etmek için “hiç’in” susuz çölünde yaşamak ister Aytmatov’un kitaplarındaki karakterler. Ve bu sebeple Yedigey’in o bir günü bir asra bedel oluyor. Sahi, siz Aytmatov’un Gün Olur Asra Bedel kitabı ile bir gününüzü asra çevirdiniz mi? Aytmatov’un bu kitabından aynadaki yansımanıza baktınız mı? Aytmatov’un bu kitabında herkes kendinden bir şey bulabilir. Gerek Abutalip’in çektiği çilelerde, gerek Ukubala’nın aileye verdiği önemde ya da Kazangap’ın iyilik tarlasında kendinizi seyre dalabilirsiniz. Toplumum en küçük bir fiskede hemen umutsuzluğa kapıldığı bu çağda ne de güzel bir deniz feneridir Cengiz Aytmatov. Dert neredeyse deva oraya gidiyor hakikaten. Gemi neredeyse su orada. Aytmatov neredeyse oraya gidiyor ruhu hasta olan. Ve Aytmatov gelenleri aşırıya kaçmadan, laf cambazlığı yapmadan ve biz okuyucuları sıkmadan tam kıvamında karşılıyor kitaplarında. Bazen öyle bir cümle okuyorum ki soru da içinde oluyor cevap da… Böyle bir üslupla karşılaşınca insan, aklına en olmadık sorular gelip takılabiliyor. Bakın benim de aklıma bir soru takıldı mesela: “Ne zamandan beri yabancı olduk kendi toprağımıza?” (387) Evet, bu soru Aytmatov’un Gün Olur Asra Bedel kitabında yer alıyor. Bu soru Aytmatov’un kitaplarında sıklıkla konu edindiği mankurtlara sorulacak mahiyette. Hayatımızdan sessizce çıkıp giden geleneklerimizin bizi geçmişimizden bıçak gibi kesip ayırdığının ne kadar farkındayız? Bıçaklar açılmış, yürekler doğranmakta. Ama ne hikmettir ki farkında değiliz. İnsanlık, bu manzarayı göre göre artık kanıksamışlar mıdır, yoksa en başından beri umursamazlık içinde olduklarından mıdır kesin bir şey söyleyemem. Bu durum ırgalamıyor onları... Gözlere mermer gibi oturmuş rahatlık, umursamazlık, çıkarlar... Aytmatov tam da burada okuyucunun dikkatini Sabitcan’ın tavırlarının ve Tansıkbayev’in vicdansızlığının bir mankurtlaşmanın eseri olduğuna çekiyor. Söyledikleri sözler, insanlara karşı tavırları hele Sabitcan’ın Yedigey’e “Ne sandın ya! İşim-gücüm yok da boş şeylerle mi uğraşacağım! Hem de niçin? Ne yararı olacak? Bir ailem, çocuklarım var benim. İyi de bir işim var. Durup dururken ne diye rüzgâra karşı işeyeyim?”(406) gibi acınacak sözler söyleyerek tam bir mankurt olduğunu istese de istemese de ikrar etti. Peki ya Tansıkbayev? Gün Olur Asra Bedel kitabının devamı niteliğinde olan Cengiz Han’a Küsen Bulut Kitabında, Abutalib’e “Görünüşe bakılırsa onlar da insan! İnsan insana nasıl bu kadar acımasız olur, bu kadar nefret duyar?” (9)dedirtecek kadar saplanmış karanlıklara. Menfaatleri onu nasıl da kör etmiş. Önceden de söylediğim gibi Aytmatov’un dünyasında her şey kendini zıddıyla belli ediyor. Yedigey mesela… O mankurtların karşısında tam bir gelenek abidesi. Sabitcan bile babasını rastgele bir yere gömüp gitmek istiyorken. Yedigey, Kazangap’ı gelenek ve göreneklerine eksiksiz bir şekilde defnetmek derdine düştü. Ama Yedigey insanların yabancılaştığının farkında hatta Kazangap'ı gömmeden önce vasiyetinde “Cenaze duamı kim okuyacak? Çünkü bunlar ne Allah'a inanıyorlar, ne dua biliyorlar! Gençler bunu anlamıyor ve duaları küçümsüyorlar.”(401) Diye cümleler kurmuştu. Tam da bu noktada kitabı kapatıp öylece bomboş baktım. Konuşamıyordum. Sanki boğazıma kocaman bir yumru oturdu. Bir müddet öyle kaldım. Hakikaten de Aytmatov’un kitabında herkes kendinden bir şey bulabiliyor. Ama bu cümle de bir şahsiyeti değil genel olarak çağı yansıttı bize. Lafı uzatmanın bir manası yok. Bu hamur çok su götürür. “Hayat bu işte! Eğer dünyaya gelmezsen hiçbir şey görmezsin ama gelirsen dertten kurtulamazsın.”(252) Haksızlığa uğrarsın, bin bir türlü zorluk seni bir o taşa bir bu taşa vurur. Amma “Yeryüzünde bir gün geliyor, hak yerini buluyor, kimsenin yaptığı cezasız kalmıyor. Hak ve adalet var… Ve dünya yok olup gidinceye kadar da hep olacak.”(359) İşte böyle… Aytmatov çağın bu yıkımları karşısında yıkılmamamızı söylüyor bize. Birer Yedigey olmamızı istiyor. “Her şey korkunç, karışık, anlaşılmaz. İşin başı bir de sonu var, ortada ise herkes kaderini yaşıyor.”(259) Ve aslında o orta kısımda “İnsan, sürekli yan yana olunca bazı şeyleri fark etmiyor ya da birdenbire fark ediyor.”(364) Bizlerin de bazı şeyleri fark etmesinin vakti geldi ve Aytmatov bunun için çok münasip bir tren. Siz de aynadaki yansımanıza bakmak istiyorsanız Sarı-Özek bozkırına bir uğrayın derim. “Bu yerlerde trenler doğudan batıya, batıdan doğuya gider gelir.. Gider gelirdi… Bu yerlerde demiryolunun her iki yanında ıssız, engin, sarı kumlu bozkırların özeği Sarı-Özek uzar giderdi.”
Gün Olur Asra Bedel
Gün Olur Asra BedelCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 202145,9bin okunma
··
42 görüntüleme
Yusuf Çalı okurunun profil resmi
Yukarıda "Kitabı okudu" diye bir yazı belirtilmiş. Bence siz bu kitabı sadece okumakla kalmamış baya yaşamışsınız ve Aytmatov'un treninde yaşıyorsunuz. Doğudan batıya batıdan doğuya hiç durmayacak bu trene bizleri de davet ettiğiniz için sonsuz teşekkürler.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.