Jack London’ın yarı otobiyografik romanı Martin Eden tek kelime ile olağanüstü bir kitaptı. Beyaz Diş’ten sonra bu kitapla birlikte kalemine aşık olduğum bir yazar oldu. İnsan bazen yaşarken bir hedef belirler ve yürür hedefe, yorucu ve belki de imkansız görünür disardan bakanlara. Nietzsche’nin dediği gibi yaşamak için bir nedeni olan herkes, her sıkıntının üstesinden gelebilir. Martin bunu en iyi şekilde bize göstermektedir. Sırf aşık olduğu kadın için kapısından bile geçmediği bir hayatın içine atılır. Hayatı denizde geçen ve alt sınıftan olan martin kapısından geçtiği bu yeni dünyada sırf sevdiği ile olabilmek çabalamaya başlar. Kitapta en çok göze çarpan Martini’in bilgiye olan açlığıdır, Kapitalist sistemden felsefeye kadar birçok konuya değinmektedir. Eğitimsiz ve fakir bir insan olan Martin Eden aşık olur. Aşık olduğu kız kendisinden farklı bir sosyal sınıfa aittir. Aşık olduktan sonra hayatını değiştirmek ister. Entelektüel, eğitimli ve kültürlü insanların bir araya geldiği bu sosyal sınıfa dahil olmak ister ama bu sınıfa girdikten aslında görüldüğü gibi olmadığını ve bunların kendi aralarından ne kadar yozlaştığını çürüdüğünü anlamaktadır. Son bölümü beni çok etkiledi. O ölüm arzusu ve çabası beni çok etkiledi. Ölüme giderken ki mutluluğu ve huzuru çok güzel işlenmiş.

Martin EdenJack London · İskele Yayıncılık · 202293,2bin okunma

·

18 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Ridvan