Gönderi

Aralık Ayı Hikaye Etkinliği/ Esir Balık
Size esir bir balığın hikayesini anlatacağım. Delirdiğimi düşüneceksiniz ya da bir masal uydurduğumu. Oysa hepsi gerçekten yaşandı. Başlangıçta neyi anlatacağımı söylemek içimi biraz rahatlattı artık başlayabilirim. Esir balık denizlerde yaşamıyordu. Bilirsiniz denizde yaşasa zaten esir olmazdı. Belki esaret zihnimizdedir dersiniz diye bunu da önceden açıklamak istedim. Esir balık benim salonumdaki akvaryumun içinde benimle yaşarken ve nereye gitsem oraya gelirken de esir değildi. Yani ben öyle düşünüyordum çünkü geziyordu, görüyordu, gittiğim yerlerin suyundan akvaryumuna koyduğumda onun için yepyeni bir dünya kurulmuş oluyordu. Mutlu olup olmadığı üzerine derin düşüncelere dalmama gerek yoktu zira kendisi koca bir akvaryum içinde tek başına yaşarken gayet atletik ve mutlu görünüyordu. Özgürdü. Özgürdük. Her şey özgürlüğümüze çok düşkün bir halde yaşarken çok güzeldi. Sonra bir şey oldu ne olduğunu bilmiyorum. Balığım özgürlükten sıkıldı, insanlar bazen özgürlüklerinden sıkılabilirdi ama bir hayvanın bunu yaşaması biraz garibime gitti. Bunu nasıl fark ettiğimi merak edersiniz tabii siz, anlatayım: Bir gün işten gelmiş, aceleyle üstümü değiştirip akşam yemeği için dışarı çıkmaya hazırlanıyordum. Böyle durumlarda ben genelde ne giyeceğime odaklanırım ama aceleyle eve gelirken balığımı beslemeyi düşünerek girdim eve. Bu düşüncemin dışında her şey olağan seyrinde ilerliyordu. Hep yaptığım gibi onunla konuşmaya başladım. Bir yandan konuşup günü anlatıyor, dışarı çıkacağımdan falan bahsediyordum. Sonra sesim bir anda kesildi. Onun akvaryumda olmadığını fark ettim. Bir kaplumbağa olsa dışarı çıkması olağandı. Bir kuş olsa kafesinden çıkması olağan, bir kedi veya köpek olsa bir yerlere saklanıp bana trip atması da olağandı ama o bir balıktı ve bir balık nereye gidebilirdi ki? Sağıma soluma bakarak onu şaşkınlıkla aramaya devam ettim. Balığım kitaplarımın arasından bana bakıyordu. Dışarı atlama huyu yoktu, uzun süredir birlikteydik ve salto atan balıklardan olmadığını biliyordum. Onu hemen suya aldığımda eski yaşamına devam etti sudan hiç çıkmamış gibi. Az önce bana kitaplarımın arasından bakmamış gibi. Tüm bu olanlar aklıma kazınmıştı. Artık her an her saniye onu dikkatle incelemeye başladım. Bir gün eve geldiğimde yine olanlar olmuştu. Akvaryumunu terk etmişti ve pencerenin kenarında sanki onca zaman suda yaşamıyormuş gibi öylece dışarıyı izliyordu. Ben de onu izledim bir süre beni fark ettiğinde bir şeyler anlatmak ister gibi bana baktı. Onu o gün suyla buluşturmadım. Tüm gün pencerenin kenarında öylece dışarıyı izledikten sonra kendi çabalarıyla suya girdi ve derin bir uykuya daldı. Her gün balığımın yepyeni sürprizleriyle karşılaşıyordum. Geçen hafta salonun ortasında bana hiç aldırış etmeden kuyruğunun üstünde dik durmaya çalışmasını izledim. Bir diğer gün odaları yürüyerek gezmesine şahit oldum. Bu süre zarfında yalnızca su içmek istediğinde akvaryuma eğiliyor birkaç yudum alıyor ve yaşamına çok da normalmiş gibi devam ediyordu. Çok geçmeden sabahları benimle aynı kahvaltı masasına oturur oldu. Suyunu bardaktan içmeyi başardı. Akvaryumu bir süre sonra kaldırdığımda beni alkışladı ve bana sarıldı. Birkaç kelime fısıldar gibi oldu ama emin değilim burayı uyduruyor olabilirim. Günden güne hızla kendine seçtiği yepyeni bir forma bürünüyordu. Şaşkınlıkla ama çabasına büyük bir hayranlıkla onu izledim. Tüm bu gelişmeleri daha yakından takip etmek için bir süreliğine izne ayrıldım. İşte balığımın zamanla gelişen bu yeni formuna nasıl şekil verdiğine de o zaman şahit oldum. Çılgınca geleceğini biliyorum ama onun bu yeni haline pek alıştığım ve yeniden onunla konuştuğum günlerden birinde onun balkondaki şezlongumda güneşlendiğini gördüm. Elinde bir şey vardı. (artık eli dememde bir sakınca görmüyorum) elinde olan şey bir DNA sarmalıydı. Biliyorum gözle görülmeyen bu şeyden bahsetmem saçma ama görüyordum. Dahası balığım DNA’sının her bir merdivenini siliyor, eksik, kırık yerlerini tamir etmeye çalışıyordu. Ara ara onu da her yeri güneş görsün diye çevirip duruyordu. Günler, haftalar, aylarca sürdü bu durum. Ciddiyetle her gün aynı işi yeniden yaptı. Her gün daha da parlayan ışıl ışıl bir DNA sarmalı görüyordum. Bana sevecen bir halde bakıp yanına oturmamı işaret ettiğinde artık bu görüntüye de çoktan alışmıştım. Bir bebeğe şefkatle dokunulması gibi kendi DNA’sını sarıp sarmalıyor iyileşen, düzelen her bir noktasına sevecen bir halde dokunuyordu. Onun bu şefkati beni çok etkilemişti. Aklıma hiç kendi DNA mı sevmek gelmemişti. Onu böyle şeyler yapmaya iten gücü merak ediyordum. Çok geçmeden yazı yazmayı öğrendi. Yani yazmayı değil aslında ama kelimeleri göstererek derdini anlatmayı. O zaman sorularıma kitaplarımdaki uygun kelimelere işaret ederek cevap vermeye çalıştı. Özgür olduğunu düşündüğüm koskoca akvaryumunda tek başına mutlu mutlu yaşayan balığım hayatını kendi şekillendirmeye karar vermiş. Yapabileceklerini merak ederek başlamış işe ve denemiş. Yalnızca denemek istemiş. Suda yaşamak zorunda olmadığını, ayakta durabildiğini görünce de işi ilerletmiş. Yakın zamanda gülmeyi öğrenmişti. Yenilenen bu halinden çok mutlu olduğunu söylerken de gözleri ışıl ışıl parlıyordu. Bir şeyleri denemek aklımdan geçse bile ürperen ben, bunları bana anlatırken çok mutlu görünen balığıma bakıp kendimi yokluyordum. Ona bir hediye almak istedim. İçimden ona da benimle gelsene demek geçmişti ama buna hazır hissetmedim. Sarılıp çıktım evden. Akşama kadar o dükkan senin bu dükkan benim dolaşırken ona dünyanın en güzel yerlerinin anlatıldığı bir kitap aldım. Ama eve döndüğümde artık o yoktu. Esaretinin bittiğini anlatan bir not bırakmıştı bana: Özgürüm!!
··
49 views
Osman Y. okurunun profil resmi
Hocam hikayenin ismi Vefasız Balık olmalıymış :) Seni gidi balık hafızalı balık demek özgürsün ha ! Çok bile kaldın git kendine kendin gibi uyanık bir balık bul. Sana kıymet veren arkadaşını terket , elbet bir gün anlarsın ne yaptığını. Eline sağlık hocam :)
Melike okurunun profil resmi
:D daha büyük güzelliklerle buluşsun dostu ondan razı :D
3 next answer
Melike okurunun profil resmi
Sevgili
Eylül Türk
Eylül Türk
çıkış noktam seninle yaptığımız ufak sohbet. DNA'larımıza selam olsun öptüm her bir sarmalından 😙😙
Seçil Yardım Örengül okurunun profil resmi
Kurgunuzu , hayal gücünüzü ve bu hayalin hikayeleştirilme kısmını beğendiğimi söylemek isterim. Siz yazdınız ben okudum. Siz bir “yazar” bense bir “okur” forması giydim haliyle. Bu okur formasından aldığım cüretle küçük bir eleştiri yapmak isterim nacizane. Çünkü böyle bir hikaye çıkabiliyorsa ve anlatabilme kabiliyeti de varsa ortada, katmerlenmeli bu durum diye düşünüyorum. Hikayenizi sonu nereye varacak ve yazarın anlatmak istediği nedir diye merak ederek okudum. Bu anlamda başarılı da buldum ancak dilbilgisi konusunda daha dikkat etmeniz gerektiğini düşünüyorum. Ben bir öğretmen ya da uzman değilim. Ancak çok okuyan bir olarak, okumaya başladığınız anda hissediyorsunuz bu durumu. Yazmak için tutuşan her kalbin ateşi hiç sönmesin isterim. Eğer devam etmek niyetindeyseniz ya da başka denemeleriniz de varsa bu konuda biraz daha özen göstermelisiniz. Bu eleştirimde kötü niyet aramayacağınızı umut ediyorum. Bunu dikkate alındığınızın göstergesi olarak almanızı temenni ederim. Kaleminize sağlık
Melike okurunun profil resmi
Teşekkür ederim ilginize, elbette eleştiriler her şekilde önemli benim için. Elimden geldiğince dikkat ederek yazıyorum ancak gördüğünüz herhangi olumsuz bir durumu belirtmeniz de beni ayrıca memnun eder :)
1 next answer
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.