Gönderi

135 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 3 days
Sen nasıl güzel bir yazarsın Ahmet Cemal Elime bir bardak suyumu aldım buz gibiydi su tıpkı hava gibi, düşüncelerim gibi uzun uzun nefes aldım yazar diye allayıp pulladıkları salt hayal kırıklığı olan birçoğunu cebinden çıkarır Ahmet Cemal, anlatımının keskinliği düşüncelerinin sağlamlığı ile beni derinlere itti. Aynı zamanda çevirmenlik yapan Ahmet Cemal onca nitelikli yazarların eserlerini çevirmiş(Knut Hamsun, Heinrich Böll, Bertolt Brecht, Ingeborg Bochmann, Franz Kafka, Elias Canetti, Robert Musil, Goethe gibi ) ve o yazarlardan çok şey öğrenmiş çeviri yaparken de kendini beslemiş, geliştirmiş yetkin bir kişi. Kitaba gelecek olursak Toplam on öykü bulunuyor, on öykünün onu da ayrı ayrı güzel. Yer yer iyi yazarlara ve romanlara yapılan atıflar hatırlatmalar ile okuyucuya ayrı zevk veriyor. İnsanın tüm yönlerini ele alırken yaptığı gözlemler ve yine bu yöndeki yerinde tespitleri ile bir nevi insanı çözümlemeye çalışıyor her ne kadar zor olsa da. Zor diyorum çünkü insanı anlayabilmek ve anlamlandırmak bilmek güçtür. Yani insan her an değişir düşünceleri inançları ve daha bir sürü özellikleri. Proust un şöyle bir sözünü okumuştum insanı tanımak mümkün değildir; çünkü bizim o insanı görüşümüz düzelirken kıpırtısız bir hedef olmayan o insanın kendisi de bir yandan değişir; biz onu yakaladığımızı zannederken yer değiştirir ve nihayet onu daha net gördüğümüzü düşündüğümüzde, aslında netleştirmeyi başardığımız şey, onun eskiden yakaladığımız, artık onu temsil etmeyen görüntüleridir..." Tekrar kitaba dönersek anlatıcı ve anlam derinliği ne kadar iyi olursa kitap da o kadar güzelleşiyor ve burada yazara büyük rol düşüyor yazar bunu hakkıyla yapmış öykülerin hepsi anlam bakımından derin anlatım bakımından akıcıydı karakterlerin içinde bulunduğu ruh halleri iyi biçimde okuyucuya aktarıyordu yapılan benzetme ve tahliller harikaydı. Nesneler ve nesneler, nesneler ve insanlar arasında ki benzetmeler ve geçişler yerinde orantılı ve güzeldi. Beğenilme kaygısı ile abartıya kaçılmamış ve iğreti duracak her şeyden özenle kaçınmıştı. Özellikle bazı kesitler beni çok etkiledi. Örnek verecek olursam ; Oysa fotoğraflar öyle değil. Hepsi de bir daha yaşanması olanaksız anları geçmişin bir yerinde kaskatı dondurmak peşinde. Mezar taşları gibi... Ve yine nesne ve insan arasındaki benzetmeyi en çarpıcı şu kısımda yapmış … cansızlıkları yüzünden eskimeye karşı koyamayan eşyalar gibi, yaşamdan daha ölmeden elini eteğini çekmiş olan annesi de kendini eskime sürecine bırakmış, belki yıllardır cansız eşyaların arasına onlardan biriymiş gibi yerleşip kalmıştı. Düşündürdü sorgulattı Yahya Kemal bir şiirinde "İnsan, âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar. "diyordu ya işte Ahmet Cemalde düşlerin yıkılması pahasını da olsa kurulmasından yana "En yoğun düşlenen yaşam, en gerçek yaşam değil midir?" diye bir ifade geçiyor eser de işte bulunduğumuz yaşamımızdan çok düşlediğimiz yaşam bizimdir ki çoğu kişi yaşamını kendi çizemiyor ,çizemediğimiz yaşam ise bizim değildir ve “çizilmiş bir yaşama atanıyoruz” Zarifoğlu’nun da dediği gibi en çok bizim olan en çok içimizde ve düşümüzde. Bu bağlamda devam edersek yine Şair Kavafis’i anımsayarak "Sanat her zaman yalan söylemez mi zaten?" "En çok yalan söylediği zaman, en yaratıcı olduğu zaman değil midir?" Hatırlatmasında bulunuyor ve devamın da Kavafis’in bu soruyu kırda hiç yaşamadığı halde, kırları öven bir şiir yazan bir şair için ifade ettiğini söylüyor Cemal evet, insan hiç görmediği, hiç gitmediği, yerleri hiç tatmadığı mutlulukları ancak düşleri sayesinde hayalinde canlandırır ve eserine aktarır. Sanatın bu yalanı söyleyebilmesi ancak düşler sayesinde olur. Ki sanat tam olarak asılsızı da anlatmaz. Akşam katıldığım Ali Uralın canlı yayınında şuna benzer bir ifade kullandı “sanat gerçeği bire bir yansıtmaz yansıtsa sanat olmaz yansıtmasa yine sanat olmaz”yani ince bir kesişim olması lazım mutlaka bir yanı yere basmalı burdan ilerleyecek olursak sanat gerçeğin hayal ile süslendiği ve tamamladığı bir bütündür. Bir ressam gerçek hayatta olan bir nesneyi olduğu gibi yansıtırsa bir fotoğraftan ne farkı kalır bir fotoğraf bir sanat değildir ama ona kendinden bişey katarsa hayali ile süslerse daha göz alıcı olur ve yine bir yazar bir roman yazarken birebir gerçeği yansıtmaz. Ve Sezai Karakoç bir ropörtajında sorulan bir soruya şöyle cevap veriyor Şiire bakıp tümünü hayatın bir fotoğrafı gibi düşünmek, şiiri hiç anlamamak demektir. Bir eseri tamamen yaşamla alakanlandırmak iç dünyayı yok saymak bir nevi o eseri hiç anlamamak demektir İyi bir kitap okudum ama neye göre kime göre iyi, bana göre iyi başka bir ruhta baş-ka bir kalpte ne hissettirir ne düşündürür bilemem ama ben sevdim tavsiye ederim Okuyacaklara şimdiden keyifli okumalar selametle... youtu.be/0V4owl54afw
Dokunmak
DokunmakAhmet Cemal · Can Yayınları · 2017262 okunma
··
225 views
Mustafa A. okurunun profil resmi
Oğuz Atay ile arkadaşlığından dolayı bir sempatim var Ahmet Cemal'e. Birkaç çeviri kitabını da okuyup beğenmiştim.
Körleşme
Körleşme
ve
Açlık
Açlık
gibi. Yazarlık kısmını bilmiyorum ama dediğiniz gibi onca zor kitabı çevirebilmesi de yazarlığına katkı sağlamıştır mutlaka. Bu kitabıyla tanışmak isterim yazarla. Güzel bir inceleme olmuş. Elinize sağlık.
Mona okurunun profil resmi
Değerli yorumunuz için teşekkür ederim hocam insan neyle uğraşırsa ondan izler taşır güle dokunursa gül gibi kokar... Şimdiden keyifli okumalar dilerim.
K. okurunun profil resmi
Görünen o ki Ahmet Cemal kalbine dokunmuş kitabının ismi gibi, senin benim kalbime dokunduğun gibi değerli Mona. Şu sıralar Bergson ile günlerimi geçiriyorum ve Proust ile ilgili yazdığın kısımda geçenler, okuduklarımla birebir örtüştü. Şaşırdım. Bergson süreden dem vurur. Değişimden, hayat hamlesinden, evrimin sonsuz olmadığından ve maddeyle sınırının çizildiğinden. Değişim dediğimiz de gün be gün hayatın akarken, bir fotoğraf karesinden uzaklaşan çehremizde, bütün hayatımızı sorgulamak değil midir? Hayaller konusu ise... Ben insanın ancak ilk gençlik çağlarında saf ve uçsuz bucaksız hayallere sahip olabileceğini düşünüyorum. Yaş aldıkça, hayaller gerçeklere yaklaşmak zorunda. Hayalin hamurunu gerçekle karmayan, gökyüzüne bakarken yürüyüp yürüyüp denize düşen adama benzer, ıslanır ama bu pek de mutlu etmez sanırım. Şu hayatta bildiğim tek şey var, o da çalışmak, çalışmak, çalışmak. Hayaller insanı çoğunlukla oyalar. Keyifli bir incelemeydi, kalemine sağlık.
Mona okurunun profil resmi
Değerli yorumun için Teşekkür ederim Kübra evet değişim hayat içinde hep akıyor hani derler ya değişmeyen tek şey değişimin kendisidir diye bu söz durumu açıklar gibi hayallere gelecek olursa evet insan belirli bir yaşta daha hayalperest oluyor ve gün geçtikçe hayal kurmaktan uzaklaşıyor bunun temel sebebi hayallerin gerçekleşmemesi veya yıkılması Ahmet Cemal her daim kurmamızı öneriyor yaşamda tatamadığımız mutlulukları ancak hayal ile zihinde canlandırıp sanatımıza aktaracağımızı vurguluyor bu hayaller tamamen yaşamla alakalı değil aslında bir yazı bir resim veya sanatsal başka bir eseri ortaya koymak için düş gücünün olmasını dile getiriyor.... 🌸
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.