Gönderi

BEYİN NASIL GELİŞTİ
Basit bir sinir sisteminden fazlasına sahip her türde, beynin en ilkel kısmı omuriliğin tepesini çevreleyen beyin sapıdır. Bu kök beyin, nefes almak, vücudun diğer organlarının metabolik işleyişlerini ayarlamak, kalıplaşmış tepki ve hareketleri kontrol etmek gibi temel hayati işlevleri düzenler. Bu ilkel beynin düşündüğü ya da öğrendiği söylenemez; vücudun gereğince işlemesini ve yaşamak için gerekli olan tepkileri idare eden önceden programlanmış bir düzenleyicidir. Bu beyin Sürüngenler Çağı için idealdi: Bir saldırı tehdidinin işareti olarak tıslayan yılanı düşünün. Beyin sapı denilen bu ilkel kökten, duygu merkezleri gelişmiştir. Evrim süresince, milyonlarca yıl sonra, bu duygu alanlarından, üst katmanları meydana getiren karmaşık kıvrımlı dokuların soğan şeklindeki oluşumuyla düşünen beyin, yani “neokorteks” (yeni kabuk) evrilmiştir. Düşünen beynin duygu merkezlerinden gelişmiş olması, ikisi arasındaki ilişkiyi aydınlatmaktadır: Duygusal beyin akılcı beyinden çok daha önce var olmuştur. Duygusal hayatımızın en eski kökü, koklama duyusudur ya da diğer bir deyişle kokuyu alan ve inceleyen koku lobudur. Yaşayan her varlığın -besleyici, zehirli, cinsel eş, av, avcı, ya da yırtıcı- rüzgârla taşınan moleküler bir imzası vardır. İlkel çağlarda koku hayati önem taşıyan bir duyuydu. Koku lobundan, duyguya yol açan eski merkezler gelişmeye başlayıp, beyin sapının baş kısmını çevreleyecek kadar genişledi. Gelişmemiş koku merkezi, o haliyle kokuyu incelemek için bir araya gelmiş ince bir nöron (sinir hücresi) tabakasından oluşmuştu. Birinci hücre tabakası koklamaya ve alınan kokuyu yenilebilir, zehirli, cinsel açıdan elde edilebilir, düşman ya da yiyecek olarak ayırmaya yarıyordu, İkinci bir hücre tabakası ise sinir sistemi yoluyla vücuda ısır, tükür, yaklaş, kaç, kovala gibi mesajlar veriyordu. İlk memelilerin gelişiyle birlikte duygusal beynin temel katmanları oluştu. Beyin sapını saran bu katmanlar, alt tarafında sapın içlerine yuvalandığı yerden ısırılmış bir çöreğe benziyordu. Beynin bu kısmına, beyin sapını çevreleyip sınırlarını belirlediği için, “yüzük” anlamına gelen Latince “limbus”tan türetilerek “limbik” sistem denildi. Bu yeni sinir bölgesi beynin repertuarına duyguları ekledi. Midemiz kazındığında, öfkelendiğimizde, sırılsıklam âşık olduğumuzda, ya da kederlendiğimizde limbik sistemin eline düşeriz. Limbik sistem zaman içinde iki önemli beceri geliştirmiştir: öğrenme ve hatırlama. Bu devrim niteliğindeki gelişmeler bir hayvana yaşamak için daha akıllıca seçimler yapma ve değişmez otomatik tepkiler yerine çevrenin taleplerine uyan ince ayarlı tepkiler verme olanağını tanıdı. Bir yiyecek hastalanmaya yol açıyorsa bir dahaki sefere ondan kaçınılabilirdi. Neyin yenilip neyin yenilemeyeceği yine büyük ölçüde koku yoluyla belirleniyordu. Koku bölgesiyle limbik sistem arasındaki bağlantı sayesinde kokular tanınıp seçilebiliyor, o anki koku geçmiştekiyle karşılaştırılabiliyor ve böylece iyi kötüden ayırt edilebiliyordu. Bu, “rinensefalon” yani “burun beyni” anlamına gelen, limbik devrelerin bir parçası ve aynı zamanda düşünen beyin olan neokorteksin tam gelişmemiş temelini oluşturan bir kısım tarafından yapılıyordu. Yaklaşık yüz milyon yıl önce memelilerin beyni büyük bir hızla gelişti. İnce iki tabakadan oluşan planlama, hissedileni anlama, hareketi koordine etme gibi işlevleri olan korteksin üzerine yeni beyın hücreleri eklenerek neokorteks oluştu. Eski beynin iki katmanlı korteksiyle kıyaslandığında, neokorteks olağanüstü bir entelektüel üstünlük sağladı. Tüm türlerinkinden çok daha büyük olan Homo sapiens neokorteksi, insana özgü tüm özellikleri barındırmaktadır. Neokorteks düşüncenin beşiğidir; duyular aracılığıyla algılananları bir araya getirip anlaşılır kılan merkezlerden oluşur. Hissettiklerimize düşünceyi katar ve fikirler, sanat, simgeler, hayaller hakkında bir şeyler hissetmemizi sağlar, Evrim süresince neokorteks, bir organizmanın olumsuz koşulların üstesinden gelmesinde hiç kuşkusuz büyük üstünlük sağlayan sağgörülü bir ince ayar sundu; bu da, aynı sinir devresine sahip olanların genlerini aktarmak suretiyle soyu devam ettirmelerini daha olanaklı kıldı. Hayatta kalabilme üstünlüğünü neokorteksin strateji geliştirme, uzun vadeli plan yapma gibi zihinsel kurnazlıklarına borçluyuz. Bunun ötesinde, sanat, medeniyet ve kültürün zaferi de neokorteksin meyveleri olarak görülebilir, Beyne yapılan bu yeni katkı duygusal yaşama da bir nüans eklemiş oldu. Aşkı ele alalım. Limbik yapılar haz ve cinsel arzuyu, yani tutkuları besleyen duyguları oluştururlar. Ancak neokorteksin ve bunun bağlantılarının limbik sisteme eklenmesi, âile birliğini ve uzun vadede çocuk yetiştirme kararlılığının temeli olan anne-çocuk arasındaki bağın oluşmasını sağladı; bu da insan gelişimini olanaklı kıldı. (Sürüngenler gibi neokorteksi olmayan türlerde anne şefkati yoktur; yavrular yumurtadan çıktıklarında, yem olmamak için saklanmak durumundadır.) İnsanlarda ise ebeveynle çocuk arasındaki koruyucu bağ, olgunlaşmanın uzun çocukluk dönemi boyunca sürmesini sağlar; bu süre içinde beyin de gelişmesini sürdürür. Gelişim tarihi boyunca sürüngenden maymuna ve insana doğru ilerlediğimizde, neokorteks kütlesinin fazlalaştığını ve buna paralel olarak beyin devreleri arasındaki bağlantıların arttığını görüyoruz. Bu bağlantıların sayısı fazlalaştıkça, olası tepkilerin kapsamı da büyür. Neokorteks, duygusal yaşamımızda hissettiklerimiz hakkında bir şeyler hissedebilme gibi bir incelik ve karmaşıklığa olanak tanır. Diğer türlerle kıyaslandığında, primatlarda ve özellikle de insanda neokorteksle limbik sistemin ilişkisi daha yoğundur. Bu da daha geniş bir yelpazede çok daha çeşitli tepkiler verme yeteneğimizi açıklamaktadır. Bir tavşan ya da maymun korkuya belli türde tepkiler verdiği halde, insanların daha büyük neokorteksi, Polis İmdat'ı aramak dahil, daha geniş bir tepki repertuarına olanak tanır. Sosyal sistem karmaşıklaştıkça, bu esnekliğin önemi de artar. İnsanınkinden daha karmaşık bir sosyal sistem de yoktur. Ancak bu gelişmiş merkezler duygusal yaşama tamamen egemen değildir; özellikle de duygusal bakımdan acil durumlarda yapılması gerekenler için limbik sisteme dönülür. Beynin birçok merkezi limbik sistemden geliştiği veya onun uzantısı olduğu için, sinir sisteminin mimarisinde duygusal beyin önemli bir rol oynar. Yeni beynin kökü burası olduğundan, duygusal alanlar devreler yoluyla neokorteksin her yanıyla bağlantılıdır. Bu da duygusal merkezlere, düşünce merkezleri dahil olmak üzere, beynin diğer kısımlarının işleyişini etkileyen büyük bir güç verir.
Sayfa 37 - Varlık YayınlarıKitabı okudu
·
24 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.