O klasik soruyu bende sormadım değil aslında, Tolstoy'un bu eseri ilk dikkatimi çektiğinde. Hakikaten insan ne ile yaşar, dedim kendi kendime. Kitabı okumadan önce çeşitli fikirlere sahiptim. Kitabı okuduktan sonra bu fikirlerin hiçbirinin insanın ne ile yaşayacağına dair bir cevap olmadığını anladım. Tolstoy'un yalnızca Anna Karenina'sını okumuş biri olarak bu eserinde de Tolstoy kendini ele vermiş kanımca. "Ele vermek" ne kadar doğru bir terim oldu bilemiyorum, bir başka deyişle bu kitabın kapağını görmeseniz, direkt hiçbir şey bilmeden okumaya başlasanız bu eserin kesinlikle Tolstoy eseri olduğunu anlarsınız. İnsanların inançsal bakımdan iç dünyaları, iç dünyasındaki bu çatışmaları, yine inanç sayesinde bazı anlar ayakta kalabileceğini anlatmış bizlere Tolstoy. Bunlar elbette ki Tolstoy'un kendi düşünceleri, din ve inanç konusu Tolstoy'da önemlidir. Ayrıca basit fakat yoğun mekan tasvirleri özellikle son hikayede (Bey ile Uşağı) sıkça kullanılmış. O kar fırtınası, tipi tasvirleri kitabı okurken öylesine etkiliyor ki sizleri, üşümek istiyorsunuz siz de, o rüzgar sizin de yüzünüze çarpmasını istiyorsunuz istemsizce. Benim okuduğum yayınevi fazlaca bilinen bir yayınevi olmadığı için İnsan Ne ile Yaşar dahil üç adet hikaye bulunuyordu kitapta. İş Bankası Kültür Yayınları'nda bu hikaye sayısının altı olduğunu duydum. Bu açıdan bir kaybım olmuş, bu yüzden o yayınevinden çıkan İnsan Ne ile Yaşar'ı da gelecek zamanda okuyacağım. Bu arada, o klasik cevabı bende vermek isterim: Sevgi ile yaşar insan. Ayrıca bu bir "öz sevgi" de değildir, kendinden başka herkese duyulan bir sevgidir. İnsan sevgisi bir nevi. Peki insan kendine sevgi duymayacak, kendinden nefret mi edecek? Hayır, fakat bunun bir derecesi olmalı tabii ki de. Kendini sevmediği kadar başkalarını sevmek bir fedakarlıktır zannımca. Bu fedakarlığı alan, kazanan insanlar anlatılıyor üç öyküde de. Ayrıca insanlığın kimi bencil davranışları da gözler önüne serilmiş. Bu çağda da devam eden ve her çağda da devam edecek olan, insanın "daha" sevdası irdelenmiş büyük oranda. Bu sevgiyi göze alabilmeye fedakarlık dedik, hani derler ya insanin asıl dostları kötü günlerinde yanında olanlardır diye, elbette ki bu doğru. Fakat ben şunu diyorum, kötü günlere gerek kalmadan dahi o fedakarlığı göze alabilmeli insan. Bu açıdan, insanlığın arasına sevgi tohumları yayılması dileğiyle bitiriyorum bu incelemeyi. Bu fedakarlığı insanlık olarak göze alabilmemiz dileğiyle...