Şimdi her çocuk özünde günahsız ve dünya görüşüne sahip olmadan, ön yargılardan bakir doğar. Buna tecavüz edenler yine biz insanlar oluruz ve bu her ülkenin kendi düşünceleri, eğitimi, ülkelere dair jeopolitik, stratejik bakış açısı ve millî şuuru ile çok değişkenlik gösterir. Bir ülkede doğan bebek (her kim olursa olsun) bir vatandaşlık hakkı ile doğar, ekmeğini yer, büyür, büyürken eğitimini alır ve belli bir süre sonra dünya görüşü ile tanışmaya başladığında, hayata, insanlara ve ırklara göre yaklaşımı şekillenir. Kimine göre hümanizm başı çeker, kimine göre ise milliyetçilik kavramı daha öne çıkar. Bugün artık sınırların olmadığı bir dünya hayal etmek gerçekten zor ve böylesi bir beklenti, her kişinin kendi içindeki kıyamet kopana kadar da mümkün değildir.
Yahûdîler için dile gelecek çok şey var, ama neleri ele alsak, nerelerden tutsak acaba diye düşünmeden edemiyor insan. Ben genel olarak bu klişe yaklaşımlara girmeyi de doğru bulmuyorum, ama zaten onlara dair olan düşüncelerimi de gerek incelemelerim de, gerekse okuduğum kitapların uygun içerikli alıntılarının altında yorumlayarak dile getiriyorum. Bugün savunduğumuz o insani değerleri yine ayaklar altına alan ve toprakları da dâhil olmak üzere, toplumunun %80’ni fundamentalist olan, vakti zamanında yaşadıklarının fazlasını insanlara her türlü yoldan kat be kat daha fazlasını gerek siyasi, gerek maddi ve gerekse şiddet kullanarak tattıran, intikâm almaya yeminli tek devlettir İsrail devleti.
Çocuklar, evet o güzel çocuklar! İsrail’de ne kadar da güzel eğitime tabi tutuluyorlar bir bilseniz. Aynı burada bizim fundamentalistlerin elinde olduğu gibi ve tek bir farkla. Fiziki tecavüze uğramasalar da, mental tecavüze fazlasıyla maruz bırakılıyorlar. Bu da ileriye dönük olarak, gerek coğrafi ve gerekse dünya geneli ari bir ırk, yaradanın onları ayrı tuttuğu bir sınıf olarak önümüze gelmektedir. Bunun için verilebilecek çok örnek var ve geçmişte Hitler’in safkan meselesinin aynısını şu an İsrail devleti yanlı politikaları ile bilfiil sürdürmektedir. Buna savaş suçları ve Birleşmiş Milletler örgütünün aldığı kararlar, atılan imzalar bile fayda etmemektedir. Ben sizinle asla ve asla polemiğe girmeyeceğim, ama inanın, inanın benim şahsen okuduklarım, Almanya’da gördüklerim, zamanında yakinen gözlemlediğim birçok şeye şahittir gözlerim. Sırf bu sebepten ötürü, İbrani dilini öğrenme gayretim bile söz konusudur ki, verilen kaynaklardaki birçok şeyi gerçek anlamda anlayabilmek adınadır bu eylemim. Taraflı yaklaşımdan ziyade, bir şeyi kendi dilinde görmek, bilmek ve ona göre karara varabilmektir gayem. Bu size belki garip gelebilir, ama inanın ne bakış açımdan ne de ileriye dönük olan düşüncelerimden yadırganıyorum diye vazgeçecek değilim. At gözlüğü takmadım, ama bu düşünce de bir başkasının zihninde hâsıl olmasın diye elimden gelen gayretler doğrultusunda bir şeyleri ifade etmeye çabalıyorum. Bu da benim yapım ve ben böyle birisiyim. Umarım bu düşüncemi anlayışla karşılarsınız.
Ama bir söze onay vermek, o söze %100 katılıyorum düşüncesini de kimseye vermesin lütfen. Zaman bize her şeyi gösterecek ve şu söze çok inanırım; 'Ya bize öğretilenler doğru değilse!' Bu söz her iki taraf içinde geçerli bir kavramdır. Ondan dolayı da, ben hep farklı kaynaklardan faydalanarak ilerlemeyi kendime görev bildim. Sana da ayrıca yorumun ve yaklaşımın için teşekkür ederim. Her şeyin konuşularak, sorunlara karşılıklı kulak verilerek çözüleceği bir yerde olduğumuzu gösteren bir davranış sergiliyorsun. Saygılar.