Pessoa 'nın "Huzursuzluğun Kitabı" adlı eserini okuyalı bir yıldan fazla oluyor ama henüz ona da inceleme ekleme fırsatı bulamadığımı fark etmiş bulunmaktayım bu vesile ile.Keşke eklemiş olsaymışım. Çünkü bu kitabın domino taşlarından biri de "Huzursuzluğun Kitabı" adlı eserde karşımıza çıkan Bernardo Soares'tir.Ki zannımca Soares'in anlaşılması belli bir ölçüde Pessoa 'nın da anlaşılması demektir. Zira pessoa heteronimleri olan Ricardo Reis, Caeiro, Álvare de Campos gibi isimlerin aksine Soares' in kendisinin yarı heteronimi olduğunu, yani kendisinden tamamen farklı olmadığını, belli noktalarda kendisine benzer olduğunu ifade etmektedir. Bu durumda "Huzursuzluğun Kitabı" 'nın da "Pessoa Pessoa'yı Anlatıyor "' u daha iyi anlamakta faydalı olacağını düşünmekteyim.
Kitabı büyük bir coşku ile okumaya başladım. En az "Huzursuzluğun Kitabı" kadar etkilenmeyi [Ki kendisi hâlen başucu kitabımdır;)] bekliyordum. Lakin "Huzursuzluğun Kitabı"' na oranla birazcık hayal kırıklığı yarattı diyebilirim. Buradan şu sonuca vardım :
Ben aslında Pessoa' nın kendisine Bernardo Soares'e olduğum kadar hayran değilmişim. Kendisini çok beğenmekteyim fakat ona duyduğum hayranlık yarı heteronimine duyduğum hayranlığın yanında birazcık daha küçük boyutta, o kadar;) Zaten Pessoa okuyan birinin en az bir cümlesinde kendisini bulmaması, Pessoa'yı sevmemesi mümkün değildir zannımca.
Neyse kitaba döneyim;))
Kitapta birçok farklı yönüyle okurun karşısına bambaşka bir Pessoa çıkıyor. Pessoa'nın söylediklerinden hareketle Pessoa hakkındaki izleniminiz tam:"Bu adam kafayı sıyırmış olmalı!"
olacakken ettiği iki kelamla bu yargınızı tepetaklak ediveriyor.
Kendisiyle sürekli bir çelişki halinde olduğu da kitapta tanıklar aracılığıyla okura gösteriliyor.
Ben gerçekten bir türlü karar veremedim Pessoa 'nın "kaçığın teki" mi yoksa kendi tabiriyle bir "medyum" mu olduğuna...