Türkiye’de erken dönem “şok edici” dediğim bir eser oldu Travesti Pinokyo. Yeraltı edebiyatını tanıma amaçlı çıktığım yolda, ilk defa türk yeraltı eseri okumuş oldum (Oğuz Atay hariç). Eser, yazarın da bir röportajında dediği gibi yeraltı, postmodern ve avangard özellikte. Buna varoluşçu feminizmi ekleyebilir miyiz, ekleyebiliriz diye düşünüyorum. Yazarın kendisi, çok küçüktü yaşta cinsel eğilimlerinin ya da kimliğinin farklı olduğunu keşfediyor ve ondan sonra yaşadıkları belki de bu eserin temelini oluşturuyor. Zira eserin anlatıcıları hayat kadınları, travestiler, kenar mahallede kapı önünde çocuk emziren, kimi zaman da dost hayatı yaşayan kimseler... Çarpıcı. Basımı yapıldığı dönemde olay yaratmış bir eser olarak değil, içerik olarak çarpıcı. Kimlik karmaşası, cinsel kimlik bunalımı, geçim derdiyle doğru orantılı giden cinsel kimlik seçimi gibi meselelerin barlar sokağından aktarılması tadında minik öykülerden/anlatılardan oluşan bu eser için “sapkın” denilmesi çok üzücü... ya da zamanında bu şekilde tanımlanmış olması. Zira tarihsel arka plana bakıldığında önce haremler, batılılaşmada metresler, modernleşmede fuhuş, sonrasında silsile şeklinde gelişen sosyal evler, Ankara Ulus gerçeği, mini mini barlar sokağı, sokak araları görünür. Daha fazlası da mevcut dış dünyada değil mi? İnsan gerçeğini, toplum gerçeğini, arka sokak gerçeğini yansıtan bir eser neden sapkın olsun o halde? Karanlığın örttüğü şehirlerde gazinoların taraflarına gidelim bakalım, neler oluyor? Uzun lafın kısası, yeraltı-postmodern eserlerin arasında en sevdiğimdir. Türk edebiyatına ait olması da ayrıca kıymetlidir. Memlekette yeterince “köy gerçekliği” yazıldı. Yazılanların çoğu da “ekonomik” gerçekçiliğe dokunmadı. En azından birileri gerçek gerçekliğe dokunsun...

Travesti PinokyoSibel Torunoğlu · Stüdyo İmge · 20028 okunma

··

215 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Tutik