Gönderi

Kur"an"ın, “Biz onlara okuyacakları kitaplar vermediğimiz gibi senden önce bir uyarıcı da göndermemiştik.” (15) şeklinde özetlediği durum içinde câhiliye devrinde insanlar, az sayıdaki hanîflerin dışında, dinî yönden atalarından devraldıkları bilgisizlik içerisinde hayatlarını sürdürüyorlardı. Hz. İbrâhim"in “Hanîf dinini” (16) bırakıp şirk akidesini benimseyen insanların Allah inancının yanında putlara da tapılan ilginç bir akideleri bulunuyordu. Esasında o dönemin insanına “Yeryüzü ve içindekiler kimindir?” denildiğinde, “Allah"ındır.” cevabını veriyorlar,(17) Allah"ın dünyayı yarattığını kabul ediyor,(18) zor durumda kaldıklarında O"na sığınıyor,(19) rızkı O"nun verdiğine inanıyor (20) ve O"nun üzerine yemin ediyorlardı. (21) Bunun yanında kendilerini Allah"a yakınlaştırsın diye Allah"la aralarında “aracı” olarak gördükleri putlara da tapıyorlardı. (22) Kur"an"ın, Allah"ı bırakıp kendilerine ne zarar ne de fayda verebilecek şeyleri şefaatçi edinmelerinden dolayı eleştirdiği bu insanlar, (23) kimi zaman yardım dilemek, (24) kimi zaman da şeref ve itibar kazanmak (25) amacıyla sahte ilâhlar edinmişlerdi. Taş, ağaç, çamur veya hamurdan yapılan putlar, heykeller veya dikili taşlar câhiliyede tapınmaya değer bulunan nesneler arasındaydı. Her kabilenin ilâhî güç atfettiği bir putu bulunur ve onlara çeşitli şekillerde tapılırdı. Arap Yarımadası"nın çeşitli bölgelerinde (26) ve özellikle Hicaz bölgesinde isimleri ve şekilleri farklı pek çok put vardı. Kâbe ve çevresinde üç yüz altmış put bulunuyordu.(27) Bunun dışında her evde tapınacak bir put mevcuttu. Âyetlerde de zikredilen ve yalnızca ataların taktığı isimlerden ibaret olduğu vurgulanan Lât, Menât, Uzzâ (28) ve Hübel gibi putlar ise putların en büyüklerinden sayılıyordu. Onlar için kurbanlar kesilir,(29) yeminler edilir,(30) onlara yiyecekler sunulurdu.(31) Putların bazıları sabit, bazıları taşınabilirdi. Bir kısmı ise acıkınca yenilebilecek cinstendi. O döneme ait rivayet kültüründe câhiliye zihniyetinin şirk geleneğini yansıtan çarpıcı hatıralar yer almaktadır. Meselâ, tâbiînin önde gelenlerinden Mücâhid"in, kendisini azat eden efendisinden naklettiğine göre, bir gün efendisinin ailesi ona kaymak ve süt dolu bir tas vererek bunu ilahlarına hediye olarak götürmesini istemişti. Ancak ilahlardan korktuklarından dolayı yolda bunları yememesi için onu sıkı sıkı tembihlemişlerdi. O, tası götürüp putların önüne koyduğunda ise bir köpek gelip kaymağı yemiş, sütü içmiş, ardından da putun üzerine pislemişti. Ayrıca câhiliye insanının yolculuğa çıkarken beraberinde üçünü tenceresine sacayağı olarak kullanacağı, birine ise tapacağı dört taş aldığı da naklediliyordu.(32) Yine câhiliye döneminde güzel bir taş ele geçirdiklerinde ona taptıkları, taş bulamadıklarında biraz kum toplayıp sonra bol sütlü deveyi getirip bu kum yığınını tamamen ıslatıncaya kadar deveyi sağdıkları ve o yerde kaldıkları sürece bu kum yığınına taptıkları da anlatılmıştır.(33) 15 Sebe’, 34/44. 16 En’âm, 6/161. 17 Mü’minûn, 23/84-89 18 Zuhruf, 43/87 ﴾ Mü’minûn, 23/84-89.) 19 En’âm, 6/40-41. 20 Yûnus, 10/31. 21 En’âm, 6/109. 22 Zümer, 39/3. 23 Yûnus, 10/18. 24 Yâsîn, 36/74. 25 Meryem, 19/81. 26 B4355 Buhârî, Meğâzî, 63. 27 M4625 Müslim, Cihâd ve siyer, 87. 28 Necm, 53/19-23. 29 En’âm, 6/136. 30 M4260 Müslim, Eymân, 5. 31 DM3 Dârimî, Mukaddime, 1. 32 DM3 Dârimî, Mukaddime, 1. 33 DM4 Dârimî, Mukaddime, 1.
Sayfa 206Kitabı okudu
·
10 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.