Gönderi

Bugün Müslümanlar,belki de dünyanın her yerinde,şu veya bu tonda,şu veya bu bağlamda şu soruyla karşılaşıyor:Siz ne istiyorsunuz?Basit, yalınkat bir cevapla: "Sadece Müslümanca yaşamak" denildiğinde şaşkınlık yaşanıyor.Peki, böylesi basit bir talep için bu hengâme niye?..Bu basit cevap karşında şaşkınlık yaşanıyor, ama öte yandan bu kadar basit bir dilekte bulunan birinin dünyanın çoğu yerinde zindanlara atılması,işkenceye uğratılması umursanmıyor.Bunlar olağan görülebiliyor. Demek ki,bu durumun anlaşılmasına bir mânia bulunmaktadır..Bu,zihniyet farklılığından kaynaklanan temel ilkelerle ilgidir.Müslüman kendi basit, yalınkat isteğini Batılı bir insana belki rahatça anlatabilir ama sonradan Batılaşmış insana aynı rahatlıkla anlatması o kadar kolay görünmüyor.Batı insanı,İslâm'ı reddederken bilinçli bir tutum içindedir. Batılılaşmış insanın tutumuysa,sadece bir kör inanç halinde belirmektedir.Batılı,neyi, niçin reddettiğinin bilincindedir. Batılılaşmış insansa önyargıyla reddediyor. Fakat anlamak için heves belirtildsi de göstermiyor.Batılılaşmış insanın zihniyetinin temelinde,dinle dünya işlerinin birbirinden ayrı olduğu hususunda değişmez bir ön kabul var..Bu kuruntu durumun mahiyetini algılamasına engel oluyor.Oysa Batılı insanın temel yasaları zaten din kaynaklıdır.Batılılaşmış insansa bu durumun farkında değil.O,Avrupa ülkelerinin yasalarının din dışı (seküler) nitelikli olduğunu sanır. Durum batılılaşmıs insanın kafa karışıklığı ilgili bir keyfiyettir.Onun ilkin İslâm hakkında bir fikri yoktur.Bu bir yana Hristiyanlığı da bilmez.Dahası,Batı âleminde "din" denildiğinde özelde Hristiyanlığın murat edildiğinin farkında değildir.
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.