Sen benim bahar mevsiminden bir günümde
Tepemde yağan bereketli yağmurun sebebiydin
Sevgilim...
Yolcu yolunda gerek
Bir Abbas misali dudaklarından kalbine yolculuk ettim
Bana sen gerek sevgilim
Dudağında öleceğim...
Dışarıda güzel bir yağmur yağıyor
Hatırımdan kalbime sağanak sen
Dudaklarını tatmak istiyorum
Sebebi yok...
Bak bir fikrim var
Şu yağan yağmurun altında öyle bir opüşelim ki
Âşk denen füruzan kalbimizi uyuştursun
Ortalık firengiz...
Sen benim bahar mevsiminde bir günümde
Aziz karıcığım, sevgilim...
Dışarıda kıyamet kopuyor
Sen benim özgürlüğüm
Dudaklarının her bir kelimesi devrimim
Hürriyetim...
Âşk lisanım....
Gök bir hiddetle gürüldedi
Sana olan hasretimin suçlusu benim sanki
Olmaz böyle
Yine gel
Yeniden gel
Söz ikimizde virane olacağız
Ne biçim!...
Ömür mutluluğu yasakladı bu coğrafyada
Şöyle bir güleceksem buna rağmen
En ufak saçmalasan bile
Veya birisinden duymuşsundur bir şey anlat kahkahalar kalbimin tahtını kırsın...
Ne günlerdi o günler dercesine şahlandı damarlarım
Kızımız ağabeyisiyle kavga ederken ben sana bakakaldım
Hep bir hâyâl...
Bugün bomboş sokakların sefasını çekiyorum
Bilmediler böyle bir güzellik bu fâni dünyada var mıdır?
Herkes bir kafanın, bir derdin halinde
Bu derdin çıkarı var mıdır?
Keşke bütün derdim senin gibi olsa
Hakikaten benim başka derdim var mı?
Yok herhalde!...
Herkes birbirinin kahrını çeker
Hayatın tadı, tuzu belki bir kaldırım taşına takılmak sebepsizce dudakları seyretmek
Mılyon tane sebepsizlik bir tane sebebin nedenidir
Bunu böyle bilmekte fayda var
Hiçbir şey bayağının tesellisini yapıyor
Seni de beni de tamamlar hayat...
Rahmetli dedem neneme tapardı
Nenem yanlışlıkla cennet sokaklarında ayağı kayıp dünyaya düşmüş biriydi
Cennet bir daha onu istemedi dedemi de özlemişler...
İkimize ait bir diyarımız olsun
Bundan sonra karşımıza çıkacak insanların bile düşüncelerinde olmayalım
Canım sıkıldı insanlardan
İtiraf edeyim sende benim sabrım...
Bu yağmurları veren Allah seni de verir
Ümitliyim...
Gökte uçan kuştan bile
Kafamdan aşağı ceviz atsın
Vay seni veren Allah'a şükürler olsun
Ona da şükür
Ben seni hiç kırar mıyım?
Beceremem...
Dünyada milyon tane adamın sayısız derdi var
Benim derdim de sen ol
Ben insan değil miyim?
O güzel kalbinde bir garip dilenciyim
Sevaptır da kurban olduğum
Benim canım yok mu?
Bilmiyorum...
Öpüşelim...
Kainat, evren kıskanırsa kıskansın
Daha evvel de biz mi vardık?
Sonra yok olacaksak bugünün suyunu çıkaralım
İnşaallah...
Memleket sessiz sakinken iyi, hoş ama
Öyle oturup sebepsizce bir güzele bakmayacaksam
Kıyamet gelsin beni bulsun
Yokluğunda bir kahve daha içilir
İflağım bile sen olana kadar
Çok güzel...
Millet beni iyi biri sanıyor
Düşlerim olmasa sana dair
Hayâ icaze verse yada seni tanımasaydım, bilmeseydim
Yok, yok Allah düşmanımın başına vermesin öyle bir şey
Özlem boğazımı yakarken düşmanıma kıyamam
Kastım ney?
Yağmur dinmiyor...
Bir köşeye çekip sorsam neler anlatır?
Belki seni benden daha iyi bilir
Ve bir öyle de muhteşem anlatır
Ki anlamaya, kavramaya ve idrak etmeye ömrüm yetmez
Yemin billah...
Sokaklar ne beni böyle Mecnun bildi
Ve her gün nefes nefese gittiğin sokaklar, mahalleler, caddeler seni bir o kadar muhteşem Leyla bildi
Zamanın, tarihin cahil cühelâ, kör topal gelip gidişi
Sanki bir onlara aitmişsin gibi vermemeleri
Oturup bir söverim ama ağzımı murdar edemem
Günahtır...
Yakışmaz, değmez bu şehire...
Yağmur daha kaç vakit sürer bilmem
O aziz damlalar gözümün önünde sessizlikle işkence çekerken
Elimden bir şey gelmeyeceğini bildiğimden
Seni her yad edişim de bir de kalemi garipçe deftere vururken
Uyansın ki seni desin ömrüme
Şu dışarı da kopan kıyamet şahidim
Yeminle...
Bir duyum aldım vesselam çok hayırlıdır
Allahım bir diyarın ucundan bir benden ötürü gardaşımı gönderir
Vakit...
Vakit bize de şöyle ağzımız yarılana kadar kahkaha atma vaktidir
Ki sende çıkıp gelirsin hayallerden, umutlardan çıkıp gelip
Ansızın...
Gel haberim yokmuş gibi davranırım...
Şöyle bir bakıyorum da buralar eskiden dutluktu
Sonra nereden bileyim etrafı bahar yeli esen cennet oldu
Şimdi bir sabah evinden çıktığında soluklandığın bir sokak
Yada şöyle belirteyim düşünürken bakındığın köşeler kevser ırmağı oldu
Belki de hâyâlden öte muhteşem bir şey
Mükemmel bir şey
Ki tarif edemem, imkânsız ...
Sizin oralarda gündüz ve gece olmaz
Bir anne senin bu dünyaya göçmene vesile olduysa
Yokluğunla da hissederim gülüstanı
Yemin billah...
Benim dudaklarından billur akan hanımım
Seni yaradan Allah'a şükürler olsun
İşte o trenler kaçıp giderken
O aceleci zamanın gölgesinde
Ferhat'ın gönül dostu
Şirin'in dilinden gıybet çalan
Kanımdan bir sen aktı
Nazlı nazlı anamın gelini
Kulağım sağır oldu ve birden gözümden perde indi
Öteki taraf öyle böyle değil
Sokaklar nergizler, süsenler doldu
Hâyâller meyhanesi öteki taraf
Yalandan yaşayan âşkı tadamaz
Seher vakti taze çiçeklerde
Hayat hep bana ayrı güzel
Nazlı nazlı anamın gelini
İmkân dahilinde sadece hâyâl edip sarhoş olmak
Bir afyon hoş bir hülyaya bandırıp çıkardı
Bir işaret, ümit şahdamarımda direnir...
Şöyle bir şey düşündüm
O cennetten çaldığın ellerin fırında kıymalı poğaça pişirdi
Ben sana sarıldım, öptüm, kokladım
İşte onlar yalan oldu, kızdın ve ben kondum dudaklara
Benim hakkım yok mu hâyâl kurmaya?
Kafam dağılsın sana karışsın diye
Ayıp ediyorsun ama!...
Yakıştıramadım...
Olsun yine de yakıştırdım...
Seni kıramam...
Beceremiyorum...
Benim kabahatim ne?
Öyle oturup meczup halde sana odaklamışım hayatımı
Düşüne düşüne bulamadığım kim bilir ne derdim varken
Kalbinin sokaklarında öyle garip gulema dolanırken
Bilmediğim derdimin devası mısın?
Öyleyse labirentin neden öteki tarafındasın?
Kahvemi soğuttum senin için
Bana âşkını borçlusun bu yüzden
Artık ne yaparsan...
Canımı al canınla çarp ve artık neyle toplayıp eşitlersen
Eşitin olayım...
Hakikaten benim günahım ne?
Kimin hakkına girdim de hasretlik kabuk bağladı?...
Gecenin bir köründe...
Benim hiç bir derdim yok ve seni fikirleşirken ağlayan kalbimi susturmaya çalışıyorum...
Yok yok sitem ermiyorum...
Cahilim bu konularda
Gecenin bir köründe
Durduk yere seni anarken...
Üzerime bir nur kondu sanki saatlerce yazılan şiirlerde
Kaçıncı sayfayı yazarım bilmem, umrumda değil
Kendimden kaçtım sen gittin
Yok yok felâket halim
Âşk kadar kısa değil hislerim
Bu işte bir cinslik, aksilik var
Anlamak istemiyorum
Hemen gitmeliyim buralardan
Bu hiç hoş değil...
Kahvemi soğuttum bir kere ve tadı kaçtı
Bana âşk borçlusun dudaklarından
Kapıma gelen misafir ol hep kalıcı
Benle birlikte kalkıp gidersin bu diyardan...
Geceler bir araf harbî
Gündüzler yalancının şahidi
Sıkıntı büyük...
Bir sade kahveyle bile çözülecekken dünya
İşte!...
Üzerime çöken garip bir nur
Sanki nahoş bir şuursuzum
Tüyü, dikeni sinsi mavi kavanozda
Herkesin derdi benim bir neşem
Derviş ahvali...
Yüzümde sen saklısın diyemedim ki bunu
Mürekkebimde tercümanım
Böyle de ayrı bir hoş...
Bir yığın var büyük şehir de
Yavanlaştı yine sahiller
Bazıları var kitaplara gizlenirken
Değişikler...
İçim ürperirken
Çenenin altından öpmek isterim
Sanki böyle bitecek derdim...
Çocuklarımız bize seslenir şu tükenmiş ömrün öteki ucundan
Bak hakikaten sesleri düştü kulağıma kerataların
Bu kız ne çok annesine benziyor
Ki oğlum sanki biraz kıskanç
Seni beterin beterinden kıskandığım kadar
Ne yapayım mübareğin kızı çok güzelsin
Benim mi suçum öyle hayali seyredururken...
Evet öyle uçup gittim bilinmeze
Az evvel baktım yine fotoğrafına
O kadar muhteşem bir kızsın ki
Seni bile bile sevmek ayrı bir imtihan yokluğun ayrı bir sınav
Boyuna, posuna, dudaklarına, kaşlarına kurban olayım
Seni yazan ellerimin kulu olayım
Yine hatırlattım kendime seni
Doyamayacağım yine fotoğrafını öpe öpe
Ne yapayım seni çok seviyorum bu kalbimin ayarını ben mi yapıyorum?
Gün doğarken...
Gün doğsun...
Milyon kere derim özlediğimi
Hep hâyâllerde kalmak istemiyorum kurban olduğum
Deli miyim ben?
Tutkunum sana, divaneyim, aklı gitmiş bir dürzunun ahvaliyim...
Ne olur?
Çık gel kollarıma sarayım seni sebepsizce
Çok fena âşığım, dayanamam ne yapayım...
Ne günahım var benim?
Güzel yüzün göz önüne düşerken dokunamam
Doyuncak öpmeyeceksem fazlayım bu dünyaya
Yine geçtim kendimden sana ulaşamadım...
Yönünü sapan yalnızlık gibi esen ölüm
Seni beni ayrı vurdu arsız
Yalvarırım yine çık gel hayatıma
Sakinim, evet kendimi öyle kandırıyorum
Bu bahar yağmurlarında seni ümit ediyorum...
Şuan sabaha direnen geceler seni bana verecek
Ve gözlerin muhteşem gülecek
Ben sadece dudaklarına amadeyim
Sevgilim adına kurban...
Aykut Barış Çelik