İnsanın Değeri Üzerine Söylev (Ya da Rönesansın Manifestosu)
Pico Della Mirandelo
Tanrı Baba, en yüce Mimar, kendi gizemli bilgeliğinin yasaları ile, kendi ilahiyatının en kutsal tapınağı olan ve halen bizim
seyretmekte olduğumuz bu kozmik yuvayı yapmıştı. Göklerin üstündeki bölgeleri
Zekalarla süslemiş, göksel küreleri ölümsüz ruhlarla canlandırmış, aşağı dünyanın
artık ve pis bölgeleriniyse her türden hayvanlarla doldurmuştu. Ama iş tamamlandığında büyük Zanaatkar, böyle büyük
bir işin planı üzerine düşünecek, güzelliğini sevecek ve devasalığına hayran kalacak
birisi olsun istedi. Bu yüzden de, (Musa
ve Timaeus'un da tanıklık ettiği gibi) her
şey tamamlandıktan sonra, en nihayet insanın yaradılışı üzerinde düşünmeye başladı. Ama arketipleri arasında bu yeni
ürünü kurmakta kullanabileceği bir model kalmamıştı; hazinesi de artık yeni oğluna miras olarak verebileceği bir şey içermiyordu: ne de dünyanın bütün konumları içinde onun oturup evreni seyredebileceği bir yer vardı. Herşey tamamdı; herşey düzen içersinde en yüksek, orta ve en
aşağı olmak üzere yerine yerleştirilmişti.
Ama Baba'nın kudreti, sanki tükenmişçesine, bu nihai yaratığında başarısızlığa
uğruyor değildi. Böylesine gerekli bir konuda, kararsız, önerilerden yoksun kalmak, onun bilgeliğinin bir vasfı olamazdı.
Onun müşfik sevgisi, başkalarına ilişkin
olarak Tanrı'nın cömertliğini övecek olanın, kendine ilişkin olarak lanetlemek zorunda kalmasına izin veremezdi.
Sonunda, zanaatkarların en iyisi, kendine
özgü olmak üzere hiçbir şey bahşetmediği
bu yaratığının, her varlık türünün kendine özgü özelliklerinin tümüne birden ortak olmasına karar verdi. Dolayısıyla, belirsiz bir yaratık olarak yarattığı insanı aldı, onu dünyanın ortasına yerleştirdi ve
ona şöyle seslendi: "Biz sana ne sabit bir
barınak, ne sabit bir biçim, ne de kendine
özgü bir işlev verdik ey Adem, kendi özlemlerine, kendi yargılarına göre istediğin
barınağa, istediğin biçime, istediğin işlevlere malik olabilesin diye ... Diğer bütün
yaratıkların doğası, Bizim yasalarımızın
kapsamı altında sınırlandırılmış ve kısıtlanmıştır. Sense, seni ellerine teslim ettiğimiz özgür iradenle ve hiçbir kısıt tanımaksızın kendi doğanın sınırlarını tayin
edeceksin. Seni dünyanın merkezine yerleştirdik ki, oradan dünyada neler olup
bittiğini daha rahat görebilesin diye ... Seni ne göklerden ne topraktan yarattık, ne
ölümlü ne ölümsüz kıldık, özgür seçiminle ve vekarla, sanki kendi kendinin yaratıcısı ve biçimlendiricisiymişçesine, kendini
kendi tercih ettiğin biçimde kurabilesin
diye..
Bu garip kurmaca ve rönesans dili ile karmaşıklaşan kitap kendi anlam karmaşası ile tanrı ve insan arasında değer ilşkisi analizinde bulunuyor. Rönesans dönemi insan felsefesi üzerine en belirgin örneklerden birini gösteriyor.
İyi okumalar