Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

172 syf.
·
Puan vermedi
Bugün sizlerle 178 sene önce yazılmış ve hala okunabilirliğini koruyan bir eser hakkında konuşmak istiyorum: İnsancıklar ‘ Dostoyevski ... Dostoyevskinin ilk eseri ile...bundan tam koskoca 178 yıl önce yazılıp 2021 e girmeye bir gün kala halen büyük bir ilgiyle okunan İnsancıklar eseri ile karşınızdayız.Makar Devuşkin ve Varvara Alekseyevna arasında geçen mektuplardan oluşan bir eser. Ne kadar zor hayatlar var şu yaşadığımız evrende. Her kapının yeni bir hikayeye açıldığı, kim bilir kimlerin ne dertler ne zorluklar sırtladığı bir dünyada yaşıyoruz... İnsancıklar ‘ da Makar Devuşkin’ in sırtındaki paltonun inceliğinde üşümeyi , delinmiş ayakkabılarıyla hissettiği soğukluğu o ıslaklığı ve patronu görüp de iğrenecek düşüncesinin verdiği utancı okurken siz de hissediyorsunuz. Yoksulluk sınırı nedir? Bizim “kendimizden düşüklere bakarak şükrettiğimiz “ durumda... Peki bizler ve sizler de işvereninizi gördüğünüz zaman hemen ayağa kalkıp düğmelerinizi iliklemiyor musunuz ? Acaba yarın ne giyeceğim kaygısını yaşamıyor musunuz? Yoksulluk , bu durumun adı aslında ... Nasıl yani dediğinizi duyar gibiyim :) Yoksulluk ile açlık sınırını karıştırıyor olabilir miyiz? Evet ! Yoksulluk sınırı, yeterli hayat standardında( markalarla bezeli ya da sade minimalist bir hayat standardı bu tamamen bireye kalmış) yaşayabilmek için gerekli olan minimum gelir miktarıdır. Ve bu ülke bazında değişiklik göstermekte. Peki ya açlık sınırı nedir? Yapılan araştırmalara göre bu ay dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarını ifade eden “açlık sınırı” “2 bin 590 lira olarak belirlendi.” Bu eserinde yoksulluk ile açlık farkını Dostoyevski sayesinde gözlemliyoruz. Bakıp da görebilme olanağına sahip olabileceğiniz bir Dostoyevski klasiği. Bu eserde Dostoyevski sadece yoksulluğa değinmiyor.... * “Sen ne dersen de iki gözüm; toplumun yoksul insana saygısı yoktur.” * “Şu adı batasıca analar yavrularını, ellerine bir kağıt sıkıştırıp bu soğukta sokağa niçin salarlar acaba? Belki de aptal, kafasız oldukları için... Bencilliklerinden eziyet ediyorlardır yavrularına. Belki gerçekten hastadırlar. Ama gene de gereken yerlere başvurmalı. Bunların dolandırıcı olmadıklarını; cılız, aç çocuklarını halkı aldatmaya yollamadıklarını nereden biliyoruz? O çocuk bu çeşit kağıtları taşıya taşıya ne olacak sonunda? Oradan oraya, ötekiden berikine koşup dinlenmekten yüreği katılaşacak. Gelip geçenlerin hepsinin acele işi vardır. Yürekleri taştan, sözleri acıdır. “Defol! Çekil! Sıktın!” Herkesten yalnızca bunu duyacak, küçücük yüreği daha o yaşta nefretle dolmaya başlayacak.(Durkheim’in bahsettiği “Anomi” oluşumuna örnek teşkil etmektedir.)Zavallı ürkek çocuk yuvasından düşmüş bir kuş yavrusu gibi boşuna titreyecek soğukta. Elleri, ayakları donacak. Biraz sonra öksürmeye başlayacak. Hastalık muzır bir sürüngen gibi yerleşecek göğsüne. Bakımsız, yardımsız bir köşede ölüş gidecek. Hayat budur işte onlar için!”
İnsancıklar
İnsancıklarFyodor Dostoyevski · Karbon Kitaplar · 201962,3bin okunma
·
23 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.