Gönderi

256 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 3 days
Adım adım kayboluşun benzersiz anlatımı...
“Türkü Söylüyor Otlar” ilk bakışta, Güney Afrika’da, siyah-beyaz ayrımının yoğun yaşandığı 1940’larda geçen bir cinayet romanı. Bir üst anlatıcının dilinden, az sayıda karakter eşliğinde ilerleyen, zamanda birkaç geri dönüş ile esrarı arttırılmış bir cinayet bu, Güney Afrika kırsalında geçiyor. Ama bu bir cinayet romanı değil. Hatta sadece ırk ayrımcılığına yönelik bir başkaldırı da değil. Lessing’in romanı bunların hepsini içeriyor, ama bu roman özünde yaşamın içinde kendi yerini bulamamanın, adım adım kayboluşun, günden güne bitip tükenmenin ve sonunda eriyip yok oluşun romanı. Müthiş doğa betimlemeleri eşliğinde insanı, tüm hissettikleri ve o can acıtan çaresizliği ile, öyle güzel resimliyor ki Lessing, 256 sayfalık bu derin psikolojik analizler içeren roman bir çırpıda okunup bitiyor ve insanın kalbine oturmuş büyük bir taş bırakıyor arkasında. Romanımızın ana kahramanı Mary. Kırsaldaki çocukluğunu nefretle hatırlayan, yatılı okul sonrası bir şirkette iş bulup şehre yerleşince eski hayatının üzerine bir perde çeken Mary yaşı otuza gelip çevrenin alaylı bakışlarından rahatsız olunca çareyi tesadüfen tanıştığı sessiz Dick ile hızlıca evlenmekte bulur. İkisi de pek dile gelmeyen çocukluk travmalarına sahip bu iki insanın, Afrika bozkırının ortasında, sıcak ve sefaletten dökülen Dick’in çiftliğindeki yaşamları hem varoluş, hem de kendi benliklerini tanıma savaşıdır. Birbirine taban tabana zıt karakterdeki iki insanın farklı hedeflerle kurdukları bu beraberlik, başarısızlığın, yoksulluğun, yalnızlığın ve o lanet sıcağın etkisi ile yavaş yavaş erir gider. Üstelik beyaz Güney Afrika’nın birinci kuralı olan “aşağı ırk zencileri insan olarak görmeme” daha çocukluğunda zihnine kazınmış olan Mary, başını her çevirdiğinde bir zenciye rastladığı bu garip yerde giderek kendi gerçeğinden kopar. Geçmişin hayaletleri ve bugünün endişelerinin gölgesinde ayakta kalabilmek için çırpınıp dururken tam tersine bataklığa gömülüşünü hızlandıran insanları anlatıyor bize Lessing. “Depresyon” denen illeti, sanki kanlı-canlı, gözümüzün önünde sergiliyor. Vicdanımızı yaralayan acımasız ırk ayrımını, güya “aptal, görgüsüz, vahşi” diye aşağılanan zencilerle; aptallıkta sınır tanımayan, şükretmeyi ve yardımlaşmayı bilmeyen kibirli beyazları yan yana koyarak gösteriyor bize. Nobel ödüllü Lessing’in gençliğinde sorunlar yaşadığı ve zalimce eleştirdiği annesinin depresyonla boğuştuğunu diğer romanlarından da biliyoruz. Mary sayesinde belki de annesi ile karşı karşıya geliyor Lessing; ve kim bilir, belki annesinin hayallerinin ve umutlarının nasıl parçaladığını da böyle anlıyor.
Türkü Söylüyor Otlar
Türkü Söylüyor OtlarDoris Lessing · Can Yayınları · 20171 okunma
··
62 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.