Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Cidde’de Ziyaretimiz Avukatlığı bıraktıktan sonra 14 yıl süreyle Cidde Radyosunda dinî, ahlâkî ve tarihî programlar yaptı. 1976 yılında Mekke-i Mükerreme’de hac farizamızı eda ederken, Abdülkadir Badıllı, Ahmet Apay, Hacı İshak Efendi ve ben, Bekir Beyi ziyaret etmeye karar verdik. Cidde’de Bekir Beyin program yaptığı radyo binasına gittik. Görevliler, görüşme için müdürden izin almamız gerektiğini söylediler. Kapıyı çaldığımızda kapıyı bizzat müdür açtı. Bizi içeri buyur etti. Bekir Beyi görmek istediğimizi söyledik. Hemen Bekir Beye haber gönderdi. Sonra müdür bey bize, Bekir Beyi anlatan şu konuşmayı yaptı: “Bu müessesede ‘fevkalâde bir Müslüman’ denince akla Bekir Bey gelir. ‘Cömert bir insan’ denince yine akla Bekir Bey gelir. ‘Hürmetkâr, nezih ve nezaketli bir insan’ denince yine akla Bekir Bey gelir. ‘Abid bir insan’ denince yine Bekir Bey akla gelir.” Abdülkadir Badıllı, Suudî Melikine vermek üzere Üstadımızın tevafuklu Kur’an’ından iki tane hazırlamıştı. Fakat Bekir Beyi çok seven Abdülkadir Badıllı, müdürün bu sözlerini duyunca çantadaki iki Kur’an’dan birini çıkarıp müdüre takdim etti. Müdür, Kur’an-ı Kerimi görünce hemen ayağa kalktı. Biz de onunla ayağa kalktık. Müdür bir yandan Kur’an’ın sayfalarını çeviriyor, bir yandan da ecdadımızı methediyordu. “Barekallah, bu ne güzel bir hizmet! İşte sizin ecdadınız her zaman İslâmiyete böyle maddî ve manevî hizmetlerde bulunmuştur. Bir zamanlar İslâm âlemi sizin ecdadınızla iftihar ederdi. İslâmiyet her ne kadar bu iki beldede nazil olmuşsa da dünyaya tebliğ ve tevziini ecdadınız yaptı.” dedi ve şöyle devam etti: “Hususan Şeyh Muhammed’in hizmetlerini unutmak mümkün değildir.” Müdür, Şeyh Muhammed’den bahsederken onu farklı şekillerde methediyor, yedi lisan bildiğini, zekâsını, dehasını, kahramanlığını, ubudiyetini öve öve bitiremiyordu. Biz önce, müdür beyin, “Şeyh Muhammed”den kimi kastettiğini anlayamadık. Soran gözlerle birbirimize bakıyorduk. O sırada: “İstanbul’u fethetmekle İslâmiyeti Avrupa’ya götürdü. Zaten Peygamberimiz (a.s.m.), onu ve askerini o kadar güzel methetmiş ki onun hakkında söz söylemek bize düşmez.” dedi. “Şeyh Muhammed”in, Fatih Sultan Mehmet olduğunu o zaman anladık! Bize izzetüikramda bulundu. Bekir Beyle görüşmemizden sonra da uğurladı. Aynı gün Mekke’ye geri döndük. Ertesi sabah Arafat’a çıkmak için bir taksi kiraladık. Ben şoförün yanına oturmuştum. Yol esnasında şoföre iltifat için şöyle söyledim: “Siz Araplar, bizim seyyidimizsiniz.” Ben bunu söyleyince bana doğru eliyle ret işareti yaparak: “Hayır, hayır! Asıl efendi, sizin ecdadınızdır. Buraları ihya eden, onlardır.” dedi. Hem zirvedeki bir insan, hem de şoför aynı şuuru taşıyordu. Bu duruma çok hayret ettik!
·
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.