Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Gizem
Çizgi romanımızın konusu oluşturan kurgunun temelleri: 1888 yılında Londra'nın Whitechapel semti sonradan ün kazanacak bir seri cinayete sahne oldu. Burası kentin en fakir ve kötü ün yapmış bölgelerinden biriydi. Polisin bile girmeye çekindiği bir tür kurtarılmış bölge idi. Şiddet her an gündemde olmasına rağmen, cinayetlerin işleniş şekli büyük yankı uyandırdı... Tümü fahişe olan kurbanlar boğazlanarak öldürüldükten sonra bir cerrah ustalığıyla karınları deşiliyordu ve hiçbiri tecavüze uğramıyordu... Seri cinayetler bütün kenti ve tüm İngiltereyi derinden sarsmıştı. Polisler katili yakalama umuduyla bölgede devriye gezmeye başladılar. Halk arasındaki korku giderek yayılmaya başladı ve sonunda zamanımızın en ürkütücü kahramanlarından biri doğdu. Karındeşen Jack... Bu isim görünüşte katilin kendisi tarafından uydurulmuştu. Polise gönderdiği saçma mektupları, "En içten dileklerimle, Karındeşen Jack" diye imzalıyordu. Mektupların gerçek olup olmadığı hala tartışma konusu. Nitekim yüzlerce insan cinayetleri kendisinin işlediği iddia ediyor ya da başkalarını suçluyordu. Buna rağmen bu korkunç takma ad değişmedi. Önceleri Jack'in "Deri Önlük" lakaplı bir kasap olduğu sanılmış ve linç edilmekten son anda polis tarafından kurtarılmıştı. Kısa süre sonra da temize çıktı. Bazı gazeteci ve yazarlar kendi varsayımlarını ileri sürdüler. Sherlock Holmes'un yazarı Sir Arthur Conan Doyle ise katilin bir kadın olabileceğini söyledi. 1888 ile 1891 yılları arasında Whitechpel'de işlenen cinayetlerden "Jack" sorumlu tutuldu. 1892 yılında Scotland Yard, katilin kimliği saptanamadan dava dosyasını kapattı. Katilin gerçek kimliği bir sır olarak kaldı ve o zamandan bu yana dünyanın bütün kriminologları arasında tartışma konusu oldu. Bazılarına göre katil gerçekte "Montague John Druitt" adında cinsel saplantıları yüzünden başarısızlığa uğramış bir avukattı. Adı 1889 yılında CID'nin (Suç Araştırma Departmanı) başkanı Sir Melville McNaghten'in şüpheliler listesinde yer alan Druitt'in cesedi kısa süre sonra Times Nehri'nde bulundu. Belki de vicdan azabından intihar etmişti. Ancak bazıları Druitt'in, sırrını keşfeden ve ailenin adını korumak isteyen yakınları tarafından öldürüldüğünü söyledi. Oysa bir başka yazar (Jack The Ripper, Daniel Farson, 1972), onun arkadaşları tarafından öldürüldüğünü iddia etti. Nitekim Druitt, "Havariler" adındaki gizli bir tarikatın üyesiydi ve Karındeşen'in işlediği cinayetler de satanist ayinlerin bir parçasıydı. Bu "sihirli" varsayım birçokları tarafından desteklendi. Bunlardan Giorgio Galli adındaki İtalyan Jack',n ortaya çıkışını, 1887 "Golden Dawn"'ın (İngiliz Gizli Cemiyeti) kuruluşuna ve bubu takiben dini derneklerin yeniden canlanmasına bağlıyordu. Günümüzün en yaygın inanışını ise sona bıraktım. Gazeteci Stephen Knight'in varsayımına göre, cinayetler bir manyağın eseri değildi. Büyük bir skandalı önlemek için işlenmişlerdi. Bugün ise "Jack'in öldürdüğü iddia edilen kurbanlardan yalnızca beş tanesinde aynı tür kesiklerin bulunduğu artık kesinlik kazanmıştır. Yani cinayetlerden yalnızca beşi tartışmasız aynı elden çıkmıştır. Mary Ann Nichols, Anne Chapman, Elisabeth Stride, Catherine Ed‪dowes ve Mary Jane Kelly: Utanç verici bir sırra tanık olan beş fahişe. Kraliçe Vivtoria'nın torunu Clarence Dükü Prens Albert Victor sahte kimnlik kullanarak Mary Jane'in arkadaşı Anne Crook ile gizlice evlenmiş ve ondan bir kız çocuk sahibi olmuştu. Halk genç prensin ve hatta babası Galler Prensi VII.Edward'ın (1902 ve 1910 yılları arasında İngiltere Kralı) kaçamaklarından haberdardı. Ama bu kez skandal tehlikesi birçoklarının koltuğunu sallıyordu. Knight'a göre bu beş kadın saygıdeğer ve kendisinden şüphelenilmeyen bir adam tarafından öldürülmüştü. Kraliçenin özel doktoru, Sir William Whitey Gull. Gull, masondu ve kurbanların vücudundaki özel kesikler (cerrah olduğundan bu kesikler kusursuzdu) sapkın mason ayininin bir parçasıydı. Doktor İngiliz masonlarından bazı önemli kişilerin güvencesi altında hareket etmişti. Ama şu bir gerçek ki, Scotland Yard, Karındeşen Jack davasına akılalmaz bir bilgisizlikle yaklaşmıştı ve soruşturmanın saptırılması, kanıtların saklanması için yetkililer tarafından bazı girişimlerde bulunulduğu belliydi. O dönemde Scotland Yard'ın başındaki komiser Sir Charles Warren adında, polis soruşturmaları konusunda hiçbir deneyimi olmayan bir generaldi. Acımasız bir adamdı. Tek övünç kaynağı Trafalgar Meydanı'ndaki bir protesto gösterisini, ordunun müdahalesiyle kanlı bir şekilde durdurmasıydı. Davaya askeri stratejiyle ve beceriksizce yaklaştı. Komiserlik görevine uygun olmadığını sergilemekle kalmadı, yalancı şahit kullanıp kanıtları sakladığından kuşkulanıldı. "Knight ve Gull Varsayımı"nı destekleyenler, Warren'ın birini korumak için yukarıdan emir aldığını ileri sürdüler. Bu kişi de İngiliz masonlarındandı. Warren halk arasındaki huzursuzluğun hedefi haline geldi ve istifa etmek zorunda kaldı. Seri cinayetlerin sonuncusu olan Mary Jane Kelly'nin katlinden bir gün önce istifasını sunması acaba sadece bir rastlantı mıydı? Doktor Gull'e gelince, Mary Jane Kelly cinayetinden sonra o da ortadan kayboldu. Daha sonra öldüğü açıklandı ama bazılarına göre bu sadece bir kılıftı. Aslında "Mason" sahte adıyla gizlice Amerika'daki bir akıl hastanesine kapatılmış ve birkaç yıl sonra orada ölmüştü. Bu hikaye, Scotland Yard'a kehanetleriyle yardım eden Kraliçe'nin özel medyumu Robert Lees tarafından da doğrulandı. Lees, trans haldeyken Karındeşen'in yaşadığı evi gördüğünü ve polisi oraya götürebileceğini söylemesine rağmen ciddiye alınmamıştı. Ancak daha sonra, Lees'in bildirdiği adresin Doktor Gull'unkiyle aynı olduğu anlaşıldı.
Sayfa 15 - Lâl KitapKitabı okudu
·
31 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.