Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

408 syf.
·
Puan vermedi
Yazarın ilk romanı olmasına rağmen müthiş sürükleyici ve anlatımı harika bir romandı. Betimlemeler, karakterlerin içinde bulundukları benlikler ve düşünceler teker teker çok iyi anlatılmış. Daha kitabın başında bu fark ediliyor ve kitabın içine girmemeniz için hiçbir neden kalmıyor. Anna ve kocası Tonny her zaman bir bebek istediler. Bebek sahibi olmanın getirdiği zorluklar tek başına Anna’nın üstüne yığılıyor. Tonny ona ne kadar yardım etmeye çalışsa da bebeği emzirmesi gereken ve her ağladığında onu uyutması gereken kişi Anna. Dahası bebekleri Jack sürekli ağlayıp, geceleri uyumayan bir bebek olunca Anna daha da kötüye gidiyor. Doğum sonrası depresyona giren biri oluyor fakat bu onu kabul etmiyor. Öyle ki Tonny bile bunun normal olduğunu, doğum yapan her kadının böyle olduğunu düşünüyor. Ama öyle mi? Anna’nın durumu bir iyi bir kötü olmaya devam ederken Tonny annesini çağırıp Anna’a yardım etmesini istiyor. Tonny’nın annesi eve geldiğinde Anna ve Jack’i evde bulamıyor. Ve olaylar burada patlak vermeye başlıyor. Kafanızda oluşan belirsizlik, acaba gerçekten öyle mi gibi düşünceler sizi ele geçiriyor. Tonny ve Anna arasında geçen her şey çok gerçek ve yerindeydi. Tonny ne tam anlamıyla Anna’dan uzaklaştı ne de tam anlamıyla yanında oldu. Burada en fazla üzüldüğüm kişi hep Tonny oldu. Bir tarafta karısı ve oğlu diğer tarafta ÇİRKEF bir anne… Tonny’nin annesi Ursula resmen melek görünümlü şeytan. Kitabın ilk yarısında Anna’a destek olmaya çalışırken son yarısında adeta bir şeytan oluyor. Özelikle geçmişte onun yaptığı hatalar varken böyle davranması çok yersizdi. Anna’nın yaşadığı olay bazı karakterlere göre “sıradan” bir durum gibi görünmesine sinir oldum. Bir şey yokmuş gibi hadi yemeye çıkalım düşünceleri beni rahatsız etti doğrusu. Ve yine bazı yerlerin fazla uzatıldığını düşünüyorum. Mesela kitapta bir mektup olayı var. Tonny bu mektubu defalarca okumasına rağmen, biz okurlar bunu okuyamıyoruz. Anca kitabın sonunda okuyoruz ki zaten bu mektup tahmin edilebilen bir şeydi. İçinde yazılanları sonunda bizde okuduğumuzda bunu anlıyoruz. Ve bir de Anna’nın en yakın arkadaşı Emily var. Emily tamam iyi güzel hoş bir şeyler yapmaya çalıştı ama neden kitapta bu kadar az vardı?? Bu da beni rahatsız eden başka bir etkendi. Kitap hem şimdiki zamanı hem de geçmişten Jack’in doğumundan ve ortadan kaybolmalarına kadar olan bütün süreci anlatıyor. Böylece aklınızda hiçbir soru işareti kalmıyor. Bir ailenin nasıl bir anda ortadan kaybolduğu hakkında bir roman. Anna’nın annesi onun yanında olmalıydı. Onu en iyi annesi tanıyorken, doğumdan sonra bile kızının yanına gelmeyişi çok ama çok aptalcaydı. Hele o sonu.. Çoğu yazar gibi Dawn Barker’da bizim hayal gücümüze bırakmış. Hayal gücümde Tonny ve Anna çok mutlu. Ama ayrı ayrı…
Kırık Dökük
Kırık DökükDawn Barker · Yabancı Yayınları · 2016109 okunma
65 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.