Gönderi

344 syf.
·
Not rated
·
Liked
"Bu arada, sıra Nazım Hikmet’in kitaplarına gelince kitapçı yerinden fırlayarak, “Çocuklar, bunları alta koyun; bakarsın yolda çevirip arama yapmaya kalkarlar, başımız belaya girmesin!” deyince, gülmekten kendini alamadı. Delikanlılardan biri de kendisi gibi güldü: “Patron, bunların hepsi tehlikeli: hangi birini alta koyalım!” Selam, Tahsin Yücel denilince akla çeviri kitapları geliyor ve kullandığı örnek Türkçesi ile maalesef yeni nesil kendisini tanimak istemiyor bana göre okunma hazzını verebilecek en nadir Türk yazarlardan biri ve değerini gerçekten bilinmeli. Kullandığı bazi kelimeleri özellikle okurken birkac kere okumaya, anlamını bulmaya çalıştım; kenter ( atın hızlı ve düzenli gidişi) ama kentli yani burjuva anlamında kullanılıyormus ve bu kelimeyi kelime hazineme dahil ettim bile ayrica anıştırmak, oluntu gibi çok hoşuma giden kelimeler öğrendim. Kitabımızın ilk bölümünde Rahmi Sönmez ile Fehmi Gülmez'in  dostluğu ve ardından Feride karakteri ile karşılaşıp siyasi oluşumları anlayıp, Marx öğretilerini birlikte öğrenmeye başlayan serüvenlerini konu alır Feride karakterinin etkisiyle hayatları değişir, Feride karakterinin gitmesiyle de daha çok değişir zira Peygamber lakaplı Rahmi Sönmez gelecek kuşakların da kendi kafalarında olmasını bekleyerek büyük bir bunalıma, kafa karışıklığına ve hayal kırıklığına uğrar. Ilk bölümde Peygamber'in yaşam öyküsünü ikinci bölümde ise son beş günü konu alır. Tüm buhran sonda gibi görünse de ilk kısımlarda her sey birbiri içinde karışık ve çıkmaz haldedir. Aralarda hep Nazım bulmak çok güzeldi okurken “Korkunç bir yazgı bu benimki,” diye söylendi, Nâzım’ınkinin tam tersi: onunki hep bırakmak benimki bırakılmak.” Genelde Tahsin Yücel okurları bilir; karakter isimleri manidardır yazarın mesela Yalan adlı eserinde Yusuf ile Yunus vardı ve hatta Yunus Emre' ye doğru giden söylemler ile hayranlığını karakter üzerinden ve söylemek istediğini bir isimle ifade edisi vardi,iste bu eserinde de Peygamber,Nazım, Meryem, Fehmi,Rahmi ... isimlerinde ince bir ayrıntı var özellikle Meryem-Peygamber arasinda geçenler insani derin sorgulamalara götürüyor. Son kısımda Meryem'in Peygamber'in göğe yükseldiğini düşünmesi, Zarife'nin yıllarca Peygamber'in çocuklarınq sorgusuz sualsiz bakması gibi ironik durumlar vardi ve ben okurken inanilmaz keyif aldim,yaşamın neresi veya neyi ne kadar doğru, inandiklarimiz uğruna ölürken ne için yaşadığımız ve gerçekten aklımızın değil sırf korku uğruna yaşadığımız durumların bile ne başta, ne sonda ezberlenmiş birkac cümleden öteye gitmeyip herkesin hayatını ne denli mahvettigini göstermekte. Benim için bu kitabın altında yatan esas konu da ne sağ kesim ne sol kesim oldu. Evet dine hiçbir şey söylemeyen bir eser ama insana sorgulatirken bile kendi halinde bırakan ve sadece başka konular üzerinden çıkarımlar yaptırıyor. Bence inanış ile düşünce arasındaki ayrımı iyi yapmamız gerek. Bu ikisini aynı zannedenler oldukça fazla. İnanmak eyleminde düşünme olanağı yoktur. Düşünmek zor hem de zaman alır, acı verir, yalnız bırakır, derinlere sürükler, çıkmaza sokar ama kendine aittir. İnanış öyle değildir. Düşünmeden inanırsın kim ne derse onun aklini ve fikrini alir böylece o aşıyla edinmekten çipleri çoktan kanında yaşatıyor olursun bence en tehlikelisi bu yaşamın. İnanmak, düşünmeden. "ilkokulda, ortaokulda, lisede hep aynı sırada oturup, aynı takımda oynadılar, hep aynı takımı (fenerbahçe'yi) tutup, aynı görüşü savundular..." Zaten öğrenme biçimimiz bile inanışlar üzerine kurulu... Kitabin beni sürüklediği çok yer oldu.Kitabin ikinci bölümünde artık gercek-kurgu, var-yok arasinda kendi bilincini kaybedisini konu alıyor böylece devrim anlayışını hem torunu hem kendisi ile keşfediyoruz ve de son kısmı okurken o gidip gelmesi,kendinden geçişi, hayali gerçek, gerçeği hayal sayması kısmında kurgu ile gerçeği ben de kaybettim. Neye inandığımı değil ne düşündüğümü bile sorgulayamadım çünkü yaşam bizi her zaman kendi icin tüketecek bir sebebe sahip oluyordu. Herkesin farklı anlamlar çıkaracağı bir son olabilir. Körü körüne aşk da, parti tutar gibi bir şeyleri sorgusuz ve zamana uyumsuz devam ettirmek de ( bunu özellikle 2020 yılında tekrar vurgulayarak söylemek istiyorum) ne kadar yanlış olduğunu görüyoruz. Hem sağ kesim hem de sol kesimin üstüne alınması gereken inanilmaz  yergiler var. Yine akademiye, yine insana, yine öğrenmeye sorgulayış var. Tahsin Yücel'in kitaplarında zaman su gibi akıyor ve inanın sanki kitap bittiğinde o hayatları siz yaşamış gibi bir ağırlık hissediyorsunuz tabii hiçbir zaman okurken bundan rahatsızlık duymadım zira yazarın üslubunu cok seviyorum. Son olarak şu soru  ile bitirmek istiyorum sözlerimi ;"...bu yıkılası düzende mantık diye bir şey yok " bunu anladık ama "söylesene, sevgili dostum: insanlık ilerliyor mu geriliyor mu?'' Edebiyatla kalın...
Peygamberin Son Beş Günü
Peygamberin Son Beş GünüTahsin Yücel · Can Yayınları · 2019705 okunma
·
65 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.