Gönderi

Çeçenistan Sorunu’nun Terör Sorununa Dönüştürülme Süreci Çeçenistan sorununun bir terör sorunu hâline dönüşme süreci, 1996 yılında Çeçenistan Devlet Başkanlığı görevine gelen Maşadov’un kendilerine yeterince hakim olamamasından yararlanan çeşitli Çeçen ayrılıkçı gruplarının, adam kaçırma ve cinayetlere girişmeleri ve haydutluklarını Çeçenistan sınırlarının dışına taşırmaya başlamalarıyla ortaya çıkmıştır. 1999 yılında bir grup Çeçen’in Dağıstan’a saldırması, ardından Rusya’da düzenlenen terör eylemlerinden Çeçenlerin sorumlu tutulması, Çeçenistan sorununun bir terör sorunu olarak sunulma sürecini hızlandırmıştır. Çeçenistan sorununun bir terör sorunu hâline dönüşme süreci, etkin birtakım Çeçen ayrılıkçı grupların radikal İslam ile tanışma süreciyle kesişmektedir. Alexander Iskanderyan bu noktada şöyle düşünmektedir: “Çeçenistan’a dışarıdan önce para ve sonra İslami ideolojinin girişi, Çeçenistan sorununun kötüleşmesinin kaçınılmaz bir sonucu olmuştur. Ama Çeçen sorunu özde bir ayrılıkçılık sorunudur.” Michael Gordon da, İskanderyan’a benzer bir biçimde, Çeçenistan sorununda radikal İslami bağlantılar olduğunu ifade etmektedir. Ancak, Çeçen direnişinin radikal İslam ile yahut uluslararası terörizm ile tanışma sürecinden önce de var olduğunu ileri sürmektedir. Bu görüşleri ileri süren yazarlar, genellikle Çeçenistan sorununun politik bir sorun olduğunu ve sorunun çözümünün de politik olması gerektiği iddiasında olup, terörizmi sorunun sadece bir uzantısı olarak görmektedirler. Özellikle 1996 sonrasında bölgeye sızan akımlar arasında öne çıkan Suudi Arabistan destekli Vahhabilik’tir. Suudi Arabistan, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından günümüze, Ürdün ve Pakistan ile birlikte genelde tüm Kafkasya ve Orta Asya coğrafyasına özelde ise Çeçenistan ’ya Vahhabilik akımının yerleşmesine önemli destek vermiştir. Vahhabilik akımının ve Hattab gibi bu akımın bölgesel misyonerlerinin etkisiyle bir taraftan Şamil Basayev gibi ayrılıkçı grup liderleri terörist eylemlere girişmiş, diğer taraftan bu akımın güçlenmesi Maşadov yönetimini de, radikal İslami istemlere karşı daha duyarlı hâle getirmiştir. Nitekim, Çeçenistan ’nın 1992 yılında yapılan anayasasında laiklik prensibi benimsenmekteydi. Oysa, 1999 yılında Maşadov, bu unsurların etkisiyle, şeriatı ilan etmiştir. Çeçenistan ’da yaşanan bu süreç, Rusya’nın soruna yaklaşımında da etkili olmuş, 1999 yılında başlayan İkinci Çeçenistan Savaşı’ndan itibaren, Rusya, Kuzey Kafkasya’da ayrılıkçılıkla değil, uluslararası terörizmle mücadele ettiğini iddia etmeye başlamıştır. 11 Eylül 2001 olayları işte bu sürecin tam ortasında ortaya çıkmıştır. Rusya Devlet Başkanı Putin, 11 Eylül saldırılarının ardından saldırganları Nazilere benzetmiş, birçok Rus yazar 11 Eylül sonrası oluşan uluslararası işbirliği ortamına Rusya’nın entegrasyonu ile Rusya’nın kazançlı çıkacağını savunmaya başlamıştır. 12 Eylül’de ise, Putin, Bin Ladin’in birliklerinin Çeçenistan ’da olanlarla bağlantısı olduğunu ileri sürerek,Çeçenistan harekatı için uluslararası destek aramaya ve bu desteği büyük ölçüde bulmaya başlamıştır. Uluslararası desteğin bulunması ile birlikte, Putin yönetimi sadece merkezi yönetimin etkisinden bağımsız hareket eden ayrılıkçı grup liderlerini terörist ilan etmekle kalmamış, Yeltsin yönetimi sırasında kendisiyle bir barış anlaşması yapılan Çeçenistan Devlet Başkanı Maşadov’u da terörist ilan etmiştir. Öyle ki, 23-26 Eylül 2002 tarihlerinde Moskova’da gerçekleştirilen ve 118 kişinin yaşamını yitirdiği tiyatro baskını, Rusya tarafında, Rusya’nın 11 Eylül’ü olarak görülmüş, bu baskının hemen ertesinde, Rusya’nın Çeçenistan konusunda Maşadov’la artık hiçbir görüşme yapmayacağı ifade edilmiş, Maşadov’un arananlar listesine konulduğu açıklanmıştır. Baskın sonrasında Putin, artık sorunun ulusal güvenlik sorunu konumuna yükseldiğini söylemiştir. Bu süreç içinde Rusya yönetimi, terörist olarak nitelediği Maşadov’un “Çeçen halkı tarafından seçilmiş devlet başkanı” olma konusundaki ayrıcalığını da elinden almaya, böylelikle iktidardan uzaklaştırdığı Maşadov’un meşruiyetini ortadan kaldırmaya çalışmıştır. Rusya yönetimi bunu gerçekleştirmenin ilk yolunu Çeçenistan ’da bir referandum yapılmasında görmüş, yapılan referandum sonucunda Çeçenistan ’nın Rusya Federasyonu’ndan ayrılmaması kabul edilmiştir. İkinci olarak, Rusya yönetimi Çeçenistan ’da yeni seçimlerin yapılması ve bu seçimlere Maşadov’un katılmasının engellenmesi yönünde bir karar almış; bu yolla Çeçenistan ’da demokrasi yönünde önemli adımlar atıldığı mesajını uluslararası kamuoyuna vermeye çalışmıştır. Seçimlerde Rusya yönetimi tarafından fiilen de Çeçenistan yönetimini elinde tutan, Çeçenistan eski müftüsü Ahmet Kadirov desteklenmiş, Kadirov düzenlenen seçimleri kazanmıştır. 9 Mayıs 2004 tarihinde ise, Rusya yanlısı Çeçen lider Ahmed Kadirov, Grozni’de 7 kişinin öldüğü bir saldırıda hayatını kaybetmiştir. 29 Ağustos 2004 tarihinde, Kremlin tarafından desteklenen eski Çeçenistan İçişleri Bakanı, Ali Alkanov, Çeçenistan Devlet Başkanlığına seçilmiştir. Son olarak, 1 Eylül 2004 günü, yani Dünya Barış Günü, Beslan kentinde meydana gelen ve toplam 338 kişinin ölümüne yol açan terörist eylem de Çeçenistan sorununun terör sorununa dönüşme sürecine hız katmıştır. Bu düşünceyle, ABD’li diplomat Richard Boucher’in Beslan eylemlerinden birkaç gün sonra, Çeçenistan sorununun politik yollarla çözülmesinin zorunluluğunu belirten açıklamasına Putin şöyle tepki vermiştir: “Neden sizler Bin Laden’le görüşmüyor, onu Brüksel’e veya Beyaz Saray’a davet etmiyor ve eğer görüşmelerinizde barışı kabul ederse, istediklerini vermiyorsunuz?”
·
20 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.